Hz. Ebûbekir (r.a.) Nasıl Bir İmana Sahipti?

Hz. Ebûbekir (r.a.) nasıl bir imana sahipti? İman bütünlüğü açısından Allah Rasûlü’nün ashabı içinde en kuvvetli olanı Hz. Ebûbekir’in (r.a.) sebatkârlığını gösteren güzel bir örnek...

Bedir gününde Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem:

“Allâh’ım, eğer bu topluluk helâk olacak olursa yeryüzünde sana kulluk edecek kimse kalmayacak” şeklinde duâ edince Hz. Ebûbekir radıyallahu anh demişti ki:

“Rabbine karşı bu kadar dilek yetişir, Allah sana vaat buyurduğunu yerine getirecektir.” O ilâhî vaat Allâh’ın şu âyetindeki sözüdür:

“Hani Rabbin meleklere: Muhakkak ben sizinle beraberim; haydi îmân edenlere destek olun; Ben kâfirlerin yüreğine korku salacağım; vurun boyunlarına diye vahyediyordu.” (Enfal, 12)

HZ. EBUBEKİR (R.A.) NASIL BİR İMANA SAHİPTİ?

Allâh’ın vaat buyurduğu zafer, onların gönüllerinin bunalması sırasında bütün sahâbeler içinde Ebûbekir radıyallahu anh’ın tasdikteki sağlamlığı sebebiyle ona has kılınmıştır. Bu olay onun îmânının hakîkatine ve özelliğine delâlet etmektedir.

“Bütün hâllerinde Hz. Peygamber, Ebûbekir’den üstün olduğu hâlde (Bedir’de) Hz. Peygamber’in hâlinin değişip Ebûbekir’in sabit kalışının mânâsı nedir?” diye sorulacak olursa deriz ki: Nebî sallâllâhu aleyhi ve sellem Allâh’ı Hz. Ebûbekir radıyallahu anh’den daha iyi tanırdı. Hz. Ebûbekir radıyallahu anh de îman bütünlüğü açısından Allah Rasûlü’nün ashabı içinde en kuvvetli olanıydı.

Hz. Ebûbekir radıyallahu anh’ın sebatkârlığı Allâh’ın vaadine olan inancının tamlığındandı. Hz. Peygamber’in hâlinin değişmesi ise onun Allâh’ı tanımasının ziyâdeliğindendi. Çünkü Hz. Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Allah’tan, Hz. Ebûbekir radıyallahu anh’ın ya da bir başkasının bilmediği bilgiler alıyordu. Nitekim rüzgâr esmesi şiddetlendiğinde ashâbdan hiç birinin hâli ve şekli değişmemesine rağmen O’nun hâli değişirdi. Buyururdu ki: “Siz benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız. Yüksek tepelere çıkar Allâh’a yalvarırdınız. Yataklarınıza giremez, uyuyamazdınız.” (Buhârî, Küsûf, 2; Müslim, Salât, 112)

Kaynak: Mehmet Lütfi Arslan, Marifet Meclisleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ EBUBEKİR (R.A) NASIL MÜSLÜMAN OLDU?

Hz Ebubekir (r.a) Nasıl Müslüman Oldu?

HZ. EBUBEKİR (R.A.) KİMDİR?

Hz. Ebubekir (r.a.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.