Hz. Ali'den Hikmetli Sözler ve Nasihatler

GÜZEL SÖZLER

Efendimizin (s.a.v) damadı ve 4. İslam Halifesi Hz. Ali'den (r.a) hikmetli sözler ve nasihatler...

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur: “Din, nasihattir.” (Müslim, Îmân, 95)

Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa muhteşem ikrâmı, ebedî ve mükemmel mûcizesi olan Kur’ân-ı Kerim; baştan sona hikmettir, öğüttür, nasihattir, ibret dolu kıssa ve bin bir hissedir.

Başta sahâbî efendilerimiz olmak üzere, bütün Hak dostları Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in zamana yayılmış zirve mâhiyette, müstesnâ talebeleridir.

Altından kalkamayacağını anladığın mevzuları Allâh’a ve Rasûlü’ne havale et!

  • Allâh’a havale, O’nun Kitâbı’na;
  • Rasûlü’ne havale de O’nun Sünneti’ne müracaat etmek demektir.

HİKMETLİ SÖZ İHTİYACI

  • Düşündürücü ve hikmetli sözlerle ruhlarınızı dinlendirin.

Zira bedenler yorulduğu ve zayıfladığı gibi ruhlar da yorulur.

  • Kalbini öğütle yaşat, hikmetle aydınlat!

SÜKÛTUN DEĞERİ

  • Söylemediğin müddetçe söz senin esirindir.

Söyledikten sonra ise artık sen onun esirisin.

  • Altın ve gümüşü sakladığın gibi dilini tut!

Nice tek kelimelik söz vardır ki büyük bir nimeti yok etmiş ve büyük bir belâya sebep olmuştur.

  • Kim sözünün de amelleri arasında sayılacağını bilirse az konuşur, sadece kendisini ilgilendiren mühim mevzularda söz söyler. (Neysabûrî, Mecmau’l-Emsâl, II, 454)
  • Aklı tam olanın, sözü az olur.
  • Senden soruluncaya kadar susmak, susturuluncaya kadar söylemekten hayırlıdır.

SÖZÜN FİRÂSETİ

  • Kişi dilinin altında gizlidir.
  • İnsanlara anlayacakları şekilde konuşunuz ve;
  • Anladıkları şeyleri söyleyiniz!
  • Anlamadıkları hususları da bırakınız!

Siz, Allah ve Rasûlü’nün yalanlanmasını ister misiniz? (Buhârî, İlim, 49)

  • Gönderdiğin elçi, senin aklının tercümânıdır.
  • Yazdığın yazı ise seni anlatan en beliğ hatiptir. (Neysabûrî, II, 455)

SÖZÜN EDEBİ

  • Alçakça söylenen söze karşılık vereyim deme,

Çünkü o sözün sahibinde onun gibi daha nice düşük sözler vardır. Cevabına yine onlarla cevap verir.

  • Câhil ile sakın latîfe etme!

Dili zehirli olduğundan gönlünü yaralar.

  • Acı sözdense ekşi yemek daha hayırlıdır.
  • Her fenalıktan uzak kalmanın yolu, dili tutmaktır.

VÂLİSİNE EMİRNÂMESİNDEN:

  • İnsanlara, canavarın sürüye bakması gibi bakma! Onlara karşı kalbinde sevgi, merhamet ve iyilik duyguları besle!

Çünkü istisnâsız bütün insanlar;

  • Ya dinde kardeşin,
  • Ya yaratılışta eşindir.
  • İnsanlar hata edebilir, başlarına iş gelebilir.
  • Düşenin elinden tut; kendin için Allâh’ın affını istiyorsan,
    sen de insanları affet, onları hoş gör ve bağışla!
  • Allâh’a karşı asla küfrân-ı nimette bulunma!
  • Affından dolayı asla pişmanlık duyma!
  • Verdiğin cezadan dolayı da sevinme!
  • Şu üç sıfattaki insanı iştişâre heyetine alma:

Cimriyi: Çünkü seni yoksulluğa düşmekle korkutarak iyilik yapmana mânî olur.

Korkağı: Çünkü büyük işler karşısında azmini kırar.

Hırslıyı: Zulme saparak seni yanlış işlere sevk eder.

  • Kendini beğenme, yüzüne karşı seni övenlere itibar etme!
  • Yaptığın işleri insanların başına kakma, yaptığın işleri büyütme, onlara verdiğin sözden dönme!
  • Başa kakmak iyiliği bitirir, mübalâğa hakikati söndürür, sözünde durmamak ise Halik’ın da halkın da nefretini celbeder. (Muhyiddin Seydî Çelebi, Buhârî’de Yönetim Esasları, Haz. Mehmet Erdoğan, İstanbul 2000, s. 47)

İKİ NİMET

  • İki nimet vardır ki, beni hangisinin daha çok sevindirdiğini bilemiyorum.
  • Birincisi, bir adamın ihtiyacını karşılayacağımı sanarak bana gelmesi, bütün samimiyetiyle benden yardım istemesidir.
  • Diğeri de, o kimsenin arzusunu Allâh’ın benim vasıtamla yerine getirmesi yahut kolaylaştırmasıdır.

Bir müslümanın işini görmeyi, dünya dolusu altın ve gümüşe sahip olmaya tercih ederim. (Ali el-Müttakî, VI, 598/17049)

  • Kardeşlerimden birkaç kişiyi toplayıp onlara bir veya iki kap yemek yedirmem, bana çarşıya çıkıp bir köle âzâd etmekten daha sevgili gelir. (Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, no: 566)

İYİLİK ve CÖMERTLİK

  • İnsanın kıymeti, yaptığı iyiliklerle ölçülür.
  • Yoksul düştüğün zaman sadaka vererek Allah ile ticaret yap.

Eline nimet geçtiği zaman çok şükret!

Sakın az şükürle Allâh’ın nimetlerini elinden kaçırma!

  • Cennet cömertlerin, cehennem câhillerin yeridir.
  • Kişinin verene teşekkür etmesi, nimetin artmasına sebep olur

HAYIRLA
YÂD EDİLMEK

  • İnsanlarla öyle oturup kalkın ki ölürseniz size ağlasınlar, yaşarsanız sizi özlesinler.
  • Öldükten sonra yaşamak isterseniz, ölmez bir eser bırakınız.
  • Yeryüzünde sâlih kuldan daha kıymetli bir varlık yoktur.

CİMRİLİK

  • Cimrilik bütün kötü ahlâkı kendinde toplar.

(Bu hakikatin mefhûm-ı muhalifince; merhamet, cömertliği; cömertlik, tevâzuyu; tevâzu da hizmeti beraberinde
getirir.)

  • Otururken veremeyen kalkınca da veremez. (Neysabûrî, II, 454)
  • Pinti insan;

Dünyada fakirler gibi yaşar,

Âhirette de zenginler gibi hesaba çekilir.

ZENGİNLİĞİN
SEBEBİ İNFAK

  • Kimin üzerinde Allâh’ın nimetleri artarsa insanların ona ihtiyaçları da artar.

Allah için bu ihtiyaçları karşılayan kişi nimetlerin devam ve bekāsını sağlamış olur.

Böyle yapmayan ise o nimetleri zeval ve fenâya mâruz bırakmış olur. (Neysabûrî, II, 454)

  • Dört şey devam ettiği müddetçe din ve dünya, huzur ve selâmetle ayakta duracaktır:
  • Zenginler, kendilerine verilen mal ile cimrilik etmedikçe.
  • Âlimler, öğrendikleri ve bildikleri şeyle amel ettikçe.
  • Câhiller, bilmedikleri şeyle kibirlenmedikçe.
  • Fakirler de âhiretlerini dünyalarına satmadıkları müddetçe. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 16-17)
  • İyilik bilmez birisi de olsa, sen iyilik yap!

Zira o mîzanda, mukabilinde teşekkür edene yapılan iyilikten daha ağır gelir.

TEBESSÜM

  • Mü’minin tebessümü yüzünde, hüznü ise kalbindedir.

HÜSN-İ ZAN

  • Allâh’ın kullarına karşı hüsn-i zan sahibi ol.

Böyle olursan birçok yorgunluktan kurtulursun.

ARKADAŞLIKLAR

  • Akıllı ve dindar kişiyle oturup kalkmaya bak!

Zira o en hayırlı arkadaştır.

  • İnsanların en âcizi,

Dost edinmekten âciz olandır.

  • Ondan daha âcizi ise

Kazandığı dostları kaybedendir.

  • Dostları yitirmek gurbete düşmektir.
  • Dostlarının kalbini kırmakla, düşmanlarının arzularını yapmış olursun.

DOSTLUĞUN TESTİ

  • Bir adamla dost olmak istersen önce onunla dargın ol;

Bu durumda iken sana normal davranırsa dostluğunu sürdür yoksa vazgeç!

  • Hakikî dost, sıkıntı zamanında imdâda yetişendir.
  • Allah, bana ayıplarımı gösteren kişiye rahmet eylesin!

SAYGI

  • Muhabbet, hürmetle pekişir.
  • İnsanı lâyık olmadığı yere koymak zulümdür.

DÜŞMANLIK

  • Kalbi düşmanlıklarla meşgul olan kişi, faydalı işler yapamaz.

Çünkü kalp, iki zıt meşgûliyeti
bir arada bulunduracak kadar geniş değildir.

  • İnsanlar bilmedikleri şeyin düşmanıdır. (Neysabûrî, II, 454)

ÜÇ SÜNNET

Yanında Allâh’ın, Rasûlullâh’ın ve evliyânın sünneti olmayan kimsenin elinde hiçbir şey yok demektir.

  • Allâh’ın sünneti, sırrı gizlemek;
  • Rasûlullâh’ın sünneti, insanlar arasında güzel ahlâk ile idare yolunu bulmak;
  • Evliyânın sünneti de, insanlardan gelen eziyetlere katlanmaktır.

BAŞKA YOL ARAMAYIN!

  • Siz Peygamberiniz HAZRET-İ Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in Sünnet’inden daha fazîletli ve daha güzel başka hiçbir şeye ittibâ edemez, ondan daha iyi bir şeyin peşinden gidemezsiniz! (Ahmed, I, 121)
  • Her kim cuma günü Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e yüz kere salevat getirirse,

Kıyâmet günü mahşer yerine yüzü çok güzel ve nurlu olarak gelir.

İnsanlar gıptayla,

«–Bu adam acaba hangi ameli işliyordu?» diye birbirlerine sorarlar. (Beyhakî, Şuab, III, 212)

RİVÂYETLERİN
ÜSTÜNDE ve
ÖTESİNDE

  • Size Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’den bir hadis, bir söz ve bir hâl rivâyet edildiğinde,

Allah Rasûlü’nün; hidâyet, salâh ve takvâ itibarıyla bundan daha üstün ve daha ötede olduğunu bilin! (Ahmed, I, 122)

KÂFÎ!

  • Dünyanın;

Nimetlerinden İslâm nimeti sana kâfîdir.

Meşguliyetlerinden, tâat meşguliyeti sana kâfîdir.

İbretlerinden, ölüm ibreti sana kâfîdir.

EN HAYIRLI

  • İlim, en hayırlı mîrastır.
  • Edep, en hayırlı sanattır.
  • Takvâ, en hayırlı azıktır.
  • İbâdet, en hayırlı sermâyedir.
  • Sâlih amel, en hayırlı rehberdir.
  • Güzel ahlâk, en hayırlı dosttur.
  • Hilim, en hayırlı yardımcıdır.
  • Kanaat, en hayırlı zenginliktir.
  • Ölümü tefekkür, en hayırlı uslandırıcıdır.

MÜMTAZ HASLETLER

  • Amel-i sâlih gibi ticaret,
  • Sevap gibi kazanç,
  • Allâh’ın tevfîki gibi fayda,
  • Tevâzu gibi asâlet,
  • İlim gibi şeref,
  • Şüphelilerden uzak durmak gibi verâ,
  • Güzel ahlâk gibi Allâh’a yakınlık,
  • Farzları edâ gibi ibâdet,
  • Tedbir gibi akıl,
  • Birlik ve beraberlik gibi insanı kendini beğenmekten uzak tutan başka bir haslet yoktur.

MÜSTAĞNÎ ve AFÎF OL!

  • Mahrumiyet, minnet altında kalmaktan daha hayırlıdır. (Neysabûrî, II, 454)
  • İstediğin kişiye iyilik yap, onun efendisi olursun,
  • Dilediğin kişiden bir şeyler iste, onun esiri olursun,
  • İstediğin kişiye karşı müstağnî davran, onun dengi olursun. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 8)
  • Tamah (hırs ve aç gözlülük) ebedî köleliktir.
  • Kanaat eden aziz, açgözlülük yapan zelil olur.
  • Zenginlerin, Allah katındaki mükâfâtı talep ederek tevâzu göstermeleri ne güzeldir.

Bundan daha güzeli ise;

  • Fakirlerin Allâh’a tevekkül ederek zenginlere karşı müstağnî davranmalarıdır.
  • İffet fakirliğin ziyneti,
  • Şükür (yani israf etmeden fazlasını infâk etmek) de zenginliğin ziynetidir. (Neysabûrî, II, 454)
  • İktisat az şeyi çoğaltır,
  • İsraf ise çok şeyi azaltır.
  • Bedenin sağlığı, haset azlığındandır.

«ALLÂH’IN ASLANI»NIN ECELE BAKIŞI

  • Ha ben ölümün üzerine gitmişim, ha ölüm benim üzerime gelmiş, doğrusu umursamıyorum.
  • Kişinin alıp verdiği nefesleri, eceline doğru attığı adımlarıdır. (Neysabûrî, II, 455)
  • Hiçbir yiğidin kazâ ve kader okuna karşı kalkanı yoktur.
  • Bir defasında HAZRET-İ Ali’ye;

“–Yâ Emîre’l-Mü’minîn, sana bekçilik yapalım?” diye teklif ettiler.

Şöyle buyurdu:

“–Kişinin bekçisi ecelidir.”

(İmam Şârânî, et-Tabakātü’l-kübrâ, trc. Abdülkadir AKÇİÇEK, İstanbul 1968, I, 67)

  • Her şey takdîre öylesine boyun eğer ki tedbirin bizzat kendisi bile ölüme sebep olabilir.

(Yani tedbir almak, yazılmış eceli değiştirmez. Tedbir alınmalıdır fakat yine de kaderin önüne geçilemeyeceği unutulmamalıdır. Kişi yapması gereken işlerde cesur olmalıdır. Atasözünün ifade ettiği gibi: Korkunun ecele faydası yoktur.)

SON NEFES TEFEKKÜRÜ

  • Nimetin tamamına erişmek,
    İslâm üzere ölmektir.
    (Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, I, 201, [el-Bakara, 150])
  • Kabir, amel-i sâlih sandığıdır.

Ölüm ânında sana hakikatin haberi gelir, gerçeği anlarsın.

  • Ölümü unutmak, kalbin paslanmasındandır.

ÖLÇÜ O...

  • Amellerin en hayırlısı, Allah Teâlâ’nın senden kabul buyurduğudur.
  • Ayların en hayırlısı, içinde tam olarak Allâh’a yöneldiğin ve tevbe-i nasûhta bulunduğun aydır.
  • Günlerin en hayırlısı, îmân ile dünyadan ayrılıp Allâh’a kavuştuğun gündür. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 10)

HAYRI YOK

  • Huşûsuz kılınan namazda,
  • Dilin âfetlerinden ve boş şeylerden sakınmaksızın tutulan oruçta,
  • Kur’ân’ı tefekkürsüz okumakta,
  • Kalbe nakşolmayan ilimde,
  • İnfâk edilmeyen malda,
  • Zor günlerde gösterilmeyen kardeşlikte,
  • Şükredilmeyen nimette,
  • Gönülden edilmeyen ihlâssız duâda hayır yoktur.

ZEHİRLİ DÜNYA

  • Dünya arkasını dönmüş gidiyor.
  • Âhiret ise yüzünü dönmüş geliyor.

Her birinin kendine has evlâtları (tâlipleri) vardır.

  • Siz âhiretin evlâtları olun,
  • Dünyanın evlâtlarından olmayın!

Bugün amel işleme günüdür, hesap yoktur.

Yarın ise hesap vardır, amel işleme imkânı yoktur. (Buhârî, Rikāk, 4)

  • Dünyanın dokunuşu yumuşak fakat zehiri öldürücüdür. (Râzî, Mefâtîh, [Âl-i İmrân, 185])
  • Ey dünya! Bana kastın mı var yoksa bana hasret misin?!. Heyhât! Heyhât! Benden başkasını aldat!

Seni dönüşü olmayan üç talâkla boşadım!

Zira senin;

Ömrün kısa,

Vaziyetin kötü,

Kıymetin azdır.

Âh! Azık az, sefer uzun ve yol ıssız! Âh! Âh! (İbn-i Abdi’l-Berr, el-İstîâb, III, 1108)

  • Allah dostları o kişilerdir ki;

İnsanlar dünyanın zâhirî görünüşüne baktıkları zaman onlar, dünyanın içyüzünü görürler.

  • Dünya bir cîfedir, leştir.

Ondan bir şey isteyen, köpeklerle dalaşmaya dayanıklı olsun.

DUÂYA MUHTAÇ OLMAYAN YOK!

  • Büyük musîbetlere uğramış dert ehli kişi, sıhhatli insandan daha çok duâya muhtaç değildir.

Zira o da musîbete dûçâr olmaktan bir an bile emin değildir.

  • Yağmur duâsına çıktığınızda;
  • Allâh’a hamd ediniz, O’nu lâyık olduğu üzere senâ ediniz!
  • Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e salât ü selam getiriniz!
  • Allah’tan mağfiret dileyiniz!

Çünkü yağmur duâsına çıkmak istiğfardır, Allah’tan mağfiret dilemektir. (Abdürrezzâk, Musannef, III, 88)

  • Amelsiz duâ eden kişi, kirişsiz yayla ok atan kimseye benzer.

DÜNYAYI DA GÜZELLEŞTİREN
TAKVÂ

  • Allah Teâlâ, dînini yaşayan kişinin dünyasını da güzelleştirir.
  • Nasip, kendisine gelmeyene de gider.

İKİ GÜNLÜK

  • Hayat iki günden ibarettir.

Bir gün lehine (yani sana tebessüm hâlinde), bir gün de aleyhine (yani hüzün içinde)dir.

Gün lehine olduğunda şımarma!

Aleyhine olduğunda da daralıp feryâd ü figān etme!

(Yani hayatın med ve cezirlerinde muvâzeneyi koru!)

  • Tûl-i emel sahibi olan kimsenin amelleri kötüleşir. (Neysabûrî, II, 455)

KENDİNİ BEĞENME! HAKK’A BEĞENDİR!

  • Allah katında insanların en iyisi ol,
  • Nefsin yanında insanların en kötüsü ol,
  • İnsanlar katında insanlardan biri ol! (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 7)
  • Kim kendinden râzı olursa, ona kızan çok olur. (Neysabûrî, II, 453)
  • Övünmek Âdemoğlunun neyine ki?!.

Evveli nutfe,

Sonu ise cîfedir!

Kendi rızkını dahî yaratamadığı gibi, kendini helâkten de kurtaramaz.

  • Kişinin kendisini beğenmesi, aklının zayıf olduğuna delâlet eder.

MEYDAN OKUYAN OLMA!

  • HAZRET-İ Ali -radıyallâhu anh-, oğlu HAZRET-İ Hasan’a şöyle demiştir:

–Kimseye meydan okuma!

  • Sana meydan okuyan olursa karşısına çık!
  • Zira meydan okuyan kişi haddi aşan taraftır.

Haddi aşan ise mağlûp olur.

  • Kim hak ile güreşirse sırtı yere gelir. (Neysabûrî, II, 454)

KULLANILMA!

  • Fitne esnasında iki yaşındaki deve gibi ol!

Onun ne binilecek sırtı, ne de sağılacak sütü vardır.

SABIR

  • Sabır kederlere perde, tehlikelere karşı yardımcıdır.
  • İki şey aklı ve tedbiri bozar:
  • Biri acele etmek,
  • Biri de olmayacak şeyi istemek.
  • Kendinizi sabırla iyiliklere zorlayınız ve;
  • Haysiyetinizi günaha bulaşmaktan koruyunuz.

O zaman îmânın tadına varırsınız. (Âmidî, Gurerü’l-Hikem, no: 5891)

GÜZEL AHLÂKIN EFENDİSİ

  • Takvâ ahlâkın reisidir. (Neysabûrî, II, 454)
  • Cennete iştiyak duyan, hayırlara koşar.
  • Cehennemden korkan; şehvetleri, aşırı dünya isteklerini terk eder.
  • Ölüm hakikatine yakînen inanan kişi, dünyevî lezzetlerden zevk almaz.
  • Dünyayı hakkıyla tanıyan kimsenin gözünde, musîbetler basit ve ehemmiyetsiz hâle gelir. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 14)
  • Sonrasında cehennem olan hiçbir fayda, fayda değildir.
  • Sonunda cennet olan hiçbir sıkıntı da sıkıntı değildir.
  • Cennetin yanında, (günah olan) bütün lezzetler önemsiz kalır.
  • Cehennemin yanında da bütün dünyevî belâlar afiyet sayılır.
  • Dikkat edin!

Ben cennet gibi insanı hayrette bırakan başka bir şey görmedim;

  • Onu isteyen insanlar uyuyorlar, geceleri teheccüde kalkıp ibâdet etmiyor, uykularından fedâkârlıkta bulunup Allah yolunda koşturmuyorlar.

Cehennem de aynı şekilde beni hayrette bırakıyor;

  • Ondan kaçtığını söyleyen insanlar da yine uykularından vazgeçemiyorlar! (Bâkıllânî, İ‘câzü’l-Kur’ân, s. 144)
  • Kerâmetler, kerâhetlere tahammülledir.

(Yani cennet, cemâlullah gibi ikramlar, kıymetler; nefsin hoşlanmadığı meşakkatli amel-i sâlihlerle kazanılır.) (Âmidî, Gurerü’l-Hikem, I, 19, no: 43)

  • Canlarınız için cennetten başka bir karşılık ve değer yoktur.

Öyleyse;

  • Canlarınızı ancak cennet karşılığında satın! (Neysabûrî, II, 453)

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır...” (et-Tevbe, 111)

  • Kerîm kişi, alçakların övündüğü şeyden uzak durur. (Âmidî, Gurerü’l-Hikem, II, 44, no: 177)
  • İnsanın namaz husûsunda tembellik göstermesi, îman zayıflığındandır.

ARZULARLA MÜCADELE

  • Âfetlerin başı, lezzetlere düşkünlüktür.
  • Akıllılığın başı, nefsin kötü arzularıyla mücadele etmektir.
  • Arzu (şehvet), sıkıntıların anahtarıdır,

Haset de boş yorgunluğun bineğidir. (Neysabûrî, II, 454)

  • (Dünyevî) arzu ve ümitler, basîretli kimseleri bile âmâ eder.
  • Kişinin kıymeti, istek ve arzularının kıymeti kadardır.

HARAM YIKAR GEÇER!

  • Binada bulunan
    gasp edilmiş
    bir taş, o binanın
    yıkılmasının garantisidir.

HEM ŞÂHİT
HEM HÂKİM...

  • Gizlide de Allâh’ın yasaklarından sakının!

Zira şâhit, hâkimin kendisidir.

AZ DİYE ALDANMA

  • Bir tek günah bile çoktur.
  • Bin tane tâat ve ibâdet bile azdır.
  • En büyük günah, sahibinin küçük gördüğüdür.
  • Dört şeyin azı da çoktur, bunları küçük görmemelidir:
  • Ağrı.
  • Fakirlik.
  • Ateş.
  • Düşmanlık. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 17)

AZLARI ÇOK EYLEYEN

  • Hayır işleyin ve ondan hiçbir şeyi küçümsemeyin! Onun küçüğü de büyük, azı da çoktur.

Kimse;

«–Başkası bu hayrı işlemeye benden daha lâyıktır.» demesin!

Zira Allâh’a yemin ederim ki o gerçekten öyle oluverir.

Hayır işleyecek kişiler de tükenmez, şer işleyecek kimseler de. Siz bu ikisini terk ederseniz, onları işleyecek kimseler bulunur.

  • Bir kul; Allâh’ın katındakine kendi elindekinden daha fazla güvenmezse, îmânı kâmil olmaz!

İLİM AMEL İLE...

  • Hadîs-i şerifleri rivâyet etmek; Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e intisâb etmek, O’na bağlanmak demektir.

(Rivâyet için değil riâyet içindir.)

  • İlim amelin arkadaşıdır, bilen tatbik eder.

İlim, ameli çağırır, gelirse ne âlâ, gelmezse o da gider.

  • Kim ilim talebinde olursa;

Cennet de onu ister,

  • Kim de mâsiyetler peşinde koşarsa,

Cehennem onu bekler. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 3)

  • Ey ilim sahipleri, ilminizle amel ediniz!

Çünkü;

Asıl âlim, bildiğiyle amel eden ve ilmi ameline uygun düşendir.

Bazı insanlar gelecek, ilim öğrenecekler ancak gırtlaklarından aşağıya geçmeyecek, yaptıkları bildiklerine, içleri de dışlarına uymayacak. Halkalar hâlinde oturup birbirlerine karşı ilimleriyle övünecek ve üstünlük taslayacaklar. Hattâ biri arkadaşına, kendisini bırakıp başkasının yanına oturduğu için kızacak. İşte onların bu meclislerindeki amelleri Allâh’a yükselmez. (Dârimî, Mukaddime, 34)

  • Gerçek âlim;
  • İnsanları Allâh’ın rahmetinden ümitsizliğe düşürmeyen,
  • Mâsiyete düşmelerine müsaade etmeyen,
  • Allâh’ın mekrinden emin kılmayan ve
  • İnsanları Kur’ân’dan başka şeye rağbet ettirmeyen kimsedir.

GERÇEK ÂLİMİN KIYMETİ

  • Her şey azaldıkça, ilim ise arttıkça kıymetlenir.
  • Âlim ölse de yaşar.
  • Câhil yaşarken ölüdür.
  • Bana (mârifetullah bahsinden) bir harf öğretenin kölesi olurum.
  • İnsanlara önce «hakk»ı öğretiniz. Onu öğrenen bâtılı tanır.

(Zaten bâtılı tasvir etmek, ondan habersiz zihinleri iğfâl edebilir.)

ÂLİM TEMBEL OLMAYACAK!

  • Öğrenmeye çalışan câhil, âlim gibidir.
  • Kendini geliştirmeyen, düzenli bir çalışması olmayan tembel âlim
    de câhil gibidir.
    (Neysabûrî, II, 454)
  • Âlimlere;

«–Niçin öğretmediniz?» sorusu sorulmadan câhillere;

«–Niçin öğrenmediniz?» sorusu sorulmayacaktır.

  • İlim kaynakları olunuz.

Gecelerin aydın lâmbaları hâline geliniz.

Elbiseniz eski de olsa kalpleriniz yeni ve temiz olsun.

Böyle olunca, semâlarda yaşayan melekler âlemini görür, yeryüzündekilere anlatırsınız.

İKİ ENDİŞE VERİCİ TİP

  • Beni en çok endişelendiren
    şu iki tip adamdır:
  • Hayâsız âlim
  • Câhil sofu.
    (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, [Âl-i İmrân, 80])

HÂFIZA

  • Üç şey, hâfızayı güçlendirip
    balgamı giderir:

–Misvak kullanmak.

–Oruç tutmak.

–Kur’ân okumak.

(İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 9)

  • Kalbin şifâsı Kur’ân-ı Kerim okumaktır.

ZORLU FAZÎLETLER

  • Amellerin en zoru şu dört haslettir:
  • Öfke ânında karşındakini affetmek.
  • Darlık zamanında cömertlikte bulunmak.
  • Yalnızken ve tenhalarda iffetli davranmak, günahtan korunmak.
  • Korktuğu veya menfaat beklediği kişiye karşı hakikati söylemek. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 18)

SALÂHA ÇENGEL

  • Şu beş haslet olmasaydı, bütün insanlar sâlih kişiler olurlardı:

1) Câhilliğe râzı olmak.

2) Dünyaya karşı hırs.

3) İhtiyaç fazlası malda cimrilik.

4) Amellerde riyâ.

5) Ucba düşerek kendi görüşünü
beğenmek.

(İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 20)

YAPILMASI  GEREKENİN  HULÂSASI

  • Şu altı hasleti kendinde toplayan kimse, cenneti elde etmek ve cehennemden kurtulmak için yapılması gereken her şeyi
    yapmış demektir:

Allâh’ı tanıyıp O’na itaat etmek.

Şeytanı tanıyıp ona isyan etmek.

Âhireti tanıyıp onun peşine düşmek.

Dünyayı tanıyıp ondan ayrılmak.

Hakkı tanıyıp O’na ittibâ etmek.

Bâtılı tanıyıp ondan içtinâb etmek. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 25-26)

GERÇEK NİMETLER

  • Nimet altıdır:

İslâm.

Kur’ân.

Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz.

Afiyet.

Günah ve hataların örtülerek gizli kalması.

İnsanlara muhtaç olmamak. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 26)

İLMİN KAPISINA SORDULAR

–Semâdan daha ağır şey nedir?

–Temiz ve iffetli kadınlara atılan iftirâ, semâdan daha ağırdır.

–Yeryüzünden daha geniş şey nedir?

–Hakikat, yeryüzünden daha geniştir.

–Denizlerden daha zengin şey nedir?

–Kanaatkâr kişinin kalbi, denizlerden daha zengindir.

–Taştan daha katı şey nedir?

–Münâfığın kalbi, taştan daha katı ve serttir.

–Ateşten daha yakıcı şey nedir?

–Zâlim idareci, ateşten daha yakıcıdır.

–Zemherîden daha soğuk şey nedir?

–Alçak birine muhtaç olmak, zemherîden daha soğuktur.

–Zehirden daha acı olan şey nedir?

–Sabretmek, zehirden daha acıdır.

«Nemîme/lâf taşımak, zehirden daha acıdır.» şeklinde de rivâyet edilmiştir. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 29)

GÖZYAŞLARI

  • Ağlamak üç türlüdür:
  1. Allâh’ın azâbından korkarak,
  2. Allâh’ın öfke ve gazabından korkarak,
  3. Allah ile gönül bağlarının kopmasından korkarak ağlamak.

Birincisi günahlara keffârettir.

İkincisi ayıplardan uzaklaştırıp arındırır.

Üçüncüsü Mahbûb’un rızâsını kazandırırarak velâyet mertebesine yükseltir.

  • Ağlamanın günahlara keffâret olmasının meyvesi, cezalardan kurtulmaktır.
  • Ayıplardan temizlenmenin semeresi, dâimî nimetler ve yüksek derecelerdir.
  • Mahbûb’un rızâsını kazanarak velâyete ulaşmanın semeresi ise; Allah Teâlâ’nın, kulundan râzı olduğunu bildirerek ve cemâlini müşâhede ettirerek onu en güzel şekilde müjdelemesi, meleklerin ziyaret etmeleri, fazîletin ve nimetlerin artırılmasıdır. (İbn-i Hacer, Münebbihât, s. 33)

FIRSATI YAKALA!

  • Korku ümitsizliğe eş olmuştur, utangaçlık mahrumiyete...

Fırsat, bulut gibi geçip gider, hayırlı fırsatları elde etmeye çalışın!

  • Küçük musîbetleri büyük göreni, Allah büyük musîbetlere müptelâ kılar.

ALLAH İÇİN AYIR!..

–Her ne kadar temiz bir niyetle ve insanların faydası için yaptığın bütün çalışmalar Allah rızâsı içinse de,

  • Sen yine de;
  • Vakitlerinin en hayırlısını,
  • Allah ile kendi arandaki
    işler için ayır!

Sırf Allah rızâsı için edâ edeceğin ibâdetlerin en mühimi de Allâh’ın zâtına mahsus olan farzlardır.

  • Gecende ve gündüzünde, bedenindeki Allâh’a ait kulluk hissesini ayır ve
  • Seni yüce Rabbine yaklaştıran bu ibâdetleri her ne pahasına olursa olsun eksiksiz yerine getir!..

(Muhyiddin Seydî Çelebi, Buhârî’de Yönetim Esasları, s. 32, 47-54)

ARAYAN BULUR

  • Kim bir şeyi ister ve peşine düşerse onun tamamını veya bir kısmını elde eder. (Neysabûrî, II, 454)
  • Lüzumsuz şeylerin peşinde koşan, lüzumlu şeyleri kaçırır.
  • Kalpler; içi boş kaplara benzer; hayırlı olan hayırla dolu olanıdır.

MÜRÜVVETTENDİR

  • Altı şey mürüvvettendir. (Kişinin insanlığını, asâletini ve hayırlı bir kişi olduğunu gösteren esaslardandır.)

Bunların üçü hazarda (yolcu değilken, mukîm iken),
üçü de seferdedir.

Hazarda olanlar;

  • Allâh’ın kitâbını okumak,
  • Mescidleri îmâr etmek (cemaate devam etmek) ve
  • Allah için dostlar edinmektir.

Seferde olanlar ise;

  • Azığı paylaşmak,
  • Güzel ahlâk ve
  • Günaha girmeksizin şakalaşmaktır.

KULLUK ÇEŞİTLERİ

  • Bir grup insan bir şeyler umarak kulluk yapar;
    bu tüccar kulluğudur.
  • Bir grup insan da korkudan dolayı kulluk yapar; bu da
    köle kulluğudur.
  • Bir grup insan da vardır ki, şükür olsun diye kulluk yapar;
    işte bu, bütün duygulardan yakasını kurtarmış seçkin kimselerin kulluğudur.

İFFET ve EDEP

  • Nâmus, güzelliğin sadakasıdır.
  • Dinde edep ve mürüvvet,
    akl-ı selîmin meyvesidir.
  • Edep, aklın sûretidir. (Kişinin basîret ve aklı, edepli davranışlarında müşahhas hâle gelir.)
  • Fazîlete yükselmek zor, rezâlete alçalmak kolaydır.
  • Himâyen altındakilere iyilik yapmak istersen, onlara terbiye ve edep öğret.
  • Nasihati reddeden, rezâlet bulur.
  • Mesut insan, başkasından ibret alandır.
  • Eğrinin gölgesi de eğri olur.

AİLEDE

  • Sen babanın hakkına riâyet edersen, oğlun da senin hakkına riâyet eder.
  • Kadının kendisini güzel bir şekilde kocasının hizmetine vermesi,
    Allah yolunda cihâd etmesi gibidir.

HAZRET-İ ALİ -radıyallâhu anh-’TAN BİR MEV‘IZA

  • Allâh’a muhalefetten sakınınız!

Kulu kurtaracak olan en üstün vesileler;

  • Îman,
  • Allah yolunda cihad,
  • İnsanın tabiatında mevcut olan samimiyet,
  • Dînin direği olan namazı kılmak,
  • Allâh’ın farz kıldığı zekâtı vermek,
  • Allâh’ın azâbına kalkan olan Ramazan orucunu tutmak,
  • Fakirliği gideren ve günahları döken haccı îfâ etmek,
  • Serveti bollaştıran, ömrü uzatan ve dostların sevgisini kazandıran akrabayı ziyaret etmek,
  • Hataları silen, Allâh’ın gazabına mânî olan, gizli verilen sadaka ve fena bir şekilde zuhûr edecek ölüme engel olan ve korkudan koruyan hayır ve hasenattır.

Allâh’ı devamlı zikrediniz. Çünkü zikirlerin en güzeli Allâh’ı zikretmektir.

Müttakîlere va‘dedilenleri isteyiniz. Çünkü Allâh’ın va‘di, vaadlerin en doğrusudur.

  • Peygamberimiz’in yolundan gidiniz. Çünkü o, yolların en efdalidir. O’nun sünnetlerine uyun! Çünkü O’nun sünnetleri yolların en şereflisidir.
  • Allâh’ın kitâbını öğreniniz! Çünkü Allâh’ın kitâbı sözlerin
    en değerlisidir.
  • Dîni iyi anlayın! Çünkü dîni iyi anlamak kalpleri parlatır.
  • Kur’ân’ın nûrundan şifâ isteyin. Çünkü o, gönüllerdeki marazlara şifâdır. Kur’ân’ı hakkına riâyet ederek okuyunuz! Çünkü en güzel haberler ondadır.

Kur’ân okunduğu zaman dinleyiniz! Konuşmayınız! Umulur ki Allah size merhamet eder. Kur’ân vasıtasıyla doğru yolu bulduğunuzda öğrendiklerinizle hidâyette dâim olasınız.

  • İlmiyle amel etmeyen âlim; bilgisizliğinden dolayı, doğru yolu bulamayan günahkâr câhil gibidir.

Bana göre; cehâleti içinde bocalayan câhile nisbetle, ilmi ile amel etmeyen âlimin vebâli daha büyük ve âlim daha perişandır. Her ikisi de mahvolmuş sapıklardır.

  • Vehme kapılmayın! Şüpheye düşersiniz. Şüpheye düşmeyin, sonra küfre gidersiniz.
  • İşin kolayına kaçmayın! Sonra gaflete düşersiniz.
  • Hak’tan gafil olmayın! Sonra zararlı çıkarsınız.
  • İhtiyatlı davranırsanız, kendinize güveniniz olur.
  • Kendinize güveniniz olursa, gurura kapılmazsınız.
  • Kendisine karşı en samimî olanlarınız, Rablerine karşı en itaatkâr olanlardır. Kendi kendilerini en çok aldatanlar ise Rablerine en âsî olanlardır.
  • Allâh’a itaat edenler belâlardan emin ve yaptıklarından müsterihtirler.
  • Allâh’a âsî olanlar ise her şeyden korkar, yaptıklarından dolayı da pişman olurlar.

Allah’tan her hususta apaçık bilgi ve afiyet dileyiniz. Kalplerinizde olanların en hayırlısı îmân-ı yakîn ve amellerinizde de azîmeti
tercih etmek gerekir.

  • Amellerin sonradan uydurulanları en zararlılarıdır. Çünkü her sonradan uydurulan şey bid‘attır. Her yeni şey uyduran bid‘atçıdır. Bid‘at uyduran zarardadır. Her bid‘at, mutlaka bir sünneti terk eder. Gerçekten aldanmak, bir kimsenin dîninde aldanmasıdır. Aldanan kendisini zarara sokmuştur.
  • Riyâ Allâh’a bir nevî şirk koşmaktır.
  • Samimiyet, amelin kabulüne delil ve îmânın bir îcâbıdır.
  • Eğlence toplantılarına devam etmek Kur’an’ın emirlerini unutturur. Oralara şeytan gelir ve insanı her türlü taşkınlığa sevk eder.
  • Kadınlarla oturup kalkmak kalbi bozar. Gözlerinizi, şeytanın tuzağı olan kadınlara bakmaktan koruyunuz!
  • Allâh’a verdiğiniz sözde sebât ediniz. Zira Allah, verdiği sözde duranlarla beraberdir.
  • Yalandan kaçınınız.

Çünkü yalanla îman bir arada bulunmaz.

  • Doğruluk kurtuluş ve şeref vesilesidir. Yalan ise insanı tehlikeden tehlikeye atar, hakkı söyleyin ki, onunla tanınasınız.

Doğruluk üzere amel edin ki, doğru söyleyenler zümresinden olasınız!

  • Emânetleri emin bulduklarınıza veriniz.
  • Sizleri unutan dostları ziyaret ediniz.
  • Size dargın olanları siz fedâkârlık göstererek ziyaret ediniz.
  • Verdiğiniz sözde durunuz.
  • Karar vermek mevkiinde olduğunuzda adâletli olunuz.
  • Atalarınızla övünmeyiniz.
  • Birbirinize lakap takmayınız.
  • Birbirinizle alay etmeyiniz!
  • Birbirinize buğzetmeyiniz!
  • Zayıflara, zulme uğrayanlara, kimsesizlere, Allah yolunda olanlara, yolculara ve kölelere yardım ediniz!
  • Dul ve yetimlere merhamet ediniz!
  • Birbirinize selâm veriniz!

Verilen bir selâma ya aynı şekilde yahut da daha güzel bir şekilde mukabele ediniz.

Allah Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri buyuruyor:

  • İyilik ve (Allâh’ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın,
  • Günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın.

Allah’tan korkun; çünkü Allâh’ın cezası çetindir. (el-Mâide, 2)

(Ebû Nuaym, Hilye, I, 77)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Asr-ı Saâdetten Günümüze HİDÂYET REHBERLERİ, Yüzakı Yayıncılık