Hz. Musa ve Hz. İsa’nın (as.) Fiziksel Özellikleri

Hz. Musa ve Hz. İsa’nın (as.) fiziksel özellikleri nasıldı? Abdullah Sert Hocaefendi, Şifa-i Şerif eserinden Hz. Musa ve Hz. İsa’nın (as.) tasvirini yapıyor.

HZ. MÛSÂ’NIN VE ÎSÂ’NIN (AS.) TASVİRİ

Ebû Hüreyre radıyallahu anhın rivâyet ettiği bir başka hadiste de şöyle buyurmuştur:

Mi’râc gecesi “Mûsâ peygamberi gördüm: İnce yapılıydı; saçı ne kıvırcık ne de düzdü; ince, uzun burnu hafifçe kemerliydi; Tıpkı Yemen’in Şenûe kabilesinden biri gibiydi. Îsâ peygamberi de gördüm: Orta boyluydu; yüzünde çokça benleri vardı; hamamdan yeni çıkmış gibi, rengi hafifçe kırmızıya çalıyordu.” (Buhârî, Enbiyâ 24, nr. 3394; Müslim, Îmân 278, nr. 168.)

Peygamber aleyhisselâmın bu konudaki diğer hadisleri şöyledir:

“Îsâ Peygamber’in karnı kılıç gibi dümdüzdü.” (Ahmed ibni Hanbel, Müsned, I, 374; Ebû Ya‘lâ, Müsned (Esed), V, 108, nr. 2720.)

“Hz. İbrâhim’e çocukları arasında en fazla benzeyen ben idim.” (Buhârî, Enbiyâ 24, nr. 3394; Müslim, Îmân 278, nr. 168.)

“(Mûsâ aleyhisselâm) Gördüğün karayağız erkeklerin en güzeli gibiydi.” (Buhârî, Enbiyâ 48, nr. 3440, Libâs 68, nr. 5902, Ta‘bîr 11, nr. 6999; Müslim, Îmân 274, nr. 169. Bu rivâyetlerde Resûl-i Ekrem onu rüyâsında, Kâbe’nin yanında gördüğü[1]nü söylemekte, ancak gördüğü şahsın Hz. Mûsâ değil, Hz. Îsâ olduğu belirtilmektedir.)

“Allah Teâlâ, Lût’dan sonra gönderdiği peygamberleri kavimlerinin soyca en şereflileri ve tanınmışları arasından seçmiştir.” (Tirmizî, Tefsîr 12/1, nr. 3116)

 Bu hadisin son kısmı: “Kavmi en güçlü ve kalabalık olanlar arasından seçmiştir” şeklinde de rivâyet edilmiştir. [1]

Dipnot:

[1] Bu hadisin Lût Peygamberle ilgili kısmında Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Allah Teâlâ Lût’a rahmet eylesin. Kavminin azgınları evini kuşattığı zaman ‘Keşke size karşı koyacak bir gücüm olsaydı veya sağlam bir dayanağım bulunsaydı (“Size karşı beni savunacak yakınlarım olsaydı)” demişti. Esâsen onun arkasında Allah Teâlâ gibi çok daha sağlam bir dayanak vardı. Allah Teâlâ, Lût’dan sonra gönderdiği peygamberleri, kavimlerinin soyca en şereflileri ve tanınmışları arasından seçmiştir.”

Kaynak: Kadı İyaz, Şifa-i Şerif

İslam ve İhsan

HZ. İSA'NIN (A.S.) HAYATI

Hz. İsa'nın (a.s.) Hayatı

HZ. MUSA’NIN (A.S.) HAYATI

Hz. Musa’nın (a.s.) Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.