Hz. Hızır’ın (a.s.) Yemediği Yemek
Bir yemeğin helâl olup-olmamasının yanında, hangi hâlet-i rûhiye ile pişirildiğinin bile insanın hâl, hareket ve ibadetlerinin rûhâniyetine tesir etmesi; gıdâlara karşı takınmamız gereken tavrın ehemmiyetini ortaya koymaktadır.
Yiyip içme hususunda kişilerin mânevî seviyeleri nisbetinde hassâsiyetleri de değişir. Meselâ şeriatte, doyduktan sonra yemek israftır. Tarîkatte ise doyuncaya kadar yemek israftır. Hakîkatte, kifâyet miktarını Allâh’ın huzûrundan gâfil olarak yemek israftır. Mârifette ise, bütün bunlara ilâveten, Cenâb-ı Hakk’ın lûtfettiği nîmetlerde sergilediği ilâhî tecellîleri tefekkür etmeden yemek israftır.
Hz. Hızır’ın (a.s.), Hak dostlarından Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretlerini ziyaretindeki şu konuşmaları, yeme-içmedeki mânevî hassâsiyetin zirvesini sergilemesi bakımından pek ibretlidir:
Hz. Hızır (a.s.), Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretlerinin ikram ettiği yemeği yemez ve sofradan kendisini geriye çeker. Hazret, hayret içinde:
“−Bunlar helâl lokmalardır. Niçin yemiyorsunuz?” der.
Hz. Hızır (a.s.) ise:
“−Evet, helâl lokmalardır; lâkin pişiren, öfke ve gafletle pişirmiştir.” der.
Görüldüğü üzere bir yemeğin helâl olup-olmamasının yanında, hangi hâlet-i rûhiye ile pişirildiğinin bile insanın hâl, hareket ve ibadetlerinin rûhâniyetine tesir etmesi; gıdâlara karşı takınmamız gereken tavrın ehemmiyetini ortaya koymaktadır.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Toplumun Kalbindeki Yara İsraf, Erkam Yayınları
YORUMLAR
Bu web sitesinin kurulmasında emeği geçen herkesden Allah (cc) razı olsun, çok güzel bir hizmet.