Hz Mevlana Sizden De Şikayetçi Olabilir!

Hz. Mevlana Mesnevi'sinde geçen bir beyitinde "o kişiden de bîzârım, o sözden de...” diyerek şikayetçi ve küskün olduğunu söylüyor. Peki ama kim bunlar?

Hazret-i Mevlânâ da, birçok hakîkat yolcusu gibi kendisini ve sözlerini yanlış anlayıp aktaran kimselerden bîzâr olmuştur. Böyle kimselere bir îkaz sadedinde buyurur:

“Bu can bu tende oldukça Hazret-i Kur’ân’a kulum, köleyim; Hazret-i Muhammed Muhtâr -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mübârek ve nurlu yolunun toprağıyım.

Birisi sözlerimden, bundan başka söz naklederse, o kişiden de bîzârım, o sözden de...”

ÜSTÜN VE KAMİL İNSAN

Üstün ve kâmil insan, baktığı her yerde, gördüğü her şeyde ilâhî hikmet ve esrâr akışlarını seyre dalandır. İlâhî esrâr ve sanatı görüp de Hakk’a muhabbetin en yakıcı halleriyle kavrulmamak mümkün müdür?

Bunun içindir ki Mevlânâ -kuddise sirruh-, insan-ı kâmil hâline gelemeyip ilâhî esrârı idrâk edemeyenlerden muzdariptir. Bir yangının içindedir. Onunla aynı hâli yaşayan dertli Yûnus’un:

Ben bir aceb ile geldim,

Kimse hâlim bilmez benim!

Ben söylerim ben dinlerim,

Kimse dilim bilmez benim!

Benim dilim kuş dilidir,

Benim ilim dost ilidir,

Ben bülbülüm dost gülümdür,

Bilin gülüm solmaz benim!

şeklinde ifâde ettiği bir hâlet-i rûhiye içinde kendisine bir tesellî pınarı arar. Bir beytinde şöyle buyurur:

“Ashâb-ı Kehf, kendisini duymayan ve anlamayan hissiz bir topluluk içinde kaldığından uyutuldu. Rûhânî bir cemaat meydana geldiğinde ise uyandırıldı.”

Nitekim Hazret-i Mevlânâ, doğru ve derûnî bir şekilde anlaşılmak husûsunda o kadar hassastır ki, Mesnevî’sinin önsözünde şöyle demekten kendini alamaz:

“Gönlü temiz ve rakîk olanlardan ve hakîkate âşinâ olanlardan başkalarının şu Mesnevî’ye dokunmalarına müsâade yoktur.”

HZ. MEVLANA BİZİ BİLEN BİLİR

Çünkü Hazret-i Mevlânâ da, birçok hakîkat yolcusu gibi kendisini ve sözlerini yanlış anlayıp aktaran kimselerden bîzâr olmuştur. Böyle kimselere bir îkaz sadedinde buyurur:

من بند هء قرآنم اكر جان دارم

مـن خــاك ره محـمد مخـتـارم

كر نقل كند جزاين كس از كفتارم

بيزارم ازو وزين سخن بيزارم

“Bu can bu tende oldukça Hazret-i Kur’ân’a kulum, köleyim; Hazret-i Muhammed Muhtâr -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mübârek ve nurlu yolunun toprağıyım.

Birisi sözlerimden, bundan başka söz naklederse, o kişiden de bîzârım, o sözden de...”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Mesnevî Bahçesinden BİR TESTİ SU, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MEVLANA HAZRETLERİNİN HİKMETLİ SÖZLERİ

Mevlana Hazretlerinin Hikmetli Sözleri

HZ. MEVLÂNÂ’NIN KUR’ÂN VE SÜNNET’E BAĞLILIĞI

Hz. Mevlânâ’nın Kur’ân ve Sünnet’e Bağlılığı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.