Hz. Ali’nin (r.a.) Helal Gıda Hassasiyeti
Bir Müslümanın helal gıda hassasiyeti nasıl olmalıdır?
Hz. Ali’nin (r.a.) Bağdad yakınlarındaki Akerâ şehrine vâli tayin ettiği Sakîfli zât şöyle anlatır:
Hz. Ali (r.a.) bana:
“–Öğle vakti yanıma gel!” demişti. Yanına vardığımda kapısında bekçi falan yoktu. İzin alıp içeri girdiğimde onu otururken buldum. Yanında bir tas, bir bardak da su vardı. Yardımcısından bir kese istedi. Kendi kendime:
“Herhalde beni emîn olarak gördü de mükâfât olarak cevher falan verecek” dedim. Kesenin içinde ne olduğunu bilmiyordum. Ağzı da mühürlüydü. Hz. Ali (r.a.) mührü kırıp keseyi açınca içinde sevîk yani kavrulmuş un olduğunu gördüm. Biraz çıkarıp tasa döktü, üzerine de biraz su döküp içti. Aynısından bana da içirdi. Sabredemeyip:
“–Ey Mü’minlerin Emîri! Bunu Irak gibi bir yerde mi yapıyorsunuz?! Hâlbuki Irak’ın yiyecekleri bundan daha çoktur!” dedim. Şöyle cevap verdi:
“–Bunu cimriliğimden dolayı yapmıyorum. Yiyeceğimi kendime yetecek kadar alıyorum. Bunun bitip, benim haberim olmadan içine başka unun konmasından korkuyorum. Bundan dolayı yiyeceğimi sıkı sıkı koruyorum. Mideme helâl ve tıyb olmayan bir şeyin girmesini istemiyorum.” (Ebû Nuaym, Hilye, I, 82; İbnü’l-Cevzî, Sıfatü’s-safve, I, 320)
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Hz. Ali’den 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları