Hz. Davut (a.s.) ile İlgili Ayetler
Hz. Davut’un (a.s.) adı Kur’an-ı Kerim’de hangi ayetlerde geçiyor? Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberlerden Hz. Davut (a.s.) ile ilgili ayet-i kerimeler...
Hz. Davut (a.s.) Kudüs’te doğdu. Hz. Davut’un (a.s.) adı Kur’an-ı Kerim’de 16 defa geçer. Hz. Davut (a.s.) sesinin güzelliğiyle bilinir.
İsrâiloğulları’na gönderilen ve kendisine Zebûr verilen peygamber; Davut Peygamber hakkında nazil olan ayet-i kerimeler...
DAVUT ALEYHİSSELAM İLE İLGİLİ AYETLER
Tâlût ordusuyla birlikte hareket edince askerlerine hitâben şöyle dedi: “Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Ondan içen benden değildir. Ondan hiç tatmayan ise elbette bendendir. Ancak sadece eliyle bir avuç alanlara izin var.” Fakat pek azı dışında hepsi ondan içti. Tâlût ve beraberindeki mü’minler ırmağı geçince geride kalanlar: “Bu gün bizim Câlût ve ordusuyla savaşacak gücümüz kalmadı” dediler. Allah’ın huzuruna çıkacaklarını kesin olarak bilenler ise: “Az sayıdaki nice topluluk, çok sayıdaki nice kalabalığı Allah’ın izniyle yenmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir” dediler. (Bakara / 249. Ayet)
***
Savaşmak üzere Câlût ve ordusuyla karşı karşıya geldikleri zaman da şöyle yalvardılar: “Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlamlaştır ve kâfirler gürûhuna karşı bize yardım et!” (Bakara / 250. Ayet)
***
Nihâyet Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Dâvûd da Câlût’u öldürdü. Allah Dâvûd’a hükümdarlık ve hikmet verdi; ayrıca ona dilediği pek çok şey öğretti. Eğer Allah bu şekilde insanların bir kısmı eliyle diğer bir kısmını bertaraf etmeseydi, hiç şüphesiz yeryüzü fesâda uğrar, dirlik ve düzen kalmazdı. Fakat Allah, bütün varlıklara çok büyük lutuf ve inâyet sahibidir. (Bakara / 251. Ayet)
***
Rasûlüm! Biz, Nûh’a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyediyoruz. Nitekim İbrâhim’e, İsmâil’e, İshâk’a, Yâkub’a onun soyundan gelen peygamberlere, İsa’ya, Eyyûb’e, Yûnus’a Hârûn’a ve Süleyman’a da vahyetmiştik. Dâvûd’a da Zebûr’u verdik. (Nisâ / 163. Ayet)
***
İsrâiloğulları’ndan kâfir olanlar hem Dâvûd hem de Meryem oğlu İsa’nın diliyle lânetlendiler. Bunun sebebi, onların Allah’a isyan etmeleri ve haddi aşıp durmalarıydı. (Mâide / 78. Ayet)
***
Onlar, yapmakta oldukları kötülüklerden birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yaptıkları işler, gerçekten ne kadar kötü idi. (Mâide / 79. Ayet)
***
Biz ona İshâk’ı ve torunu Yâkub’u ihsân ettik. Her birini doğru yola erdirdik. Daha önce Nûh’u ve zürriyetinden Dâvûd’u, Süleyman’ı, Eyyub’u, Yûsuf’u, Mûsâ’yı ve Hârûn’u da doğru yola erdirmiştik. Biz, iyilik ve ihsân sahiplerini böyle mükâfatlandırırız. (En'âm / 84. Ayet)
***
Rabbin göklerde ve yerde kim varsa, bunların hepsini de çok iyi bilmektedir. Elbette biz peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Nitekim Dâvûd’a da Zebûr’u verdik. (İsrâ / 55. Ayet)
***
Dâvûd ile Süleyman’ı da hatırla. Hani onlar, bir grup insana ait koyun sürüsünün geceleyin girip ürünlerini telef ettiği bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Biz de onların verdikleri hükme şâhit idik. (Enbiyâ / 78. Ayet)
***
Biz, sözkonusu dâvada en isabetli hükmü Süleyman’a bildirdik. Zâten biz, her birine hüküm ve ilim vermiştik. Dağları ve kuşları Dâvûd’un emrine râm ettik; onunla beraber Allah’ı tesbih ediyorlardı. Gerçekten biz, dilediğimiz her şeyi yapma kudretine sahibiz. (Enbiyâ / 79. Ayet)
***
Bir de Dâvûd’a, sizi savaşın şiddeti ve silahların darbesinden koruması için zırh yapma sanatını öğrettik. Peki siz, bunca nimetler için Rabbinize gereğince şükrediyor musunuz? (Enbiyâ / 80. Ayet)
***
Yemin olsun ki biz Zikir’den sonra Zebûr’da da: “Yeryüzüne ancak sâlih kullarım vâris olacaktır” diye yazdık. (Enbiyâ / 105. Ayet)
***
Rasûlüm! Onlar ne derse desinler sen sabret ve güçlü kuvvetli kulumuz Dâvûd’u hatırla. O, tam bir teslimiyet ve samimiyetle sürekli Allah’a yönelen bir kimseydi. (Sâd / 17. Ayet)
***
Biz, dağları onun emrine verdik de akşam sabah onunla birlikte Allah’ın sınırsız kudret ve yüceliğini tesbih ederlerdi. (Sâd / 18. Ayet)
***
Etrafında toplanan kuşları da. Hepsi birden tesbih, duâ ve yakarışlarla Allah’a yönelir, O’nun iradesine boyun eğerlerdi. (Sâd / 19. Ayet)
***
Biz onun hâkimiyetini güçlendirdik; kendisine hikmet, nübüvvet, adâletle hükmetme ve yerli yerince söz söyleme kâbiliyeti verdik. (Sâd / 20. Ayet)
***
Rasûlüm! Sana o dâvacıların haberi ulaştı mı? Hani onlar duvardan tırmanarak Dâvûd’un husûsî makam odasına dalıvermişlerdi. (Sâd / 21. Ayet)
***
Yanına izinsiz girdikleri için, Dâvûd onlardan korktu. “Korkma!” dediler, “biz biri diğerine haksızlık yaptığını iddia eden iki dâvalıyız. Aramızda adâletle hükmet, haktan uzaklaşma ve bize doğru yolu göster.” (Sâd / 22. Ayet)
***
İçlerinden biri meseleyi arzetti: “Şu adam benim kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu, benim ise sadece bir koyunum var. Böyleyken “Onu da bana ver” dedi ve tartışmada baskın çıktı.” (Sâd / 23. Ayet)
***
Dâvûd dedi ki: “Bu adam, senin tek koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlık yapmıştır. Doğrusu aralarında ticârî ortaklık bulunanların çoğu birbirlerine haksızlık ederler. Ancak iman edip sâlih ameller işleyenler müstesnâ; ama onlar da ne kadar azdır.” Dâvûd, kendisini imtihan ettiğimizi anladı ve derhal Rabbinden bağışlanma diledi, eğilerek secdeye kapandı ve bütün içtenliğiyle Allah’a yöneldi. (Sâd / 24. Ayet)
***
Biz de onu bağışladık. Onun yanımızda bir yakınlığı, değeri ve güzel bir geleceği vardır. (Sâd / 25. Ayet)
***
Ey Dâvûd! Biz seni yeryüzünde halîfe yaptık. Öyleyse sen de insanlar arasında hak ve adâletle hükmet. Nefsinin arzu ve tamayüllerine uyma ki, bunlar seni Allah’ın yolundan saptırmasın. Allah yolundan sapanlara gelince, hesap gününü unutmaları sebebiyle, onlara pek şiddetli bir azap vardır. (Sâd / 26. Ayet)
***
Şeytanlar ve cinlerden bazıları da onun için dalgıçlık edip denizaltındaki cevherleri çıkarıyor ve daha başka işler de yapıyorlardı. Onları zaptedip gözetim altında tutan da bizdik. (Enbiyâ / 82. Ayet)
***
Doğrusu biz Dâvûd’a ve Süleyman’a husûsî bir ilim verdik. İkisi de: “Bizi mü’min kullarının birçoğuna üstün kılan Allah’a hamdolsun” dediler. (Neml / 15. Ayet)
***
Süleyman, Dâvûd’a mirasçı oldu. Şöyle dedi: “Ey insanlar! Bize kuşların dili öğretildi ve bize her güzel şeyden bir nasip verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lutuftur.” (Neml / 16. Ayet)
***
O sırada düşman orduları üstünüzden ve altınızdan size saldırmıştı da, korkudan gözler yerinden kaymış, yürekler ağızlara gelmişti. Hatta Allah hakkında yakışıksız, olmadık zanlar besliyordunuz. (Ahzâb / 10. Ayet)
***
Mü’minler orada böyle çetin şartlarla denendiler ve sarsıldıkça sarsılıp, şiddetle silkelendiler. (Ahzâb / 11. Ayet)
***
Biz, Dâvûd’a Süleyman’ı lutfettik. O ne güzel bir kuldu. Gerçekten o, tam bir teslimiyet ve samimiyetle sürekli Allah’a yönelir dururdu. (Sâd / 30. Ayet)
***
Biz Dâvûd’a tarafımızdan büyük bir lutufta bulunduk: “Ey dağlar! Onunla beraber tesbih edin. Ey kuşlar, siz de!” buyurduk. Demiri onun için yumuşattık. (Sebe' / 10. Ayet)
Kaynak: kuranvemeali.com
YORUMLAR