Hüdâyi’nin Tevhid Ufku

Şehâdette ayrı bir esrâr-ı ilâhî ve hikmetler hazînesi gizlidir. Bunun içindir ki yerler, gökler, bütün mevcûdât, melâike ve gerçek ilim sahipleri kelime-i tevhîd ile şehâdetin tasdîk ve ikrârı hâlindedir. Ayrıca onlardan bu tasdîk ve ikrârı isteyen Cenâb-ı Hakk da, bizzât şehâdet etmektedir.

Peygamberler ve Hakk dostları, insanları en güzel şekilde yerlerin ve göklerin anahtarı olan kelime-i şehâdete dâvet ederler. Onların cân ü gönülden ve aşk testileri içinde sundukları îmân-ı hakîkînin kevserden kıymetli ve tatlı lezzetlerini tadarak vâsıl-ı ilâllâh olan nice bahtiyârlar olmuştur. Onlar, bu fânî dünyâda birer meş’ale olarak insanlığın önünde yürür ve gönülleri tevhîdin ufkuna seferber ederler. Hazret-i Azîz Mahmûd Hüdâyî’nin bu istikâmette hâlâ parıldayan kandilinin şûle misâli şu ifâdeleri ne güzeldir:

Buyruğun tut Rahmân’ın

Tevhîde gel tevhide

Tâzelensün îmânın

Tevhîde gel tevhide

Yaban yerlere bakma

Cânın odlara yakma

Her gördüğüne akma

Tevhîde gel tevhide

Mâsivâdan gözün yum

Ne umarsan Hakk’tan um

Gitsün gönülden hümûm

Tevhîde gel tevhide

Sen seni ne sanırsın

Fânîye aldanırsın

Uş bir gün uyanırsın

Tevhîde gel tevhide

Koyup kuru taklîdi

Candan eyle tevhidi

Bulmağa her ümmîdi

Tevhîde gel tevhide

Sûrete tapma sakın

Ma’nâ yüzüne bakın

Olmağa Hakk’a yakın

Tevhîde gel tevhide

Sakın nefse inanma

Kendini bildim sanma

Şirk âteşine yanma

Tevhîde gel tevhide

Olmaz sevdâlardan geç

Mevti anar mısın hiç?

Yolcu gider kalma geç

Tevhîde gel tevhîde

Şehâdette ayrı bir esrâr-ı ilâhî ve hikmetler hazînesi gizlidir. Bunun içindir ki yerler, gökler, bütün mevcûdât, melâike ve gerçek ilim sahipleri kelime-i tevhîd ile şehâdetin tasdîk ve ikrârı hâlindedir. Ayrıca onlardan bu tasdîk ve ikrârı isteyen Cenâb-ı Hakk da, bizzât şehâdet etmektedir. Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Allâh şehâdet eyledi şu gerçeğe ki; hiçbir ilâh yok, ancak O vardır. Bütün melekler ve ilim sahipleri de dosdoğru olarak buna şâhiddir ki, hiçbir ilâh yok, ancak O azîz, O hakîm vardır.” (Âl-i İmrân, 18)

Kaynak: İslam İman İbadet, Osman Nuri Topbaş

İslam ve İhsan

AZİZ MAHMUD HÜDAYİ HAZRETLERİ KİMDİR?

Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.