Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Son Sözleri ve Vefatı

Allah’ın son elçisi: Hz. Muhammed’in (s.a.v.) son sözleri ve vefatı.

Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- 8 Haziran 632’de (Hicrî 11, Rabîulevvel 12) Pazartesi günü Medine-i Münevvere’de bulunan evinde ve 63 yaşında vefat etti.

HZ. PEYGAMBER’İN HASTALIĞI, SON SÖZLERİ VE VEFATI

Hz. Âişe’den -radıyallahu anha- rivâyete göre, Allah’ın Resûlü Nasr sûresi indikten sonra, hiçbir namaz kılmazdı ki, onda, “Sübhâneke Rabbenâ! ve bi hamdike, Allahümme’ğfirlî (Ey Rabb’imiz! Seni tesbih ve hamdinle tenzih ederim. Allah’ım! Beni bağışla) diye dua etmiş olmasın.”[1] Sebebi sorulduğunda; “Rabb’im bana ümmetimde bir alâmet göreceğimi haber verdi ve onu gördüğüm zaman hamd ile tesbih ve istiğfar etmemi emir buyurdu”  demişti.[2]

Nasr sûresi inince, Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hutbe okuyarak şöyle demiştir: “Bir kul, Allah onu dünya ile kendine kavuşması arasında serbest bıraktı, o Allah’a kavuşmasını seçti.” [3] Bu sözlerin ne anlama geldiğini Hz. Ebûbekir -radıyallahu anh- anlamış “canlarımız, mallarımız, atalarımız, çocuklarımız sana feda olsun!” demiş, Hz. Abbas -radıyallahu anh- ağlamış; “Sana vefatın haber veriliyor.” deyince, Allah’ın Elçisi; “Evet dediğin gibi” cevabını vermiştir.[4] Hicretin onuncu yılında Veda Haccı sırasında inen ve artık dinin tamamlandığını bildiren[5] âyetden sonra: Dikkat edin tebliğ ettim mi, diye üç kere tekrarla “Veda Hutbesi”ni bitiren Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Medine’ye dönmüştü. Artık Allah’ı hamd ile tesbih ediyordu. Son olarak; “Şu günden sakının ki, o gün (hepiniz) Allah’a döndürüleceksiniz, sonra herkese kazandığı tam olarak verilecek ve onlara hiç haksızlık edilmeyecektir.” [6] âyeti inmişti.

Allah’ın Rasûlü Veda Haccı’ndan sonra 80 gün kadar yaşadı. Safer ayının sonlarında baş ağrısı ile rahatsızlanmış, son üç gün mescide çıkamamış, ezan okundukça, “Ebûbekir’e söyleyin, insanlara namazı kıldırsın” buyurmuştu. Rabîu’l-evvel’in 12. Pazartesi günü (ki doğduğu gündür) Hz. Âişe’den -radıyallahu anha- rivayete göre, önündeki bardağa mübarek elini batırıp su ile yüzünü meshediyor ve “Allah’ım, bana sekerâtına karşı yardım et!” diye dua ediyordu.[7] Kuşluk vakti idi, derken ağırlaştı. Hz. Âişe -radıyallahu anha- onu kucağına almıştı, bu fâni âleme gözünü yumdu. Son sözü; “Ey Allah’ım! Beni mağfiret et, bana merhamet et ve beni Refîk-ı A’lâ’ya (en yüce dost makamına) kavuştur” oldu.[8]

Dipnotlar:

[1] Buhârî, Tefsir, 110/ 1, 2. [2] Müslim, Salât, 221; İbn Mâce, Hudûd, 29; Dârimî, Rıkâk, 15; A. İbn Hanbel, II, 282, 341, 450, III, 10. [3] Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 45, Salât, 80; Fazâilu’s-Sahâbe, 3; Müslim, Fazâilu’s-Sahâbe, 2. [4] Buhârî, Tefsir, 110/ 3; Dârimî, Mukaddime, 14; A. İbn Hanbel, I, 217, 344, 356. [5] Mâide, 5/3. [6] Bakara, 2/281. [7] İbn Mâce, Cenâiz, 64; Tirmizî, Cenâiz, 7. [8] bk. Âl-i İmran, 3/ 149; Buhârî, Merdâ, 19,  Fazâilu’s-Sahâbe, 5, Megâzî, 83, 84; Müslim, Fazâil, 85, 46; Fazâil, 85, 87; Tirmizî, Deavât, 76; Mâlik, Muvatta’, Cenâiz, 46; Elmalılı, Nasr, 110/ 3.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN VEFATI

Peygamber Efendimiz’in Vefatı

PEYGAMBERİMİZİN SON ÜÇ SÖZÜ

Peygamberimizin Son Üç Sözü

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.