İbrahim Suresinin 31. Ayeti Ne Anlatıyor?
İbrahim suresinin 31. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Birbirinden ayrılmaz iki ibadeti bildiren âyet; İbrahim suresinin 31. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Kur’an’da şöyle buyrulur:
قُلْ لِعِبَادِيَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا يُق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَيُنْفِقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً مِنْ قَبْلِ اَنْ يَأْتِيَ يَوْمٌ لَا بَيْعٌ ف۪يهِ وَلَا خِلَالٌ
İman eden kullarıma söyle: Namazlarını dosdoğru kılsınlar, kendisinde ne alışveriş ne de dostluk bulunan bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan (Allah için) gizli açık harcasınlar. (İbrahim, 14/31)
BİRBİRİNDEN AYRILMAZ İKİ İBADET
Bilgi:
Bakara sûresinin ilk ayetlerinde müminlerin özellikleri sayılırken gayba imandan hemen sonra namaz ve infak zikredilmişti. Burada da bu ibadetlere vurgu yapılmaktadır. Bu iki ibadet Kur’an’da birçok defa birlikte zikredilmiştir. İkisinin birlikte zikredilmesinin sebebi, her ikisinin de inşa edici özelliğe sahip olmasındandır. Namaz kişinin kendini inşa ederken, zekât ve toplumsal yardımlaşma da hem kişiyi hem de toplumu ayakta tutar ve böylece İslam dini hem fert hem de toplum bazında yaşanmış olur.
Mesaj:
- Namaz ve infak birbirinden ayrılmaz iki önemli ibadettir.
- Son nefesi verinceye kadar ibadetlerimizde herhangi bir kusur göstermememiz gerekmektedir.
- Allah’ın bizlere yüklediği görev ve sorumluluklarımızı ertelememeli, hemen yapmalıyız.
Kelime Dağarcığı:
İnfâk: Allah’ın hoşnutluğunu kazanma amacıyla gerek farz gerekse nafile olarak harcamada bulunmak, hayır.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- Rasûlüm! İman eden kullarıma söyle: İçinde hiçbir alışverişin bulunmadığı, dostluğun fayda vermediği o dehşetli kıyâmet günü gelip çatmadan namazlarını dosdoğru kılsınlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar!
Cenâb-ı Hak mü’minlere “kullarım” buyurarak onları şereflendirmiştir. Gerçekten bu hitap, onlar için dünyadan ve dünyada olan her şeyden daha hayırlıdır. Çünkü bu hitapta onları kendisine izâfe etmektedir. Böyle bir izâfede bulunmasında, inşallah onları ateşten âzâd edeceğine dair bir müjde ve işaret vardır. Nitekim arifler sultanı Bâyezid Bistamî (k.s.) şöyle derdi: “Halk hesaba çekilmekten kaçıyor, ben ise hesaba çekilmek istiyorum. Çünkü, Allah Teâlâ hesaba çekerken bana «kulum» diyecek olsa bu bana şeref olarak yeter.”
Âyet-i kerîme şu üç hususun üzerinde ehemmiyetle durur: İman etmek, namazı dosdoğru kılmak ve Allah yolunda cömertçe harcamak. Bunlar dinin üç temel rüknünü teşkil eder. İnsan dünyada iken bunları gerektiği şekilde yerine getirmeye çalışmalıdır. Öldükten sonra iman ve ibâdet etme imkânı kalmayacağı gibi, dünyada bıraktığı malın da ona bir faydası olmayacaktır. Dolayısıyla malının ölümünden sonra kendisine fayda sağlayabilmesi için onu dünyada Allah yolunda harcamalıdır. Bu hususta Hz. Selmân-i Fârisî’nin hâli ne güzel misâldir:
Selmân-i Fârisî (r.a.), hurma yaprağından zenbil yapardı. Bu işini şöyle anlatırdı:
“- Bunun hammaddesini bir dirheme satın alıyorum. Yaptıktan sonra üç dirheme satıyorum. Satınca bir dirhemini borcuma veriyor, birini âilemin nafakasına ayırıyorum. Kalanı da sadaka olarak dağıtıyorum.” (Velîler Ansiklopedisi, I, 72)
Şu bir gerçek ki, kulun tüm varlığını Allah yoluna adaması için Allah’ı tanıması, Allah’ı tanıması için de O’nun kâinattaki kudret ve azamet tecellilerine derin bir ibret nazarıyla bakması zaruridir.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR