Hz. Âsiye'nin Şehîd Edilmesi
Zülme karşı sessiz kalamayan ve imanının verdiği heyecan ile küfrün karşısında canı pahasına dahi olsa dimdik duran iman kahramanı Hz. Âsiye validemiz ve şehadeti...
Mâşıta’ya yaptığı zulümden sonra Âsiye Vâlidemiz, Firavun’a çok kızdı, öfkelendi ve hattâ tavır koyarak hakâret etti. Bunun üzerine Firavun, Âsiye Vâlidemizin de Mûsâ -aleyhisselâm-’a îmân ettiğini anladı. Âsiye Vâlidemiz de, bu hakîkati artık saklamadı ve ikrâr etti:
“–Evet, ben de Mûsâ’nın Rabbine îmân ettim!” dedi.
Rivâyet edildiğine göre Firavun, Âsiye’yi dört direğe bağlattı. Sırtüstü yatırdı. Üzerine bir değirmen taşı koydurdu. Çeşitli zulüm ve işkence ile şehîd etti.
Bir defasında Mûsâ -aleyhisselâm-, işkence yapılan mahalden geçerken Âsiye Vâlidemize çok ağır işkenceler yapıldığını gördü. Âsiye Vâlidemiz, ıztırâbını ifâde etmek için Hazret-i Mûsâ’ya işâret etti. O da duâ etti. Bundan sonra Âsiye Vâlidemiz, acı ve ıztırap duymaz oldu.
Diğer bir rivâyete göre Âsiye Vâlidemiz, kızgın bir çöle bırakılmıştı. Melekler kendisine gölgelik yapıyorlardı. Nihâyet Âsiye vâlidemiz bu şekilde şehîd oldu. Kur’ân-ı Kerîm’de kendisinden övgüyle bahsedilir:
“Allâh, inananlara Firavun’un karısını (Âsiye’yi) misâl gösterdi. O: «Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap! Beni Firavun’dan ve onun (kötü) işinden koru ve beni zâlimler topluluğundan kurtar!» demişti.” (et-Tahrîm, 11)
Rivâyete göre Âsiye Vâlidemiz, bu duâyı kendisine işkence edilirken yapmıştı. Bu esnâda ona:
“–Başını kaldır!” diye ilhâm olundu.
O da başını kaldırıp göğe baktığında, gözünden perdeler kaldırılmış ve ona cennette kendisi için yapılmakta olan beyaz incili köşkü gösterilmişti. Artık o, tebessümlerle köşkünü seyrediyor, hiçbir acı duymuyordu.
Âsiye Vâlidemizin fazîleti cümlesinden olarak Süleyman Çelebi, onun, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in doğumunda hazır bulunduğunu, melekler ve hûrîlerle birlikte Hazret-i Âmine’yi tebrîk ettiğini ifâde eder:
.......
Âsiyeydi biri ol mehpeykerin
Dediler oğlun gibi kadr-i cemîl,
Vermemiştir bir anaya ol Celîl…
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-2, Erkam Yayınları
YORUMLAR