Hz. İbrahim’in (as.) Duaları
Hz. İbrahim’in (as.), Kur’an-ı Kerim’de zikredilen dualarından bazıları şunlardır.
Kur’ân-ı Kerîm’de en çok duâsı nakledilen peygamber İbrâhîm -aleyhisselâm-’dır. Onun her vesîleyle Yüce Rabbine gönülden niyâz ettiği görülmektedir.
HZ. İBRAHİM’İN (AS.) DUALARI
Hz. İbrahim (as.), çocukları çok sevdiği hâlde, Cenâb-ı Hak, ona gençliğinde değil, yaşlılık demlerinde evlât lûtfetmiştir.
“Ey Rabbim! Bana salihlerden bir çocuk bağışla.” (Sâffât sûresi, 100) diye duâ eden Hazret-i İbrahim’e (as.), İsmail (as.) müjdelendi.
*
Hz. İbrahim (as.) hanımı Hz. Hacer’i ve oğlu İsmail’i (as.) Mekke’de bırakıp yoluna devam etti. Kendisini göremeyecekleri, Seniyye Tepesi’ne gelince Beyt’e yöneldi, ellerini kaldırıp şu duâları yaptı:
“Rabbim! Bu şehri (Mekke'yi) emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut! Çünkü, onlar (putlar), insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular, Rabbim. Şimdi kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek esirgeyensin. Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler.” (İbrahim sûresi, 35-37)
*
Kâbe’yi Hz. İbrahim (as.) ve oğlu İsmail (as.) inşâ etti. Kâbe’nin temelleri yükseldikçe baba-oğul hep şu sözü tekrarlıyorlardı:
“-Rabbimiz, bizden kabul buyur!.”
*
Kâbe’nin inşası bittikten sonra, baba-oğulun ettikleri duâ, Kur’ân-ı Kerim’inde şöyle zikredilir:
“Rabbimiz! Bizi Sana teslim olmuş kimselerden kıl. Soyumuzdan da Sana teslim olmuş bir ümmet çıkar. Bize ibadet yerlerini ve usûllerini göster. Tevbemizi kabul et. Çünkü Sen tevbeleri çokça kabul edensin ve çok merhametli olansın.” (el-Bakara, 128)
*
Kur’ân-ı Kerîm’de, -yukarıda zikredilenlerden başka- O’nun şu duâları da yer almaktadır:
“Rabbimiz! Şüphesiz ki Sen, gizlediğimiz ve açıkladığımız her şeyi bilirsin. Çünkü ne yerde ne gökte hiçbir şey Allâh’a gizli kalmaz.” (İbrâhîm, 38)
“İhtiyar hâlimde bana İsmâîl ve İshâk’ı ihsân eden Allâh’a hamdolsun. Şüphesiz ki Rabbim her duâyı hakkıyla işitendir.” (İbrâhîm, 39)
“Rabbim, beni namazı hakkıyla edâ eden bir kimse eyle! Zürriyetimden de böyle kimseler var et! Rabbimiz, duâmı kabul buyur.” (İbrâhîm, 40)
“Rabbimiz! Hesabın görüleceği gün bana, ana-babama ve bütün mü’minlere mağfiret eyle!” (İbrâhîm, 41)
Şuarâ sûresinde ise Hazret-i İbrâhîm’in gönlünden taşan şu yakarışları görmekteyiz:
“Rabbim! Bana hikmet ihsân eyle ve beni sâlih kimseler arasına kat! Bana, sonraki ümmetler içinde güzel bir nâm ile anılmayı nasîb eyle! Beni Naîm Cennetlerinin vârislerinden kıl! Babama da mağfiret eyle, çünkü o dalâlete düşenlerdendir. İnsanların diriltilecekleri gün beni utandırma! O gün ki onda ne mal fayda verir ne de evlâd. Ancak Allâh’a selîm bir kalb ile gelen müstesnâ!” (eş-Şuarâ, 83-89)