Hz. Ali’den (r.a.) Özlü Sözler
Hz. Ali’nin (r.a) hikmetli sözlerinden bazıları şunlardır...
Hz. Ali (r.a) şöyle demiştir:
“Size Resûlullah’tan bir hadîs, bir söz ve bir durum rivâyet edildiğinde, Allah Resûlü’nün hidâyet, salâh ve takvâ îtibariyle bundan daha üstün ve daha ötede olduğunu bilin!” (Ahmed, I, 122)
- “Her kim Cuma günü Peygamber Efendimiz’e yüz kere salavât getirirse kıyâmet günü mahşer yerine yüzü çok güzel ve nûrlu olarak gelir. İnsanlar gıptayla, «Bu adam acabâ hangi ameli işliyordu?» diye birbirlerine sorarlar.” (Beyhakî, Şuab, III, 212)
- “İki nîmet vardır ki beni hangisinin daha çok sevindirdiğini bilemiyorum: Birincisi, bir kimsenin, ihtiyâcını karşılayacağımı ümît ederek bana gelmesi ve bütün samîmiyetiyle benden yardım istemesidir. İkincisi de, Allah Teâlâ’nın, o kimsenin arzusunu benim vâsıtamla yerine getirmesi yâhut kolaylaştırmasıdır. Bir Müslümanın sıkıntısını gidermeyi, dünya dolusu altın ve gümüşe sâhip olmaya tercih ederim.” (Ali el-Müttakî, VI, 598/17049)
- “Ey dünya! Bana kastın mı var, yoksa bana hasret misin?! Heyhât! Heyhât! Benden başkasını aldat! Seni dönüşü olmayan üç talâkla boşadım. Zira senin ömrün kısa, vaziyetin kötü, kıymetin azdır. Âh! Azık az, sefer uzun ve yol ıssız! Âh! Âh!” (İbn-i Abdi’l-Berr, el-İstîâb, III, 1108)
- Ali (r.a.) Sıffîn’den gelirken Kûfe dışındaki mezarlığa gelince, orada yatanlara hitâben şöyle seslendi:
“Ey yalnızlık diyârının, ıssız yerlerin ve karanlık kabirlerin halkı! Ey toprağa serilmiş, gurbete düşmüş, yalnızlığa arkadaş olmuş, korkunç ve tenhâ yerlere sığınmış kişiler! Siz bizden önce yaşayıp gittiniz. Biz de ardınıza düştük, size ulaşmak üzereyiz. Bırakıp gittiğiniz evleri şimdi eller tuttu. Hanımlarınızı başkaları nikâh etti. Mallarınız paylaşıldı bitti. Bunlar bizim tarafta olup bitenler. Âh! Keşke bir de sizin tarafta olup bitenleri öğrenebilseydik!”
Sonra yanındakilere dönerek şöyle buyurdu:
“Allah’a yemin ederim ki, onların konuşmalarına izin verilseydi:
«En hayırlı azık Allah korkusudur» derlerdi.”[1]
- “Nîmetin tamamına erişmek, İslâm üzere ölmektir.”[2]
- “Kardeşlerimden birkaç kişiyi toplayıp onlara bir veya iki kap yemek yedirmem, bana çarşıya çıkıp bir köle âzâd etmekten daha sevgili gelir.” (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: 566)
- “Dünya arkasını dönmüş gidiyor. Âhiret ise yüzünü dönmüş geliyor. Her birinin kendine has evlâtları (tâlipleri) vardır. Siz âhiretin evlâtları olun, dünyanın evlâtlarından olmayın! Bugün amel işleme günüdür, hesap yoktur. Yarın ise hesap vardır, amel işleme imkânı yoktur.” (Buhârî, Rikâk, 4)
- “Dünyanın dokunuşu yumuşak fakat zehiri öldürücüdür.” (Râzî, Mefâtîh, [Âl-i İmrân, 185])
- “İnsanlara anlayacakları şekilde konuşunuz ve anladıkları şeyleri söyleyiniz! Anlamadıkları hususları da bırakın. Siz, Allah ve Rasûlü’nün yalanlanmasını ister misiniz?” (Buhârî, İlim, 49)
- “İnsanlar uykudadırlar, öldüklerinde uyanırlar.” (Aclûnî, Keşfü’l-hafâ, II, 312/2795)
- “Kabir amel-i sâlih sandığıdır. Ölüm ânında sana hakîkatin haberi gelir, gerçeği anlarsın.” (Aclûnî, Keşfü’l-hafâ, II, 388/3209)
- Bir defasında Hz. Ali’ye (r.a.):
“–Ya Emîre’l-Mü’minin, sana bekçilik yapalım?” dediler. Şöyle buyurdu:
“–Kişinin bekçisi ecelidir.”[3]
- Ali (r.a.), Bakara Sûresi’nin 201. âyetinin umûmî mânâsının yanısıra şöyle de tefsir edilebileceğini ifâde etmiştir:
“Âyette zikredilen «رَبَّنَٓا اٰتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً» “Rabbimiz bize dünyada iyilik ver” kısmı “Rabbimiz bize dünyada sâliha kadın ver”, «وَفِي الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً» “Âhirette de iyilik ver” kısmı “Âhirette de hûru’l-ıyn (Cennet hûrileri) ver”, «وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ» “Bizi Cehennem azâbından koru” kısmı ise “Bizi kadınların hîle ve tasallutundan muhâfaza buyur!” anlamındadır.” (Ali el-Kârî, Mirkât, VI, 265)
- “Eğer Resûlullah Efendimiz’in «اَلسَّفَرُ قِطْعَةٌ مِنَ الْعَذَابِ: Yolculuk azâptan bir parçadır»[4] beyânı olmasaydı, ben «اَلسَّقَرُ قِطْعَةٌ مِنَ السَّفَرِ: Cehennem azabı yolculuktan bir parçadır» derdim.”
- “Yağmur duasına çıktığınızda:
1) Allah’a hamd ediniz, O’nu lâyık olduğu üzere senâ ediniz!
2) Peygamber r Efendimiz’e salât ü selam getiriniz!
3) Allah’tan mağfiret dileyiniz!
Çünkü yağmur duasına çıkmak istiğfardır, Allah’tan mağfiret dilemektir.” (Abdurrezzak, Musannef, III, 88)
- “Dikkat edin! Ben Cennet gibi insanı hayrette bırakan başka bir şey görmedim, onu isteyen insanlar uyuyorlar, geceleri teheccüde kalkıp ibadet etmiyor, uykularından fedâkârlıkta bulunup Allah yolunda koşturmuyorlar. Cehenem de aynı şekilde beni hayrette bırakıyor, ondan kaçtığını söyleyen insanlar da yine uykularından vazgeçemiyorlar!” (Bâkıllânî, İ’câzü’l-Kur’ân, 144)
- “Aklı eren hiç bir müslümanın Bakara Sûresi’nin son âyetlerini okumaksızın uyuyacağını zannetmiyorum. Çünkü bu âyetler Arş’ın altında bulunan bir hazineden indirilmişlerdir.” (Ali el-Müttakî, Kenz, no: 4065)
- “Yüce Allah, âlimlerden öğretmeleri husûsunda söz almadıkça câhillerden öğrenmelerine dâir söz almadı.” (Kurtubî, [Âl-i İmrân, 187])
- “Gerçek âlim, insanları Allah’ın rahmetinden ümitsizliğe düşürmeyen, mâsiyete düşmelerine musâade etmeyen, Allah’ın mekrinden emin kılmayan ve insanları Kur’an’dan başka şeye rağbet ettirmeyen kimsedir. Fıkıhsız, ince anlayıştan uzak yapılan ibadette, verâ olmayan fıkıhta, tefekkür edilmeden yapılan kıraatte hayır yoktur.” (Ebû Nuaym, Hilye, I, 77; İbrâhîm Canan, XV, 24)
- “Kim, işitmiş olduğu bir aksırık esnâsında:
«Vukû bulan her hâl üzere Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun!» derse, hiçbir zaman diş ve kulak ağrısı çekmez.” (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, no: 926)
- “Ey ilim sahipleri, ilminizle amel ediniz! Çünkü asıl âlim, bildiğiyle amel eden ve ilmi ameline uygun düşendir. Bazı insanlar gelecek, ilim öğrenecekler ancak gırtlaklarından aşağı geçmeyecek, yaptıkları bildiklerine, içleri de dışlarına uymayacak. Halkalar hâlinde oturup birbirlerine karşı ilimleriyle övünecek ve üstünlük taslayacaklar. Hatta biri arkadaşına, kendisini bırakıp başkasının yanına oturduğu için kızacak. İşte onların bu meclislerindeki amelleri Allah’a yükselmez.” (Dârimî, Mukaddime, 34)
- “Beni en çok endişelendiren iki tip adamdır: Hayâsız âlim ile câhil sofu!” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, [Âlu İmrân, 80])
- “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, İslâm’ın sadece ismi, Kur’an’ın yalnız resmi (yazısı) kalacak. Onlar, mescitlerini maddî olarak îmar ederler, lâkin Allah Teâlâ’nın zikri bakımından harap halde bırakırlar. O zaman insanların en şerlisi âlimlerdir, fitne onlardan çıkar ve tekrar onlara döner.” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, [Nisâ, 143])
- “Allah, bana ayıplarımı gösteren kişiye rahmet eylesin!”[5]
- “Zenginlerin, Allah katındaki mükâfâtı taleb ederek tevâzu göstermeleri ne güzeldir. Bundan daha güzeli ise fakirlerin, Allah’a tevekkül ederek zenginlere karşı müstağnî davranmalarıdır.”[6]
- “Hayat iki günden ibarettir. Bir gün lehine, bir gün de aleyhinedir. Gün lehine olduğunda şımarma, aleyhine olduğunda da daralıp feryad ü figan etme!” (Neysabûrî, Mecmau’l-Emsâl, II, 454)
- “Mal, nefsî arzuların hammaddesidir.” (Neysabûrî, II, 454)
- “Mahrûmiyet, minnet altında kalmaktan daha hayırlıdır.” (Neysabûrî, II, 454)
- “İnsanlar bilmedikleri şeylerin düşmanıdır.” (Neysabûrî, II, 454)
- “Kim kendinden râzı olursa ona kızan çok olur.” (Neysabûrî, II, 453)
- “Dikkat edin! Canınızın karşılığı ancak Cennet’tir. O hâlde canınızı ancak Cennet karşılığında satınız!” (Neysabûrî, II, 453)
- “Küçük musibetleri büyüten insanı Allah büyükleriyle imtihan eder.” (Neysabûrî, II, 453)
- “Âdemoğlunun övünecek neyi var ki?! Evveli nutfe, sonu cîfe, kendi rızkını temin edemiyor, başına gelen ölümü defedemiyor.” (Neysabûrî, II, 454)
- “Kim hak ile güreşirse sırtı yere gelir.” (Neysabûrî, II, 454)
- “Takvâ ahlâkın reisidir.” (Neysabûrî, II, 454)
- “Otururken veremeyen kalkınca da veremez.” (Neysabûrî, II, 454)
- “Kim bir şeyi ister ve peşine düşerse onun tamamını veya bir kısmını elde eder.” (Neysabûrî, II, 454)
- “Kimin üzerinde Allah’ın nimetleri artarsa insanların ona ihtiyaçları da artar. Allah için bu ihtiyaçları karşılayan kişi nimetlerin devam ve bekâsını sağlamış olur. Böyle yapmayan ise o nimetleri zevâl ve fenâya mâruz bırakmış olur.” (Neysabûrî, II, 454)
- “Kim sözünün de amelleri arasında sayılacağını bilirse az konuşur, sadece kendisini ilgilendiren mühim mevzularda söz söyler.” (Neysabûrî, II, 454)
- “İffet fakirliğin ziyneti, şükür de zenginliğin ziynetidir.” (Neysabûrî, II, 454)
- “Mü’minin sevinci ve tebessümü yüzünde, hüznü ise kalbindedir.” (Neysabûrî, II, 454)
- “Öğrenmeye çalışan câhil, âlim gibidir. Kendini geliştirmeyen, düzenli bir çalışması olmayan tembel âlim de câhil gibidir.” (Neysabûrî, II, 454)
- “Arzu sıkıntıların anahtarıdır, hased de boş yorgunluğun bineğidir.” (Neysabûrî, II, 454)
- “Gönderdiğin elçi, senin aklının tercümânıdır. Yazdığın yazı ise seni anlatan en beliğ hatiptir.” (Neysabûrî, II, 455)
- “Nasîb, kendisine gelmeyene de gider.” (Neysabûrî, II, 455)
- “Ümitler basiretli insanların bile gözlerini kör eder.” (Neysabûrî, II, 455)
- “Amel-i sâlih gibi ticaret, sevap gibi kâr, tevfîk yani Allah’ın yardımı gibi fayda, tevâzu gibi ahlâk, ilim gibi şeref, şüphelilerden uzak kalmak gibi vera, hüsn-i ahlâk gibi Allah’a yakınlık, farzları edâ gibi kulluk ve ibadet, tedbir gibi akıl, birlik ve beraberlik gibi insanı kendini beğenmekten uzak tutan başka bir haslet yoktur.” (Neysabûrî, II, 455)
- “Tûl-i emel sahibi olan kimsenin amelleri kötüleşir.” (Neysabûrî, II, 455)
- “Kalbi yakîn üzere olup da uyumak, şüphe içinde kılınan namazdan daha hayırlıdır.” (Neysabûrî, II, 455)
- “Kişinin alıp verdiği nefesleri eceline doğru attığı adımlarıdır.” (Neysabûrî, II, 455)
- “Akıl kemâle erdikçe söz azalır.” (Neysabûrî, II, 455)
- “Kişinin kıymeti himmetinin yüksekliği nisbetindedir.” (Neysabûrî, II, 455)
- “Nükteli ve hikmetli söz ve davranışlarla ruhlarınızı dinlendirin! Zira bedenlerin yorulduğu ve zayıfladığı gibi ruhlar da yorulur.” (Hatîb, el-Câmî, II, 129; İbn-i Abdi’l-Berr, Câmiu beyâni’l-ilmi ve fadlih, I, 433/659)
- “Dili tatlı olanın kardeşi çok olur.”
- “Özrü tekrar etmek, günahı hatırlatır.”
- “Sızlanmak, sabretmekten daha yorucudur.”
- “Belâ esnâsında sızlanmak, sıkıntıyı daha da artırır.”
- “En büyük düşman, hilesi en gizli olandır.”
- “Cimrilik, bütün kötülükleri ve ayıpları kendinde toplayan bir vasıftır.”
- “Şehvetin kölesi olan kimse, bir insana köle olandan daha zelildir.”
- “En büyük fakirlik, ahmaklıktır.”
[1] Bakara, 197. İbn-i Abdirabbih, el-Ikdü’l-ferîd, III, 236-237.
[2] Beydâvî, Envâru’t-Tenzîl, I, 201, [Bakara, 150].
[3] İmam Şârânî, et-Tabakâtü’l-kübrâ, trc. Abdülkâdir Akçiçek, İstanbul 1968, I, 67.
[4] Buhârî, Umre, 19.
[5] Ahmet Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, trc. Tahsin Yazıcı, İstanbul 1973, I, 450.
[6] Ebu’l-Fadl Neysabûrî, Mecmau’l-Emsâl, Beyrut, ts., II, 453.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Ali’den 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları