Hz. Aişe'den (r.a.) Muhteşem İsar Örneği

Hz. Aişe validemizin ifadelere sığmayacak muhteşem isar örneği...

Hazret-i Âişe (r.a.) vâlidemizin şu îsârı ne muhteşemdir:

Hazret-i Ömer, hançerlendiği ve kanlar içinde vefâtını beklediği bir sırada oğlu Abdullâh’ı çağırarak şöyle dedi:

“…Mü’minlerin annesi Âişe’ye git ve; «Ömer sana selâm ediyor.» de. Sakın «Mü’minlerin Emîri» deme! Bugün artık ben mü’minlerin emîri değilim. Ona; «Ömer bin Hattâb iki arkadaşının yanına gömülmek için senden izin istiyor.» de!”

Abdullâh (r.a.) şöyle devâm eder:

“İzin istedim, selâm verip girdim. Hazret-i Âişe (r.anha) ağlıyordu. Ona:

«–Ömer sana selâm ediyor. İki arkadaşının yanına gömülmek için izin istiyor.» dedim.

Hazret-i Âişe vâlidemiz:

«–Resûlullâh’ın yanında kalan bir kişilik yeri kendim için ayırmıştım. Lâkin bugün Ömer’i kendime tercih ediyorum.» cevâbını verdi. (Allâh Resûlü ve Hazret-i Ebûbekir, Âişe vâlidemizin odasına defnedilmişlerdi. Hazret-i Âişe de odasında kalan bir kişilik yere kendisi defnedilmeyi, Efendimiz ve babası ile bir arada olmayı istiyordu.)

Geri dönünce Hazret-i Ömer’e:

“–İşte Abdullâh geldi!” denildi. Hazret-i Ömer (r.a.) heyecan ve merakla:

“–Beni kaldırın!” dedi. Bir kişiye dayanarak kaktı ve bana:

“–Ne haber getirdin?” dedi.

“–Arzun yerine geldi, Hazret-i Âişe izin verdi.” deyince:

“–Elhamdülillâh! Nazarımda bundan daha ehemmiyetli bir şey yoktu. Rûhum kabzedilince beni oraya götürün. Oraya varınca, Hazret-i Âişe’ye tekrar selâm ver ve; «Ömer izin istiyor!» de. Eğer izin verirse beni içeri alın, vermezse beni müslümanların mezarlığına götürün!” dedi…

Rûhu kabzedilince, onu aldılar, yürüyerek Hazret-i Âişe’nin (r.anha) odasına kadar geldiler. Abdullâh (r.a.) selâm verip:

“–Ömer izin istiyor!” dedi. Muhtereme vâlidemiz:

“–Alın içeri!” dedi ve derhâl içeri alındı. İki muhterem arkadaşının yanına defnedildi. (Buhârî, Ashâbu’n-Nebî 8, Cenâiz 96, Cihâd 174, Tefsîr 59/5, Ahkâm 43)

Hazret-i Âişe vâlidemizin bu büyük îsârı ve Hazret-i Ömer’in edeb, incelik ve nezâketi, ifâdelere sığmayacak bir ulviyet arz etmektedir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

CÖMERTLİK VE ÎSÂR NEDİR?

https://www.islamveihsan.com/comertlik-ve-isar-nedir.html

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.