Hz. Yusuf'tan Gençliğe Hayat Ölçüleri

Kur’ân-ı Kerîm’de hayatı anlatılan bir  genç Hazret-i Yûsuf. Yûsuf -aleyhisselâm- güzellik, iffet, sabır ve af âbidesidir.Onun ibretlerle dolu hayatı, başa gelen iptilâ ve sıkıntılara nasıl göğüs gerileceğine ve sabırla karşılandığı takdirde mihnetlerin nasıl nîmete dönüşeceğine dâir müstesnâ bir misaldir.

İnsanın en yakını sayılan kardeşlerinden ne denli kötülükler görebileceğini onun hayatında ibretle müşâhede etmekteyiz. Kuyuda başlayan çileli bir yolculuğun, uzun bir müddet zindan hayatına, oradan da Mısır tahtına kadar nasıl uzandığını yine onun hayatında görmekteyiz.

 

ÇETİN BİR İMTİHAN

Genç, güzel, varlıklı ve mevkî sahibi bir kadın bütün imkânları hazırladı. Sonra da; “هَيْتَ لَكَ: Haydi alsana beni, benim olsana!” diye Yûsuf -aleyhisselâm-’ı iffetsizliğe çağırdı. Lâkin O; “Allâh’a sığınırım, zâlimler iflâh olmaz.” diyerek oradan hızla uzaklaştı. Zinaya yaklaşmakla zindana düşmek arasında tercih yapmak zorunda kaldığında ise hiç tereddüt etmeden şöyle dedi:

Rabbim! Zindan bana, bunların beni davet ettiği şeyden daha sevimlidir. Eğer Sen bunların tuzaklarını benden geri çevirmezsen, belki onlara meyleder ve câhillerden olurum!

Böylece Yûsuf -aleyhisselâm- Allâh’a sığınmış, Allah da onun iffetini muhâfaza buyurmuştur. (Bkz. Yûsuf, 23-25, 33-34)

Bazı büyükler demişlerdir ki:

“Nefsin şerrinden kurtulmak, onun arzularını yerine getirerek mümkün olmaz. Bundan kurtulmanın çâresi, Allâh’a sığınarak takvâ yolunda mesâfe alabilmektir.”

ZİNDANDA BİLE HAKKI TEBLİĞ

Yûsuf -aleyhisselâm-, zindana atıldığında faydasız üzüntülerle vaktini zâyi etmedi. İçinde bulunduğu imkânlar dâhilinde hangi sâlih ameli işleyebileceğini düşündü. Cenâb-ı Hakk’ın kendisine lûtfettiği ilmi kullanarak zindan arkadaşlarının hayranlığını kazandı ve onlara tevhîd inancını îzah etmeye başladı.

Zindandaki arkadaşları oldukça garip rüyalar görmüşlerdi. Yûsuf -aleyhisselâm- bunların tâbirini bildiğini söyleyerek onların dikkatini çekti. Bunu fırsat bilerek öncelikle tevhîdi anlatmaya başladı. Kendisinin hak din üzere bulunduğunu, sahip olduğu ilmin Cenâb-ı Hak tarafından bahşedildiğini ve Mısırlıların yanlış yolda olduğunu açıkladı. (Bkz. Yûsuf, 36-41)

Rivâyete göre Hazret-i Yûsuf zindanda hastaları ziyaret eder, onları tedâviye çalışır, bakımlarını yapardı. Üzüntü ve kederli olanları tesellî eder, darlığa düşenlerin sıkıntısını giderir, muhtaç olanlara yardım ederdi. (Kurtubî, IX, 190)

Burada dikkat çeken bir husus, Hazret-i Yûsuf’un kullandığı üslûp ve metottaki güzellik ve inceliktir. Diğer bir dikkat çeken husus ise, bir mü’minin en zor şartlar altında dahî İslâm’ı tebliğ edip sâlih amelleri ihmâl etmemesi gerektiği hakîkatidir. Yani Allah yolunda hizmet için uygun şartların oluşmasını pasif bir şekilde oturup beklemek değil, en zor şartlar altında bile elden gelen gayreti gösterip Allah için yapılabilecek hizmetlerin yollarını araştırmak ve buna imkân hazırlamak îcâb eder.

YÛSUF -ALEYHİSSELÂM-’IN GENÇ KADROSU

Hazret-i Yûsuf, zindandan kurtulup Mısır’a sultan olduktan sonra beraber çalışmak için gençlerden bir ekip kurdu. Bu;(Yûsuf) emrindeki gençlere dedi ki...”[1] âyet-i kerîmesinden anlaşılmaktadır.

Zira gençler, yaşlılara göre daha dayanıklı ve dinamik olurlar. Hele bir de maddî-mânevî eğitimlerine ihtimam gösterilmişse, önderlerinin rehberliğinde nice güzel hizmetlere muvaffak olurlar.

[1] Yûsuf, 62.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hakk'a Adanmış Gençlik , Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.