Hz. Süleyman’ın (a.s.) İbretlik Vefatı

Hz. Süleyman’ın (a.s.) 40 yıl saltanat sürdüğü ve 52 veya 53 yaşında vefat ettiği nakledilir. Peki Hz. Süleyman (a.s.) nasıl vefat etti? Hz. Süleyman’ın (a.s.) öldüğünü cinler nasıl anladı? Hz. Süleyman’ın (a.s.) Sebe suresinde anlatılan ibretlik vefatı.

Hazret-i Süleymân -aleyhisselâm- vefâtı esnâsında bir asâya dayanmaktaydı. Bu yüzden ayakta durduğu için O’nun vefât ettiğini etrâfındakilerden hiç kimse fark etmemişti. Tâ ki bir ağaç kurdu asâsını yiyip Hazret-i Süleyman yere yıkılınca vefât etmiş olduğu anlaşıldı. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

(Süleymân’ın) ölümüne hükmettiğimiz zaman, O’nun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler gaybı bilselerdi, o küçük düşürücü azâb içinde kalmazlardı.” (Sebe, 14)

CİNLER GAYBI BİLİRLER Mİ?

Süleymân -aleyhisselâm- irtihâl edince, cesedinin uzun süre asâsına dayanarak ayakta kaldığı anlaşılmaktadır. Âyet-i kerîmede cinler hakkında buyrulan “küçük düşürücü azap” tâbiri, onların güç işlerde çalıştırılmalarına binâen kullanılmıştır. Onlar, Süleymân -aleyhisselâm-’ın öldüğünü anlamadıkları için, O’nun hayâtında olduğu gibi yine yorucu işlerine devâm etmişlerdi. Buradan, cinlerin gaybı bilmedikleri anlaşılmaktadır.

Süleymân -aleyhisselâm-’ın hayâtı gibi vefâtı da, tevhîd mücâdelesi vasfındaydı. Çünkü vefâtıyla da, Allâh’tan başka hiçbir varlığın gaybı bilemeyeceğini, ancak Cenâb-ı Hakk’ın bildirmesiyle buna vâkıf olunabileceğini tebliğ etmişti. Cenâb-ı Hak, Süleymân -aleyhisselâm-’ın vefâtını çok âciz bir varlık olan ağaç kurdu vâsıtasıyla ortaya çıkararak, gaybı bildiğini iddiâ eden cinlerin de, Allâh’ın irâdesi dışında hiçbir şey bilemeyeceklerini açıkça beyân etmiştir.

SÜLEYMAN ALEYHİSSELAM’IN İBRETLİK VEFATI

Diğer taraftan, büyük bir mülk ve saltanata sâhip olan Süleymân -aleyhisselâm-’ın ayakta ölmesi, ne kadar düşündürücü bir tecellî ve büyük bir ibrettir. Zâten tüm peygamberlerin sözleri, yaşayışları ve başlarından geçen hâdiseler, arkalarından gelen bütün ümmetlere birer ibret vesilesidir.

Nitekim dünyânın fânîliği ve Süleymân -aleyhisselâm-’ın muazzam saltanatının bile geçiciliği, bir öğüt ve darb-ı mesel hâline gelmiştir. Ziyâ Paşa, meşhur Terkîb Bend’inde şöyle der:

Seyr etti hevâ üzre denir taht-ı Süleymân,

Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde!..

Yûnus Emre Hazretleri’nin darb-ı mesel hâline gelmiş bir dörtlüğü de şöyledir:

Mal sâhibi, mülk sâhibi,

Hani bunun ilk sâhibi?

Mal da yalan, mülk de yalan,

Var biraz da sen oyalan!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 3, Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

HZ. SÜLEYMAN (A.S.) KİMDİR?

Hz. Süleyman (a.s.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • SÜPER BEYENDİM

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.