Hz. Ebu’d-Derdâ’yı (r.a.) Ağlatan Sebep

Sahabiler

Ey Ebu’d-Derdâ! Allâh’ın, İslâm’ı ve Müslümanları üstün kıldığı bir günde seni böylesine ağlatan nedir?

Cübeyr bin Nefîr anlatıyor:

Kıbrıs fetholununca, ahâlisi dağıtıldı. Halk, mahzun bir şekilde birbirine ağlıyordu. O esnâda Ebu’d-Derdâ -radıyallâhu anh-’ı, tek başına oturmuş ağlarken gördüm. Ona:

“–Ey Ebu’d-Derdâ! Allâh’ın, İslâm’ı ve Müslümanları üstün kıldığı bir günde seni böylesine ağlatan nedir?” diye sordum. Bana şu cevâbı verdi:

“–Yazıklar olsun sana ey Cübeyr!.. İnsanlar Allâh’ın emrini terk edince, O’nun katında ne kadar da değersizleşiyorlar. Bak, bu halk, bir zamanlar, iktidar ve mal-mülk sâhibi, güçlü-kuvvetli kişilerdi. Allâh’ın emirlerini terk ettikleri zaman, işte gördüğün bu duruma düştüler.” (Ebû Nuaym, Hilye, I, 216-217)

Nitekim âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

Bir toplum sâhip olduğu hâli değiştirmedikçe, hiç şüphe yok ki, Allah da o toplumun hâlini değiştirmez (er-Ra’d, 11)

Bir millet kendilerinde bulunan güzel ahlâk ve meziyetleri değiştirmedikçe, Allah da onlara verdiği nîmeti, güzel durumu değiştirmez” (el-Enfâl, 53)

SAHABENİN İMAN VE TESLİMİYETİ

Ashâb-ı kirâmın, mağlûb ettikleri düşman hakkındaki bu ince ve derin düşünceleri ne kadar ibretlidir. Bu da gösteriyor ki Müslümanlar, insanları perişan ederek menfaat sağlamak için değil, zarûret hâsıl olduğunda onlara ebedî saâdeti bahşetmek için savaşırlar.

O perişan hâle düşen insanlar, Allâh’ın dînine tâbî olsalardı, Ebu’d-Derdâ -radıyallâhu anh-’ın ve bütün Müslümanların kardeşi olacaklardı. Bu kötü hâller de başlarına gelmeyecekti. Lâkin onlar inad ederek savaşmış ve mağlûb olmuşlardı. Müslüman yüreği de bu mağlûb insanların kaybı için ağlıyordu. Zîrâ îmanlı bir yürek, hiç kimsenin zarara uğramamasını, bilâkis bütün insanların kazanmasını ister.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları