Hukuk Ne Demektir?
Hukuk ne demektir? Kısaca anlamı nedir?
Sözlükte "gerçek, doğru, sabit, varlığı kesin olan şey, gerekmek, bir şeyi gerçekleştirmek, bir şeye yakînen muttali olmak" gibi anlamlara gelen hak kelimesinin çoğulu olan hukuk, kavram olarak iki anlamda kullanılmaktadır: Birincisi, insanların birbirleriyle veya meydana getirdikleri topluluklarla ve yine insan topluluklarının diğer topluluklarla olan ilişkilerini düzenleyen, kamu gücü ile desteklenmiş zorlayıcı özellikteki kurallar bütünüdür. Bu anlamdaki hukuk kelimesi, tekil gibi işlem görmektedir. Hukukun ikinci manası ise, dinin, aklın ve hukuk düzeninin tanıdığı yetki, güç ve imtiyazlar demektir.
Birinci anlamdaki hukukun, düzeni ve adaleti sağlama, fertlerin hak ve sorumlulukları arasında denge kurma fonksiyonu bulunmaktadır. Bu nedenle, hukuk kaideleri, bir yandan bireyler, diğer yandan bireylerle toplum arasındaki ilişkileri düzenlemek, insanların özel ve genel çıkarlarını korumak, aralarında adaleti gerçekleştirip düşmanlıklara mani olmak amacıyla konulmuş kurallardan oluşur. Bu kurallara uygun hareket etmek, fertlerin hem ahlâkî hem de hukukî vazifeleridir. Ancak, insanlar her zaman hukuk kurallarına uygun hareket etmemektedirler. Bu sebeple, mükelleflerin hukuk kurallarına uymalarını temin etmek amacıyla, hukukun aslî kaideleri yanı sıra, insanları hukuk kurallarına uymaya zorlayan birtakım tedbirler de tesis edilmiştir ki bunlara hukukun müeyyideleri denilmektedir.
Bir kurum olan hukukun konusunu teşkil eden ve haklar anlamına gelen hukuk kavramı, hakkın konusu, mahiyeti gibi çeşitli yönlerden tasnife tabi tutulmuştur. Bu çerçeveden olarak, şahsa bağlı haklara şahsî hak, eşyaya bağlı haklara ise aynî hak; kişiyi sadece vicdanen, uhrevî hayat itibariyle ilgilendiren haklara dinî haklar, dinen mevcut olsun olmasın mahkemede ispat edilebilen haklara kazâî haklar; siyasî hak ve hürriyetler, fikrî haklar gibi müşahhas bir mahalde yerleşik olmayan haklara mücerret haklar; mülkiyet ve irtifak hakkı gibi bir mahalde yerleşik haklara mütekarrir haklar denilmiştir.
Dinî literatürde en çok rastlanan hak taksimi ise, Allâh hakkı ve kul hakkı ayrımıdır. Haklar temelde Allâh hakkı (hukukullah) ve kul hakkı (hukuk-i ibâd) olarak ikiye ayrılmakla birlikte, bir kısım fiiller hem kul hem de Allâh hakkını ilgilendirdiğinden müşterek haklar şeklinde üçüncü bir haktan da söz edilebilir. Hakların Allâh hakkı ve kul hakkı şeklindeki ayrımı, hakkın mahiyeti ve sağladığı yararın özel veya genel oluşu ölçü alınarak yapılmış bir ayrımdır. Bir kısım hakların Allâh'a, bir kısım hakların da insanlara izafe edilmesi, daha çok fiillerin dünyevî hükümleri, ibadet anlamı taşıması, kamu yararı ve hukuk düzenini yakından ilgilendirmesi, hakların fertler tarafından düşürülebilir veya değiştirilebilir olması bakımından yapılan bir ayrımdır.
Hukukullah; öncelikle îmân ve ibadet gibi sadece Allâh'a yöneltilebilen, sadece onun layık olduğu haklar ile belirli bir kişi veya zümreyi değil kamu yarar ve düzenini ilgilendiren haklardır. Allâh hakları bu yönüyle, günümüz hukukundaki kamu hukuku kavramı ile paralellik arz eder. Bu haklar, af, sulh gibi yollarla ıskat edilemeyeceği gibi değiştirilmesi de caiz değildir. Bu hakları toplumda bütün fertlerin ve onları temsilen savcı gibi kamu otoritesine sahip kişilerin koruma, kollama ve kovuşturma hak ve sorumlulukları vardır.
Hukuk-i ibâd ise, sonuçta kamu yararını ilgilendirse bile, ilk planda ferde ait bir menfaatin korunmasını hedef alan ve ferdin söz hakkının bulunduğu haklardır. Bu haklar da, genel ve özel olmak üzere ikiye ayrılır. Genel kul hakları, toplumda herkesi ilgilendiren ve fertlerin ortaklaşa sahip bulundukları menfaat ve imkânlardır. Bu hakların yetki veya kamu hukuku alanıyla sınırlı bir hak ve özgürlük olarak algılanması gerekir. Allâh haklarından farklı olarak, kamu otoritesini elinde bulunduranlar bu hakları, kamu yararı gerekçesiyle sınırlandırabilir veya ıskat edebilirler. Özel kul hakları ise, kamuya açık olmayıp ferdin şahsına ait olan, esasında kişilerin özel yararlarını korumayı hedef alan haklardır. Kişi bu haklarda, kötüye kullanmamak kaydıyla dilediği gibi tasarrufta bulunabilir.
Kaynak: Diyanet