'ibn'ül Vakt' Zamanın Çocuğu Olmak

Altınoluk Dergisi'nin 375'inci sayısı "İbn'ül Vakt Olmak" üst başlığında "Müslümanlık Yolculuğumuz Her An Diri Her An Şuurla" başlığıyla çıktı.

Müslümanlık yolculuğumuz... Nasıl gidiyor acaba?

Allah’ın kitabı Kur’an’la ilişkimiz. Rasulullah sallallahü aleyhi ve sellemle ilişkimiz. Daha esastan Halik-ı zülcelal ile ilişkimiz.

Bütün bu ilişkiler çerçevesi bizim Müslümanlık yoluculuğumuzun kalitesini ortaya koyuyor.

Hesabını vereceğimiz dünya hayatının yekûnunu da bu ilişkilerin kalitesi oluşturacak.

Tasavvuf “İslam içi” bir yolculuk hali. Kesinlikle “İslam içi” olması gereken bir yolculuk hali.

Hani, deyim yerinde ise “işi sıkı tutma” hassasiyetinden kaynaklanmış bir hayat disiplini.

İşi sıkı tutmak da “Göz açıp kapayıncaya kadar nefisle başbaşa kalmamak” için hayatta boşluk bırakmamak ve her anı Allah-ı zülcelal ile beraber kılmak anlamına geliyor.

Tasavvufun “İbn’ül vakt olma” dediği şeyi iyi kavramamız lazım. Aslında bu “Mekteb”in her dersini iyi anlamak lazım. Çünkü bu mekteb, Müslümanlığı Rabbin istediği kıvamda yaşama eğitimi veriyor.

İşte “İbn'ül vakt” olmak da, “Ânın çocuğu olmak” manasına her an diri olmayı getiriyor önümüze. Yani mesela vücudumuzda ölü uzuv bırakmamak, hayat seyrimizde ölü zamana imkan vermemek demek. O ne demek? “Allah ve Rasulü sizi size hayat verecek, sizi diri kılacak şeylere çağırdığında ona icabet edin” var ya, işte orada ifade buyurulduğu gibi, her uzvu diri kılacak “Amel – Davranış – İş” her ne ise onu o uzuvla buluşturmak...

Problemler var mı hayatlarımızda?

Kim “yok” diyebilir ki?

Dünyanın sağdan soldan, önden arkadan gelen ve kişiliklerimizi didik didik eden oklarının hedefiyiz.

İş ciddi dostlar.

Abdülkadir Geylani hazretleri diyor ki: Tek başımıza doğarız. Kendi hayatımızı yaşarız.m Tek başımıza ölürüz. Ve Allah’ın huzuruna tek başımıza çıkarız.

“Kitabınızı okuyun” denmez, ne millet olarak ne şu veya bu cemaat olarak. “Kitabını oku” denir. Kitap herkese tek tek verilir.

Onun için “Kitab”a ne yazıldığının “Farkında” olmak lazım. “Farkındalık” Müslümanın şuur halini ifade eder.

Biz amelimizi “Allah’ın kabul edeceği kıvam”da yapmazsak, onu kimse bizim için düzeltmez.

Ayrıca “Anı seçmek” o anın içine sızma ihtimali bulunan tüm “mühlikât”ı tasfiye imkanı verecektir.

Bu sayımız önemli değerli dostlar.

Ramazan öncesinde hayatlarımıza, amellerimize bir kere daha bakmak ve Ramazan’a daha keskinleşmiş şuurla girmek hayati ehemmiyet taşıyor.

Ne diyelim. “Rabbi yessir, vela tuassir, Rabbi temmim bil hayr – Rabbim kolaylaştır, zorlaştırma ve Rabbim hayırla tamamla işlerimizi.”

Ayrıntılı Bilgi: www.altinoluk.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.