Hurma Kütüğünün İncelemesi
Cansız ve akılsız dediğimiz varlıklarla, nebâtat ve hayvanlar bile Allah Rasûlüʼne muhabbet ve itaatlerini izhâr ederken, bizim nasıl olmamız gerekir? İnlediği rivâyet edilen hurma kütüğünün incelemesi...
Pek çok senedle rivâyet edilen mütevâtir bir hadîs-i şerîfe göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, hutbelerini bir hurma kütüğü üzerinde okurdu. Mescide minber yapılınca, kütüğü terk edip minberin üzerinde hutbe okumaya başladılar. O hurma kütüğü de Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hicrânıyla ağlamaya başladı. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kütüğü okşadı; kütük sakinleşti. (Buhârî, Menâkıb, 25)
Rivâyet edilen hâdiselerde müʼminler için büyük bir ders vardır: Cansız ve akılsız dediğimiz varlıklarla, nebâtat ve hayvanlar bile Allah Rasûlüʼne muhabbet ve itaatlerini izhâr ederken, bizim nasıl olmamız gerekir? Üstelik Kur’ân-ı Kerîm’de ve Sünnet-i Seniyye’de muhabbet ve itaati emreden ve bunlara teşvik eden pek çok hüküm mevcuttur.
“HURMA KÜTÜĞÜ”NÜN İNLEMESİ
Hasan-ı Basrî Hazretleri (v. 110/728), “hurma kütüğü”nün inlemesi hâdisesinden bahsederken gözyaşları içinde şöyle derdi:
“Ey Allah’ın kulları! Bakınız, bir odun parçası bile, Rasûlullah’ın yüce mertebesinin farkında olduğu için O’na muhabbet besliyor, hasretini çekiyor ve O’na kavuşma şevkiyle inliyor. Hâlbuki sizin O’na karşı daha büyük bir iştiyak içinde olmanız, O’nun cemâlini özlemeniz îcâb eder!”[1]
KÜTÜĞÜN PEYGAMBERİMİZE OLAN MUHABBET VE HASRETİ
Mevlânâ Hazretleri, hurma kütüğünün Allah Rasûlüʼne olan muhabbet ve hasretini, Mesnevî’sinde mecâzî bir üslûb ile şerh ederek şöyle anlatır:
“Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- minberden indi ve mübârek elleriyle hurma kütüğünü okşayarak:
«Ey hurma kütüğü! Ne istiyorsun? Bu feryâdın niye? Nedir bu hâlin?» diye derin bir anlayışla sordu.
HURMA KÜTÜĞÜNÜN FERYADI
Hurma kütüğü, hâl lisânı ile konuşmaya başladı. Sıcak gözyaşları içinde dedi ki:
«–Yâ Rasûlâllah! Senʼin hicrânın beni yaktıkça yaktı. İçime târifsiz bir gam, keder ve hasret doldurdu. Daha evvel hutbe vakitlerinde Sen’in dayandığın o tâlihli ve mes’ud direk bendim. Şimdi ise beni terk ettin; bir minbere çıktın. Şimdi Sen’in mesnedin o minberdir. Fakat ey Allâh’ın Rasûlü! Lütfen ve merhameten bana hak ver, dünyada hangi varlık Sen’in hicrânına tahammül edebilir?»
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, hurmanın bu derûnî muhabbet feryâdı karşısında onu tesellî sadedinde şöyle buyurdu:
«–Ey hurma kütüğü! Mâdem ki feryâdın böyle bir ayrılık acısındandır, dile benden ne dilersen! İster misin, Allâh’a yalvarayım da; seni doğunun ve batının bütün insanlarına meyve yetiştiren, yemyeşil, dipdiri bir ağaç yapsın? Yahut seni bir Cennet fidanı, Cennetʼte bir servi fidanı yapsın ki, sonsuzluğa kadar en güzel, en taze vücutlar gibi genç ve dilber kalasın!..»
HURMA KÜTÜĞÜNÜN PEYGAMBERİMİZE OLAN AŞKI
Bu iltifata mazhar olan hurma kütüğü, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den, yakıcı ve kavurucu aşkının bir tezâhürü olarak şu talepte bulundu:
«–Yâ Rasûlâllah! İkisini de istemem. Tek arzum, Sen’de fânî olmak, bunun için de beni gömüp yok etmen, beni bu fânî vücûdumdan kurtarmandır. Çünkü bir ağaç ne kadar taze ve güzel olursa olsun, gıdasını Güneşʼten ve sudan alır. Hâlbuki benim hayatım, Sen’in nûrâniyetinin nûruyla beslendi. Sana destek olmanın, Sen’in hararetinle ısınmanın, Sen’de yanıp kavrulmanın lezzetini tattı. Ben artık bu hoş ve tatlı hazdan ayrılamam. Dâimâ bâkî olanı isterim. Beni öylesine göm ve yok et ki, Sen’de, Sen’in biricik nûrun içinde dirilip ebedî olayım.»
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- o hurma kütüğünü toprağa gömdürdü. Tâ ki kıyâmet gününde bir insan gibi dirilsin!”
MEVLÂNÂ HAZRETLERİ’NDEN NASİHATLER
Bu ibretli hâdise dolayısıyla yine Mevlânâ Hazretleri şu nasihatlerde bulunur:
“Şunu bilesin ki, Cenâb-ı Hakk’ın kendine lûtufta bulunduğu kul, cihânın gel-geç sevdâlarını umursamayıp yüzünü asıl maksûd olan Hakk’a döndürür.”
“Ey gâfil! Mûsâ’nın ve Ahmed’in mûcizelerine nazar et! Asâ, nasıl ejderha oldu; hurma kütüğü, nasıl irfan sahibi oldu ve inledi?”
“Muhabbetin hakîkatini bir ağaçtan duy ve ondan ibret al! Kendini vücut ve dünya heveslerine mahkûm etme! Gerçek saâdetin ve mevkîlerin en yücesinin, vücutlar ötesinde ve onların son bulduğu yerde olduğunu bil! Bil ki gerçek saâdet, fânî vücûdun desîselerinden kurtulup ilâhî vuslata tâlip olmaktır.”
Dipnot:
[1] Zehebî, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâ, IV, 570; Abdurrahman el-Bernî, Mie Fadîle min Fedâili’l-Medîneti’l-Münevvere, Medîne 1432, s. 54-55; M. Yaşar Kandemir, Şifâ-i Şerîf Şerhi, II, 58.
Kaynak: Nuri Nuri Topbaş, Gönüller Sultanı Efendimize Muhabbet, Erkam Yayınları
YORUMLAR