Hz. Ömer’i (r.a.) Tesiriyle Yatağa Düşüren Ayet
Kur’ân-ı Kerîm, sır ve hikmetlerini “takvâ ehli”ne açar. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulmaktadır:
“O kitap (Kur’ân); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (Allah korkusuyla haramlardan sakınanlar) için bir yol göstericidir.” (el-Bakara, 2)
Bu sebeple Kur’ân’ı en iyi idrâk edenler, takvâ üzere yaşayıp gönüllerine seviye kazandırabilenlerdir. Herkes aynı rahle önünde diz çöküp Kur’ân okusa, herkes kalbinin seviyesi nisbetinde Kur’ân’dan istifâde eder.
Bu hususta Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ın şu hâli, ne kadar ibretlidir:
Bir gün Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, bir evin önünden geçerken, hâne sahibinin, evin dışına taşacak kadar yüksek sesle Tûr Sûresi’ni okuduğunu işitti. Adam:
“Rabbinin azâbı hiç şüphesiz vukû bulacakır, onu defedecek hiçbir şey de yoktur.” (et-Tûr, 7-8) âyet-i kerîmesine gelince, Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- bineğinden indi, bir müddet duvara yaslanarak dinledi. Sonra bu âyetin îkâzındaki şiddetin tesiriyle evinde bir müddet hasta yattı.
İşte Kur’ân-ı Kerîm, kalbin seviyesi nisbetinde derinliğine dalınabilen uçsuz bucaksız bir okyanus gibidir. Nasıl ki yüzme bilmeyen biri, ancak sığ sularda kulaç atabilirken, mâhir bir dalgıç, denizin en derin yerlerine dalar; kıyıdakilerin göremediği, acâyip, garâip ve değişik manzaralarla bambaşka âlemler seyrederse, takvâ yolunda kalben merhaleler kat eden kimseler de Kur’ân’da pek çok hikmet tecellîleriyle karşılaşır, ondan gerçek mânâda feyz alırlar.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, İmâm-ı Rabbâni, Erkam Yayınları