İbadetin Özü Nedir?

İbadetin makbul olanı hangisidir? İbadet ederken nasıl bir şuur ve bilinç içerisinde olmalıyız? İbadetin müminler üzerindeki maddi ve manevi etkisi nedir? İbadetin fazileti ve Müslümanı taşıdığı nokta...

İbadetlerin efdali, tevekkül makamında tevekkülü tam yapmak, rıza makamında rızayı tam yapmak, fenâ makamında fenâyı tam yapmaktır. Bütün ibadetlerde bu minval üzere devam edilmelidir. Lâkin hakîkatte ibâdet, âdetleri terk, nefse muhalefet, mücâhedelere devâm, Allah’dan gayrilerden, masivâdan kesilmektir. Kul böylece ibâdet makamından, ubûdiyyet makamına vâsıl olmalıdır. Bu da ancak tevhidin kemâliyle hasıl olur. Tevhidin kemâli de ibâdetlere ve her an ve her yerde zikrullaha mülâzemetle hâsıl olur.

SALİHLERİN MENKIBELERİNİ DİNLEMENİN FAZİLETİ

Bilinmelidir ki, iman ancak sekîne ile artar. Aynı şekilde enbiyâ ve mürselîn hazarâtının ve ümmetlerinin kıssalarını dinlemekle insanların yakîni artar. Bu sebeple denilmiştir ki salihlerin hikâyeleri Allah’ın askerlerindendir. Fakat bu, kalbini Allah’ın sebatta kıldığı kimseler içindir. Ebû Cehil gibi küfür üzerine küfrü artan kimseler için değil. Çünkü Allah Teâlâ her bir şeye lütfunu ve kahrını gizlemiştir. Kime lütfunun kapısını açarsa ona kahrının kapısını kapatır. Kime kahrının kapısını açarsa ona da lütfunun kapısını kapatır. Kendisine lütfunun kapısını açtığı kimseye hak bu kapılardan gelir:

“Bu hususta hak sana gelmiştir.” buyurulmuştur. Yani sen bunu kendiliğinden getirmeye muktedir değilsin, Allah sana getirmiştir. Lutf u kahır kapıları kapalıdır. Anahtarları “el-Fettah” -Celle Celâlühü- Hazretlerinin yed-i kudretindendir. O’ndan gayrisi hiç bir kapıyı açmaya muktedir olamaz. Dilerse her hususta lütuf kapısını açar. Kuluna zamandan mekândan ve keyfiyetten münezzeh olarak in’am-ı sübhanisini yağdırır. Bunlar, iman edenler için yüksek öğütlerdir.

“Göklerde ve yerde gizli olan şeylerin ilmî Allah Teâlâ’ya mahsusdur. Ve cümle işler ancak Allah Teâlâ’ya irca olunur. Binaenaleyh Allah Teâlâ’ya ibadete devam et. Zira ibadete layık ancak O’dur. Ve Allah Teâlâ’ya tevekkül et, çünkü Rabbin sizin amellerinizden habersiz değildir.”

GAYBI ANCAK ALLAH (C.C) BİLİR

Gaybı ancak Allah Teâlâ bilir. Vakt-i merhûnuna kadar gaybden olan enbiyâ ve mürselînin ve ümmetlerinin haberlerini en doğru olarak haber veren ancak O’dur. Bütün işler O’na irca olunur. Yani O’nun irâde ve tasarrufu altında cereyân etmektedir. Bu sebeble O’na tam inan ve emirlerine tam sarıl. Tevekkül, her işte Allah Teâlâ’ya tam inanmak ve güvenmektir. Tevekkülün mahalli kalptir. Yani tevekkül bir kalp işidir. Zahirde tedbirini almak kalbin tevekkülüne münâfî değildir. Takdir Allah’ındır. Bir şey zorlaşırsa yine O’nun takdiri iledir.

Hadisde vârid olmuştur ki: Yeryüzünde ekili hiçbir ekin, ağaçlarda bitmiş hiçbir meyve yoktur ki üzerine: “Bismillahirrahmanirrahim. Bu filan oğlu filanın rızkıdır” diye yazılı olmasın. Allah rızıkları cesetlerden bin sene evvel yaratıp sema ve arz arasında yaymış, rüzgârlar onlara vurup meşrık ve mağrıb arasını doldurmuşlardır. Mahlûkattan nicelerinin rızıkları bin bir yere, kimisinin yüz yere, kimisinin ki kapısının önüne düşmüştür. Sabah akşam gidip onları toplayacaktır. Sen rızkını nasıl arıyorsan o da seni aramaktadır.

İbadetlerin efdali, tevekkül makamında tevekkülü tam yapmak, rıza makamında rızayı tam yapmak, fenâ makamında fenâyı tam yapmaktır. Bütün ibadetlerde bu minval üzere devam edilmelidir. Lâkin hakîkatte ibâdet, âdetleri terk, nefse muhalefet, mücâhedelere devâm, Allah’dan gayrilerden, masivâdan kesilmektir. Kul böylece ibâdet makamından, ubûdiyyet makamına vâsıl olmalıdır. Bu da ancak tevhidin kemâliyle hasıl olur. Tevhidin kemâli de ibâdetlere ve her an ve her yerde zikrullaha mülâzemetle hâsıl olur.

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Yûnus ve Hûd Sûreleri Tefsiri, s.190

 

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZİN İBADETE DÜŞKÜNLÜĞÜ

Peygamber Efendimizin İbadete Düşkünlüğü

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.