İbrahim Suresinin 12. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

İbrahim suresinin 12. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Allah’a tevekkül edilmesini bildiren âyet; İbrahim suresinin 12. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Kur’an’da şöyle buyrulur:

وَمَا لَنَٓا اَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى اللّٰهِ وَقَدْ هَدٰينَا سُبُلَنَاۜ وَلَنَصْبِرَنَّ عَلٰى مَٓا اٰذَيْتُمُونَاۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ۟

“Hem, bize yollarımızı göstermiş olduğu hâlde ne diye biz, Allah’a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler, yalnız Allah’a tevekkülde sebat etsinler.” (İbrahim, 14/12)

ALLAH NE GÜZEL VEKİLDİR!

Bilgi:

Peygamberlerden bir kısmı, kendileriyle tartışan kavimlerine bu ayetteki gibi cevaplar vermiş, Allah’a tevekkül edeceklerini söylemişlerdi. Tevekkül; Allah’ın, emekleri boşa çıkarmayacağına inanmaktır. Tevekkül; sebeplere sarılmadan işi Allah’a havale etmek değildir. Sonuca ulaşmak için gerekli bütün işleri yaptıktan sonra tevekkül edilir. Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hep İslam’ı yaymak için çalışmış ve en sonunda Allah’a tevekkül etmiştir. İnsan yaptığı her güzel işi kurallarına uygun olarak yapacak ve Allah’ın kendisini muvaffak kılacağına güvenecektir.

Mesaj:

“Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete râm ol...

Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol!” (M. Akif Ersoy)

Kelime Dağarcığı:

Tevekkül: Allah’a güvenmek, gayret ettikten sonra işi Allah’a havale etmek.

Vekîl: Güvenilmeye layık olan.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Peygamberleri onlara şunu söyledi: “Evet, biz de ancak sizin gibi insanlarız. Fakat Allah, kullarından dileğine peygamberlik gibi özel ihsânda bulunur. Şunu bilin ki, Allah izin vermedikçe size herhangi bir delil, bir mûcize getirmemiz mümkün değildir. Mü’minler sadece Allah’a dayanıp güvenmelidirler!”
  2. “Hem bize yürüyeceğimiz doğru yollarımızı Allah göstermişken niçin O’na dayanıp güvenmeyelim ki? Bize çektirdiğiniz her türlü ezâ ve cefâya elbette sabredip katlanacağız. Zâten tevekkül sahiplerine de düşen, yalnız Allah’a dayanıp güvenmektir.”

Peygamberler yeme, içme, evlenme gibi beşeri durumlar bakımından diğer insanlar gibidirler. Fakat Allah Teâlâ onlara peygamberlik ve vahiy nimetini ihsan etmiştir. Peygamberlik vehbîdir; kesbî değildir. O, çalışılarak elde edilmez. Ancak Allah, dilediği kullarını bu vazifeye seçer. İsmet sıfatına sahip olan peygamberler, Allah’tan gelen tâlimatlara tam olarak itaat etmekle memurdurlar. Cenâb-ı Hak onlara iman, ilâhî mârifet ve muhabbet yollarını göstermiştir. Allah’ın müsaadesiyle o yollardan Hakk’a doğru yürürler, kendilerine tâbi olanları da o yollardan yürütürler. Ancak din adına kendiliklerinden hiçbir şey yapmazlar. Allah’ın izni olmadan ne bir âyet getirebilirler, ne de bir mûcize gösterebilirler. Allah’ın dinini tebliğ ederken de karşılaştıkları sıkıntı ve eziyetlere sabreder ve yalnızca Allah’a tevekkül ederler.

Tevekkül, işi bütün işlerin sahibine havâle etmek, O’na bel bağlamak, dayanıp güvenmek; bir sıkıntıyla karşılaştığında onu Allah’a isyan sayılacak bir şeyle savmaya çalışmamaktır. Bu sebeple zor durumdaki bir insanın, meşrû ölçüler içerisinde başkasından yardım talebinde bulunması tevekkül sınırlarını aşmaz.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com