İbrahim Havvas (ks) Kimdir?
Bağdat diyarından bir Allah dostu. Adı İbrahim bin Ahmed, künyesi Ebû İshak, lakabı Havvas. Havvas, hurma yaprağından zenbil örücü demektir.
Miladi 903 yılında Rey’de ahirete irtihal eyleyen İbrahim Havvas kuddise sırruh Hazretleri sabrı, başarının ilk şartı olarak görürdü. Sabretmeyenin başarıya ulaşamayacağını söylerdi.
Ona tevekkül ehlinin reisi denmişti. Buna rağmen o, seferde ve hazarda yanında mutlaka iğne, iplik, matara ve bıçak bulundururdu. Bunlar tevekküle mâni değil derdi.
YOLCULUKTA BİR LİDER OLMALI
O, seyahat etmeyi severdi. Talebeleriyle seferlere çıkardı. Defalarca Mekke’ye gittiği nakledilir. Bir seferini talebelerinden birisi şöyle anlatır:
«- İbrahim Havvas Hazretleriyle hacca gitmeye niyet etmiştik. Yola çıkarken buyurdu ki: «Yol boyunca ikimizden birinin reis olması lazımdır. Zira yolculukta yapılacak işlerin idaresi onun elinde olacak» dedi. Ben de:«Reis siz olun Efendim!» dedim. O da «peki» dedi ve yolumuza devam ettik.
Yolda bir konağa gelince istirahat molası verdi. Bana otur dedi ve kendisi hizmet etmeye başladı. Kuyudan su çekti. Odun getirdi ve ateş yaktı. Yemek yapıp bana ikramda bulundu. Hizmette ben de yardımcı olayım istedim. Fakat kabul etmedi. Ne zaman bir işin kenarından tutmaya çalıssam asla müsaade etmedi.
Tekrar yola koyulduk. Şiddetli bir yağmura tutulmuştuk. Paltosunu çıkarıp başımın üstünde tuttu. Hocamın bu hizmetinden çok sıkılmıştım. Aslında benim ona hizmet etmem gerekti. Fakat hocam; reis benim , hizmet bana düşer diyerek fırsat vermedi. Bir türlü hizmetinde bulunma şerefine muvaffak olamadığım için gönlümden; «Keşke reis ben olsaydım»dedim.
Bu şekilde günlerce yola devam ettik. Uzun bir yolculuktan sonra Mekke’ye vardık. Hac ibadetini îfâ ettikten sonra tekrar Bağdat’a döndük. Bu yolculuk benim için unutulamayacak bir hayat dersi olmuştu. Hac dönüşü hocam İbrahim Havvas kuddise sırruh hazretleri bana şu nasihatlarda bulundu:
BİR LİDER NASIL OLMALI?
«- Evlâdım! Reis olduğunda sen de böyle hizmet edersin. Reis, başkalarına hizmet ettiren değil, onlara hizmet edendir. Arkadaşlarının huzur ve mutluluğunu sağlayandır. Reis, başkalarından gelen sıkıntılara severek katlanandır» buyurdu.
İbrahim Havvas kuddise sırruh Hazretleri çöllerde dolaşmayı, seyahat ve riyazatla meşgul olmayı severdi. O dönemlerde yanına gelen bir bedevî ona tevekkül konusunda ibret olacak şu sözleri söylemiştir:
“- Ey İbrahim! nedir bu senin halin? Bilmez misin ki iddiâ sâhibi olmak sahtekârların kusurlarını ortaya çıkartır. Senin tevekkülle ne işin olabilir? Sen gönlünde kendine verilecek ikrâmı düşünüp dururken tevekkül ehli mi olunabileceğini sanırsın? Öyle yağma yok. Önce içini arıt!” demiştir.
Rivâyete göre İbrâhim Havvâs (k.s.) hazretleri sefere çıkacağı zaman kimseye söylemez ve haber vermezmiş. Yalnızca su kırbasını eline alıp yürürmüş. Ruhu’l-Beyan tefsirinde nakledilen şu menkıbeyi Hâmid el-Esved şöyle anlatıyor:
Bir defasında İbrahim Havvas hazretleriyle beraber mescidde oturuyorduk. Su kabını alıp dışarı çıktı ve yola koyuldu. Ben de arkasından hemen çıktım ve peşini takib ettim. Uzun bir müddet yürüdükten sonra bana dönerek:
“-Ey Hâmid! Nereye gidiyorsun?” dedi.
Ben de: “Efendim, sizin gittiğiniz yere” dedim.
“İnşallah ben Mekke’ye , hacca gitmek istiyorum” dedi.
Bunun üzerine: “İnşallah ben de Efendim!” dedim.
'HAC'DAN DAHA KUVVETLİ BİR FARZ
Birlikte Mekke’ye doğru giderken yolda bir gençle karşılaştık. O da bize katıldı.
Bir gün bir gece bizimle beraber yürüdü. O genç namaz kılmıyordu. Onun durumundan bahsettim ve: “- Efendim! bu genç namaz kılmıyor” dedim.
Bunun üzerine İbrahim Havvâs hazretleri yolda mola verip bir yerde oturdu.
O gençle ilgilenerek dedi ki: “Ey delikanlı! Niçin namaz kılmıyorsun? Namaz Hac’dan daha kuvvetli bir farzdır.”
Genç: “Ey Şeyh! Namaz bana farz değil” dedi.
İbrahim Havvâs; “Müslüman değil misin?” dedi.
Genç; “Hayır” dedi.
İbrahim Havvâs; “Sen hangi dindensin?” dedi.
Genç: “Nasrânîyim, dedi. Ancak Hıristiyanlıkta tevekkül hâline ulaştım. Nefsim tevekküle ulaştığına hükmetti ve ma’bûddan başka varlığın olmadığı çöle çıktım. Sükûnet içerisinde tefekküre dalmak istedim.
İbrahim Havvâs kalkıp yürüdü ve bana: “İzin ver, yanında gelsin” dedi.
O da bizimle yürüdü. Nihâyet harem sınırlarına vardık.
İbrâhim Havvas kalktı, eski elbisesini çıkardı ve su ile onu güzelce yıkayıp temizledi. Sonra oturup gence: “İsmin nedir?” dedi. Genç : “- Abdülmesih” dedi.
İbrâhim Havvas hazretleri ona :
“- Ey Abdülmesih! Burası Mekke haremidir. Allah, senin gibi kimselere buraya girmeyi haram kıldı ve Kitabında: “....Müşrikler pistir, artık bu yıldan sonra Mescid-i Haram’a yaklaşmasınlar...”(et-Tevbe, 9/28) buyurdu. Benim maksadım, senin nefsindekini ortaya çıkarmaktı. Bu belli oldu; artık Mekke’ye girmekten sakın” dedi ve kalkıp yola revan oldu.
Hâmid el-Esved de peşini takip etti. O genci orada bırakıp Mekke’ye girdik.
Daha sonra vakfe yerine Arafata doğru yola çıktık. Arafat’ta otururken uzaktan üzerinde iki beyaz havlu olduğu halde gencin bize doğru geldiğini gördük.
İhrama girmiş, insanları tanımak için yüzlerine bakarak yürüyordu. Nihayet yanımızda durdu. İbrâhim Havvas Hazretlerini görünce ona doğru eğildi ve başını öptü.
İbrahim Havvas kuddise sırruh : “-Ey Abdülmesih! Ne bu hâl?” diye sordu.
O genç sevinç gözyaşları içerisinde: “- Heyhât! Ben şimdi Mesîh’in de kulu olduğu Allah’ın bir kuluyum” diye cevap verdi.
İbrâhim Havvas Hazretleri merakla: “-Bana hikayeni anlat!” dedi. O da şöyle anlattı:
“-Sizden ayrı kalınca yerimde oturup düşünceye dalmıştım. O sıra bir Hac kafilesi geldi. Üzerinde bembeyaz örtüleri vardı. Onlara hürmeten ayağa kalktım. Bir anda gönlümde büyük bir değişiklik oldu. Size karşı sevgim arttı. Kendimi sanki ihram giyip Ka’be’ye dalmış gibi hissettim. İslâm dini dışında bütün dinler gözümden silinip yok oldu. Müslüman oldum; gusledip ihrama girdim. Sizi aramaya koyuldum” dedi.
İbrâhim Havas (k.s.) hazretleri bana dönüp dedi ki: “-Ey Hâmid! Dinde sâdık olmanın bereketine bak! O nasıl İslâm’a geldi?”
O genç bundan sonraki hayatını bizimle beraber geçirdi ve dervişler arasında vefat etti.
KISSADAN HİSSELER
İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri bu kıssadan şu hisseleri çıkarır:
1- Şirke bulaşmış bir müşrik, Kâbe haremine giremediği gibi, iddiâya bulaşmış bir iddiâcı da kalb haremine giremez.
2- Bu genç, salihlerle beraber olmanın tadını almıştı. Hac yolunda İbrâhim Havvas gibi büyük bir Allah dostuyla günlerce arkadaşlık yapmıştı. Allah onun bu amelini zâyî etmedi ve bu beraberliği mânâ yoluna tahvil etti.
3- Bu gencin kendi gönlündeki sadakâti, onu Allah’a îmâna sevk etti. Bâtılı red ve inkâra götürdü.
4- Kimin bakışı sahih, doğru olursa hak dostlarından istifade eder. Onunla Hakk’a yol bulur. Rabbinin âyetlerini tekzîb etmez.
Yüce Rabbimiz cümlemizi sıdk ve ihlâsın hakikatine ulaşıp, tevekkül ve hizmet ehli gönül erlerinden olabilmeyi nasip eylesin.
Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 291, Mayıs 2010
YORUMLAR