Hz. Muhammed’in (sav.) Peygamberlikle Görevlendirilmesi Ne Zaman ve Nasıl Olmuştur?
Hz. Muhammed’in (sav.) peygamberlikle görevlendirilmesi ne zaman ve nasıl olmuştur? Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav.) peygamber oluşu...
Hz. Muhammed’in (sav.) Hira’da bulunduğu 610 yılı Ramazan ayının son on günü içinde bir gece, bazı rivayetlere göre pazartesi günü sabaha karşı Cebrâil (as.) aslî sûretiyle ilk vahyi getirdi.
HZ. MUHAMMED’İN (SAV.) PEYGAMBER OLUŞU
Hz. Muhammed (sav.), Miladi 610 yılının Ramazan ayında bir pazartesi gecesi Hira dağındaki mağarada, bütün varlığı ile Allah’a yönelmişti. Bu sırada Cebrail (as.) gelerek Kur’an-ı Kerim’de Alâk suresinin başında yer alan ayetleri getirdi ve Allah tarafından peygamber olarak görevlendirildiğini bildirdi.
Bu ayetlerin anlamı şöyledir:
“Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alaktan yarattı. Oku, Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğreten O’dur. İnsana bilmediğini O öğretti.”
Böylece Hz. Muhammed’e (sav.) ilk vahiy gelmiş, Kur’an ayetleri inmeye başlamış oldu.
O, kendisine verilen bu büyük görevin ağırlığı içinde evine döndü. Hiçbir maddi güce sahip değildi. Herhangi bir yardımcısı da yoktu. Bu şerefli, fakat ağır görevi tek başına nasıl başaracaktı. Dünya küfür ve ahlaksızlık içinde yüzüyordu.
Evine gelince Hira dağında, Peygamber olarak görevlendirildiğini ve Kur’an’ın inmeye başladığını hanımı Hz. Hatice’ye anlattı. Peygamberimize (sav.) layık bir eş olduğunu her hâliyle ispat eden Hz. Hatice, onu teselli ederek şöyle dedi:
“Müjdeler olsun, sebat et! Hayatımı kudret elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, Sen bu ümmetin peygamberi olacaksın. Çünkü sen, akrabalık haklarına riayet edersin, güçlüklere dayanırsın, misafirleri ağırlarsın, felakete uğrayanların yardımına koşarsın. Böyle olan kulunu Allah yalnız bırakmaz.”
İlk Müslümanlar
Cebrail (as.), ikinci gelişinde Peygamberimize (sav.), “Kalk, insanları uyar” anlamındaki ayeti getirince peygamberimiz kalktı. Onun kalktığını gören Hz. Hatice,
—Niçin uyuyup dinlenmediniz, diye sorunca, Peygamberimiz (sav.),
—Ey Hatice, benim için uyku ve istirahat zamanı geçti, diyerek artık İslam dinini insanlara tebliğ etme görevinin başladığını ifade etti ve “Ey Hatice, kimi davet edeyim, beni kim tasdik eder.” dedi. Hz. Hatice,
—Ben tasdik ederim, ey Allah’ın Resulü! Herkesten önce dini bana anlat, dedi. Peygamberimiz (sav.) Onun bu sözlerinden çok memnun oldu ve İslam dinini önce ona anlattı.
Peygamberimize (sav.) ilk inanan ve onunla ilk namaz kılan kişi, bu büyük ve saygıdeğer İslam kadını Hz. Hatice’dir. Bu asil ve şerefli kadın, peygamberimizi kutsal davasında hiçbir zaman yalnız bırakmamış, sıkıntılı günlerinde teselli etmiş ve ona daima yardımcı olmuştur. Peygamberimiz (sav.) Nur (Hira) dağında iken yanına Cebrail (as.) gelerek şöyle demiştir:
—Ey Allah’ın Resulü, işte bu Hatice’dir. Sana doğru geliyor, yanında bir kap var, içinde de yiyecek var. Hatice sana gelince ona, Rabbinden ve benden selam söyle ve kendisini cennette inciden yapılmış bir sarayla müjdele... (Buhârî, “Fedâil”, 20.)
Hz Hatice’den sonra çocuklardan Hz. Ali, köle iken hürriyetine kavuşmuş olan Zeyd b. Hârise ve büyüklerden Hz. Ebubekir iman ederek Müslüman oldular.
Peygamber (sas.) Efendimiz, İslam’a daveti üç yıl kadar gizlice yaptıktan sonra şu anlamdaki ayetlerin nazil olmasıyla halkı açıktan İslam dinine çağırma dönemi başladı:
“Sen, en yakın akrabalarını uyar, Müminlerden sana uyanlara rahmet ve hidayet kanatlarını indir. Şayet sana asi olup karşı dururlarsa, onlara, Ben sizin işlediklerinizden tamamen uzağım, de.” (26/Şuarâ, 214-216.)
“Şimdi sen ne ile emrolunuyorsan apaçık bildir. Müşriklerden yüz çevir.” (15/Hicr, 94.)
Bunun üzerine Peygamberimiz (sas.) önce yakın akrabalarından başlamak üzere Mekke halkını İslam’a davete başladı. Bu maksatla Safa tepesine çıkarak bütün Mekkelilere hitaben,
—Ey Kureyş halkı, diye seslendi.
Sesini duyanlar, oraya koştular ve etrafında toplandılar. Peygamberimiz onlara,
—Size şu tepenin arkasından bir düşman ordusunun geldiğini haber versem bana inanır mısınız, diye sordu.
Orada bulunanların hepsi birden,
—Evet inanırız, senin hiç yalan söylediğini görmedik, dediler.
Peygamberimiz (sas.) onlara şöyle dedi:
—O hâlde ben size, önümüzde şiddetli bir azap gününün bulunduğunu, Allah’a inanmayan ve ona kulluk etmeyenlerin bu büyük azaba uğrayacaklarını haber veriyorum. Yemin ederim ki Allah’tan başka ibadete layık ilah yoktur. Ben de Allah’ın size ve bütün insanlara gönderdiği Peygamberiyim.
—Ey Kureyş topluluğu! Siz uykuya dalar gibi öleceksiniz. Uykudan uyanır gibi dirileceksiniz. Kabirden kalkıp Allah’ın huzuruna varınca, muhakkak dünyadaki bütün yaptıklarınızdan sorguya çekileceksiniz. İyiliklerinizin mükâfatını, kötülüklerinizin de cezasını göreceksiniz. O mükâfat ebedi olan cennet, ceza da cehenneme girmektir.
Ne yazık ki dinleyiciler arasında bulunan İslam düşmanı Ebû Leheb, Peygamberimizin (sas.) gönlünü inciten sözler söyledi ve orada bulunanlar dağıldı.
Ancak Peygamberimiz (sas.), ümitsizliğe kapılmadan en zor şartlarda bile İslam dinini tebliğ etmeye devam etti. Müşriklerin bütün engellemelerine rağmen İslam’ın nuru kalpleri aydınlattı, Müslümanların sayısı gün geçtikçe çoğaldı.
Kaynak: İslam İlmihali, Diyanet