Hz. Mevlana’nın 8 Hikmetli Sözü

Mevlana Hazretleri’nin Mesnevi’sinden sekiz hikmetli söz.

Hazret-i Mevlana Mesnevi’de der ki:

Kimin bir ölüye, yâni fânî bir varlığa sevdâsı varsa, o sevdâyı canlı ve diri varlığa kavuşmak için besler. Böylece fânî bir varlığı sevmek, aşka bir köprü olur da, onu ilâhî sevgiye ulaştırır.” (c.3, 545)

“Ey Hakk yolcusu, sen öyle bir diriye kavuşmak için, ona kavuşmayı umarak çalış, çabala ki, o gönül verdiğin diri, bir müddet sonra cansız bir hâle gelip toprağa gömülmesin.”

“Hislerine kapılıp da bir saman çöpünü, yâni fânî bir güzeli, kendine yakın bir dost olarak seçme. Çünkü, ondaki sevgi ve yakınlık duygusu iğretidir. Sen kalıcı dostu ara.”

“Eğer Allâh’tan başka senin gönül verdiklerinde vefâ ve bağlılık ol­saydı, senin en vefâlı yakının olan annen ile babanın dostluğu (şimdi) nerede?” (c.3, 547-549)

“Gönül verdiğin şeyin yaldızı, aslına gidip de o şey çirkinleşince, bakırı meydana çıkınca, yâni sevdiğin güzelliğini kaybedince, tabiatın ona do­yar, ondan hoşlanmaz, onu boşlayıverir.” (c.3, 555)

“Fânî varlıklarda görülen güzellik, ilâhî güzelliğin iğreti olarak onlara aksetmesinden ibârettir. Akseden o nûr, günün birinde aslına geri dö­necektir. Bu yüzden ey sâlik, iğreti/geçici güzelliklere bakma da, sen onun as­lını, yâni o güzelliği vereni ara!”

“Güneşin duvara düşen nûru, yine güneşe gider. Sen duvara düşen nûra değil de, o nûru düşürene, yâni güneşe git; sana lâyık olan odur.”

“Mâdem ki oluktan su akmadı, yâni güzellerden vefâ görmedin; bun­dan sonra suyu, sen göklerden elde et.” (c.3, 558-560)

İnsandaki sevme meyli, aslında paha biçilmez bir hazinedir. Onun, olur olmaz yere sarfedilerek israf edilmesinin neticesi, hüsrandır. Bu âlemde Allâh’dan gayri sevgiye mazhar olacak bütün dostlar, mutlak bir sûrette fânîdir. Bu yüzden sevginin, aşkın, vefâ ve dostluğun asıl hedefi Cenâb-ı Hak olmalıdır. Allâh -celle celâlühû- bir taraftan aklın kavrayamayacağı derecede uzak ve idrak ötesi (müte’âl); diğer taraftan kuluna şahdamarından daha yakın bir dost ve yardımcıdır. Kul, kalbî hayatı ile Rabbine yaklaşma gayreti içinde olursa; Cenâb-ı Hak da onun “Gören gözü, işiten kulağı, tutan eli olacağını…” (Zübdetü’l-Buhârî, 1107) müjdelemiştir. Bu hâl ile ilgili olarak; “Allâh bize yeter; O ne güzel dost ve ne güzel yardımcıdır.” (Bkz. Âl-i İmrân, 173) denmiştir.

Bununla meşrû beşerî aşk, yani Allâh’tan gayri bir varlıkla kalbî ünsiyet ve bağlılık geçici bir merhale olarak yaşandığı takdirde, bu hoş görülür. Zîrâ bu takdirde o, muhabbetullâha giden yolda bir merhale olur. Ancak kalb, o fânî varlığa takılıp kalırsa, muhatap putlaşır ve ilâhî vuslata engel olur. Eğer Mecnûn gibi, “Leylâ diye diye Mevlâ’yı buldum.” diyebilir ve fânî bir varlığa teveccühle başlayan meşrû muhabbeti, o fânî varlığa takılıp kalmayarak ilâhî aşka bir basamak olarak kullanabilirse ne mutlu!.. Yani aslolan “mutlak cemâl”dir. Onun tâlibi olmak, dünya hayatındaki en büyük ve ulvî gâyedir.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ab-ı Hayat Katreleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MEVLANA HAZRETLERİNİN HİKMETLİ SÖZLERİ

Mevlana Hazretlerinin Hikmetli Sözleri

HZ. MEVLANA SÖZLERİ

Hz. Mevlana Sözleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.