İbadetlere Derinlik kazandıran Sır

İbâdetlere ve amellere derinlik ve seviye kazandıran sır, niyetlerimiz ve duygu derinliğimizdir.

Bir şeye olan bakış açımız, ondan istifademizin de ölçeğini belirler. Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) Efendimiz’e “Abdullah’ın yetimi” olarak bakanlarla “Muhammed Resûlüllâh” diye bakanlar aynı değildir. Onu “Habîbullah” diyerek yüreklerine misafir edenler, aziz olmuş; ona “O’nun bizden ne farkı var, o da bizim gibi bir beşer” diyenler zelil olmuşlardır. Bu itibarla Hakk’ın kelâmı olan Kur’ân-ı Kerîm’i, okur ya da dinlerken, Rabbiyle muhatap olduğunu idrâk eden kimsenin aldığı feyz elbette yüksek olacaktır.

KUR'ÂN'I HİÇ BÖYLE OKUDUNUZ MU?

“Muhammed İkbal, Kur’ân-ı Kerîm’in ilâhî sırrına erdikten sonra, bambaşka bir âleme kavuşmuştu. Artık bütün varlığını saran o kutsî sevinç, o bitmez tükenmez haz, yepyeni bir dünyayı keşfetmenin sevincini andırıyordu. Onun Kur’ân-ı Kerîm’i okuyuşu herkes gibi değildi. Bunu kendi kaleminden dinleyelim:

“Her sabah namazdan sonra Kur’an okumayı adet edinmiştim. Rahmetli babam, beni gördükçe

“Ne yapıyorsun?” diye sorardı. Ben de:

“Kur’ân-ı Kerîm okuyorum”, derdim. Babam aynı suali tam üç sene tekrarladı. Artık, bir gün:

“Babacığım, her gün bana bu suali soryor ve benden de aynı cevabı alıyorsunuz. Acaba bunu tekrarlamaktaki maksadınız nedir?” dedim. Babam şu cevabı verdi:

“Evladım, demek istiyorum ki, Kur’ân-ı Kerîm’i Cenâb-ı Kibriyâ’dan sanki henüz yeni iniyormuş gibi okumalısın!”

Artık o günden sonra Kur’ân-ı Kerîm’i yepyeni bir zevk, ilâhî bir neşeyle okumaya başladım. İşte o tarihten itibaren bütün yazdıklarım, güneşten bir zerre ve O denizden bir katredir…”[1]

[1] Hayreddin Karaman, İslâmî Hareket Öncüleri, s. 132.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları

KUR'ÂN-I KERİM'İ NASIL OKUMALIYIZ?

KUR'ÂN-I KERİM'İN MEALİ NASIL OKUMALIYIZ?

PEYGAMBER EFENDİMİZİN KUR'ÂN'I ANLAYARAK OKUMASI

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.