Hz. Süleyman’a (a.s.) Çocukken Verilen Hikmetler
Hz. Süleyman’ın (a.s.) hüküm ve adaleti nasıldı? Abdullah Sert Hocaefendi, Şifa-i Şerif eserinden Hz. Süleymân’a (a.s.) çocukken verilen hikmetleri okuyor.
Hz. SÜLEYMÂN’A (A.S.) ÇOCUKKEN VERİLEN HİKMETLER
Çocukken kendisine hikmet verilenlerden biri de Süleymân aleyhisselâmdır. Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de buna şöyle işaret buyurmaktadır:
“Dâvûd ve Süleymân’ı da hatırla! Hani o ikisi, halkın koyunlarının geceleyin girip zarar verdiği bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Biz onların verdikleri hükme şâhit idik. Biz o dâvâyı Süleymân’a iyice öğrettik. Her birine hikmet ve ilim bağışladık.” (Enbiyâ 21/78-79.)
Âyette işaret edilen olayın şöyle cereyan ettiği rivâyet edilmiştir: Bir adamın koyun sürüsü, geceleyin komşusunun bağına girip tahrip etmiş, bağ sahibi de olayı Hz. Dâvûd’a şikâyet etmişti. O da, bağa verilen zararın, koyunların kıymetine denk olduğunu görerek koyunların bağ sahibine verilmesine hükmetmiş, ancak oğlu Hz. Süleymân bu cezâyı ağır bularak babasına şöyle hükmedilmesini teklif etmişti: Bir süre için koyunlar bağ sahibine, bağ da koyun sahibine verilmelidir. Koyunların sahibi, zarar görmüş bağa bakıp eski hâline getirinceye kadar, bağın sahibi de koyunların sütünden, yününden, kuzularından faydalanmalı, bağ eski hâline geldikten sonra da herkes kendi malına sahip olmalıdır.
Hz. Dâvûd, oğlunun teklif ettiği bu kararı daha doğru bularak kendi hükmünden vazgeçti. (Abdürrezzâk, el-Musannef (A‘zamî), X, 80-81, nr. 18433.)
Hz. Süleymân’ın “ölüme mahkûm edilen kadın” ile “paylaşılmayan yavru” hakkında daha oyun çağında bir çocukken karar verdiği, babası Hz. Dâvûd’un da bu karara uyduğu, onun hikmetleri arasında zikredilmektedir.
Hz. Süleymân’ın, henüz çocukken, “ölüme mahkûm edilen kadın” hakkında verdiği karar şöyledir: Hz. Dâvûd zamanında, İsrâiloğulları’nın ileri gelenlerinden dört kişi, güzel bir kadına sahip olmak istemiş, ancak kadın onların teklifini kabul etmemişti. Bu iffetli kadından intikam almak isteyen o kötü niyetli adamlar, Hz. Dâvûd’a başvurdular ve o kadının köpekle zina ettiğini ileri sürdüler. O da bu kadını ölüme mahkûm etti. O zamanlar henüz çocuk olan Hz. Süleymân, verdiği kararın doğru olmadığını babasına anlatabilmek için arkadaşlarıyla şöyle bir oyun sahneledi:
Dört çocuk, kadın kıyafetine soktukları bir arkadaşlarını yanlarına alıp kadı rolündeki Hz. Süleymân’a geldiler. Tıpkı Hz. Dâvûd’a anlattıkları olaydaki gibi yanlarındaki kadının bir köpekle beraber olduğunu ona söylediler. Bunun üzerine Hz. Süleymân, şikâyetçileri ayrı ayrı huzûruna çağırarak onlara köpeğin rengini sordu. Kimi onun beyaz, kimi siyah, kimi kırmızı, kimi de sarı renkte olduğunu söyledi. Bunun üzerine rol icâbı kadılık yapan Hz. Süleymân, iffetli olan o kadına iftirâ edildiğine karar vererek bu yalancı şikâyetçileri ölüme mahkûm etti.
Bu olay, Hz. Dâvûd’a anlatılınca, o da kadını şikâyet eden dört adamı ayrı ayrı huzûruna çağırıp onlara kadının zina ettiğini söyledikleri köpeğin rengini sordu. Her biri ayrı bir renk söyleyince, Hz. Dâvûd eski kararından vazgeçip bu müfterîleri ölüme mahkûm etti. (İbni Asâkir, Târîhu Medîneti Dımaşk (Amrî), XXII, 233.)
“Paylaşılmayan yavru” kıssasını da Peygamber Efendimiz şöyle anlatmıştır: “Vaktiyle biri genç diğeri yaşlı iki kadın, yanlarında çocuklarıyla bir yere gidiyorlardı. Yolda bir kurt gelip kadınlardan birinin çocuğunu kapıp götürdü. Kadınlardan biri yol arkadaşına: “Kurt, senin çocuğunu kaptı.” dedi. O da: “Hayır, senin çocuğunu kaptı.” dedi. Kadınlar anlaşamayınca, dâvalarını halletmek üzere Dâvûd aleyhisselâma başvurdular. O da yaşlı kadını haklı görerek çocuğu ona verdi. Oradan ayrılan bu kadınlar Hz. Dâvûd’un oğlu Süleymân aleyhisselâma giderek, meseleyi bir de ona anlattılar. Hz. Süleymân:
“Bana bıçağı getirin de çocuğu ikiye bölerek aranızda paylaştırayım!” dedi. O zaman genç kadın: “Allah aşkına sakın böyle bir şey yapma! Çocuk onundur.” dedi. Bunun üzerine Hz. Süleymân, çocuğun bu genç kadına ait olduğunu söyledi.” (Buhârî, Enbiyâ 40, nr. 3427, Ferâiz 30, nr. 6769; Müslim, Akdıye 20, nr. 1720; Nesâî, Âdâbü’l-kudât 14, nr. 5404.)
Müfessir İbni Cerîr et-Taberî (v. 310/922), Hz. Süleymân’a hükümdarlık verildiğinde onun on iki yaşında olduğunu söylemektedir.
Kaynak: Kadı İyaz, Şifa-i Şerif