Hz. Ali’nin (r.a.) İlmi Şahsiyeti

Hz. Ali (r.a.), İslâm’ın bize kadar gelmesinde büyük rolü olan sahâbîlerden biridir. Devamlı olarak Peygamber Efendimiz’in yanında bulunduğu için bütün İslâmî ilimlerde sahabenin ileri gelenlerindendir.

Mü’minlerin Emîri Hz. Ali (r.a.) Allah’ın kelâmına çok büyük bir ehemmiyet verdiği için Kur’ân-ı Kerîm ve Kur’ân ilimleri husûsundaki ilmi derin idi. Resûlullah, zamanında Kur’ân-ı Kerîm’i ezberlemişti. Onun şöyle dediği rivâyet edilir:

“Allah’a yemin olsun, hiçbir âyet yoktur ki onun hangi hususta, nerede ve kim hakkında indiğini; gece mi, gündüz mü; ovada mı, dağda mı nâzil olduğunu bilmeyeyim!”[1]

İLMİN SIRLI KAPISI

Gerçekten de Hz. Ali (r.a.), İslâm’ın bize kadar gelmesinde büyük rolü olan sahâbîlerden biridir. Devamlı olarak Peygamber Efendimiz’in yanında bulunduğu için bütün İslâmî ilimlerde sahabenin ileri gelenlerindendir. İnsanları hakka iletmek için büyük gayretler sarfetmiş ve hilâfet dönemi iç karışıklıklarla geçmesine rağmen İslâm’ın öğretilmesi ve öğrenilmesi hususunda büyük gayretleri olmuştur.

Medine’de duruma hâkim olup yönetimi tam olarak eline aldıktan sonra öğretim için merkezde bir okul kurdu. Arapça gramerinin öğretilmesini Ebû Esved ed-Düelî’ye, Kur’an okutma ve öğretme işini Abdurrahman es-Sülemî’ye, tabiî ilimler konusunda öğretmenlik vazifesini Kümeyl bin Ziyâd’a verdi. Arap edebiyatı konusunda çalışma yapmak üzere de Ubâde bin Sâmit ve Ömer bin Seleme’yi vazifelendirdi. Devlet yönetimi ve hizmetlerini; mâliye, ordu, teşrî ve kaza gibi bölümlere ayırarak yürütüyordu.

HZ. ALİ’NİN (R.A) VAZİFELERİ

Hz. Ali (r.a.), İslâm’ın bütün güzelliklerine vâkıftı. Çünkü o, Peygamber Efendimiz’in devamlı yanında bulunmuştu. Vahiy kâtibiydi, hâfız, müfessir ve muhaddisti. Ashâb-ı kiram arasında Kur’ân, hadis ve bilhassa fıkıh alanındaki engin ilmiyle kendini kabul ettirmiş bir otoriteydi. Resûlullah Efendimiz’den rivâyet ettiği hadislerin çoğu fıkha dâirdir ve 586 adettir. Ahkâmın nazariyâtından çok amelî keyfiyetine bakar:

“İnsanlara anladıkları hadisleri söyleyiniz! Allah ve Resûlü’nün tekzip edilmesini ister misiniz?” derdi. (Buhârî, İlim, 49)

Resûl-i Ekrem Efendimiz ile çoğu zaman beraber bulunması sebebiyle, rivâyet ettiği hadisler içinde Efendimiz’in şemâiline, ibâdet ve duâlarına dâir olanlar çoktur. Resûlullah zamanında yazdığı ve devamlı olarak kılıcının kınında taşıdığı bir “hadis sahîfesi” vardı. Bizzat kendisinin beyan ettiğine göre bu sahifede, Allah’ın kitabındaki vahiylerden başka Ehl-i Beyt’e has husûsî bilgi ve talimatlar yoktu. Sadece zekâta ve diyete dâir hükümler, düşman elindeki bir esiri kurtarmanın yolları, bir kâfir için Müslümanın öldürülemeyeceği, Medîne’nin Harem bölgesi sınırları gibi birkaç mühim mevzuya dâir hadisler mevcuttu. Hz. Ali (r.a.), Kur’ân-ı Kerîm ile bu sahîfeden başka Allah Resûlü’nden husûsî bir tâlimât almadığını ve başka bir şey yazmadığını ısrarla ifade ederdi.[2]

Ali (r.a.), Resûlullah daha hayattayken Kur’ân-ı Kerim’in tamamını ezberlemiş ve onun meselelerine hakkıyla vâkıf olan sayılı sahâbîlerden biriydi. Talebesi Ebû Abdurrahman es-Sülemî, Hz. Ali’den daha güzel Kur’ân okuyan birini görmediğini ifade eder.

Hz. Ali (r.a.), Yemen’de kadılık yapmıştır. Hz. Ömer (r.a.):

“–En isâbetli hüküm verenimiz Ali idi” demiştir. (Buhârî, Tefsîr, 2/6)

Bu sebeple ilk üç halîfe, mühim meselelerde Hz. Ali’nin (r.a.) fikrini almayı ihmal etmemişlerdir.

Cifr ilminin Hz. Ali’ye (r.a.) nisbet edilmesi ise tamamen asılsız bir iddiadır.

Fesahati ve üstün hitabeti ile tanınan Hz. Ali’nin (r.a.) güzel ve hikmetli sözleri kaynaklarda nakledilegelmiştir.

Güvenilir hiçbir kaynakta Hz. Ali’nin (r.a.) herhangi bir eserinden söz edilmediği hâlde ona bir takım kitap ve divanlar nisbet edilmiştir. Yine kendisine pek çok söz izafe edilmektedir. Aşırı taraftarları, hadis ve tefsir ilimlerinde ona birçok görüş nisbet ettikleri için, onun sözlerine ihtiyatla yaklaşılmış, bu hususlarda kendisinden güvenilir pek az rivayet kaynaklarımıza intikal edebilmiştir.[3]

[1] Prof. Dr. Ali Muhammed Muhammed es-Sallâbî, Hz. Ali, s. 45.

[2] Buhârî, İlim, 39; Cihâd, 171; Cizye, 10, 17; Müslim, Edâhî, 43-45; Ahmed, I, 100, 102, 110, 118, 119.

[3] Yaşar Kandemir, “Ali” mad., DİA, II, 375.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Aliden 111 Hayat Ölçüsü, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

HZ. ALİ (R.A.) KİMDİR?

Hz. Ali (r.a.) Kimdir?

HZ. ALİ'DEN (R.A.) HİKMETLİ SÖZLER

Hz. Ali'den (r.a.) Hikmetli Sözler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Keşke hiçbir peygamber vefat etmeseydi

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.