İbrahim Suresinin 44. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

İbrahim suresinin 44. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Son pişmanlığın fayda vermeyeceğini bildiren âyet; İbrahim suresinin 44. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Kur’an’da şöyle buyrulur:

وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۙ نُجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَۜ اَوَلَمْ تَكُونُٓوا اَقْسَمْتُمْ مِنْ قَبْلُ مَا لَكُمْ مِنْ زَوَالٍۙ

Kendilerine azabın gelip de zalimlerin, “Ey Rabbimiz! Yakın bir müddete kadar bize süre ver de senin davetine uyalım ve peygamberlere tâbi olalım” diyecekleri gün hakkında insanları uyar. (O gün onlara denilir ki:) “Daha önce, siz, sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz?” (İbrahim, 14/44)

SON PİŞMANLIK FAYDA VERMEZ

Bilgi:

Bu dünyada Allah’ın birliğini, ahireti ve hesabı inkâr ederek kendilerine zulmedenler ahiret azabını gördüklerinde yaptıklarına pişman olacaklar ve hakkıyla kulluk edebilmek için dünyaya tekrar dönmek isteyeceklerdir. Ancak onların bu istekleri kabul edilmeyecektir. Allah onların bu isteklerini, “Siz, böyle bir sonun olduğunu inkâr etmiyor muydunuz?” diyerek reddedecektir. Allah’ın çağrısına kulak vermeyen kimselerin ahiretteki durumu ne kötüdür!

Mesaj:

  1. Zalimlerin düştüğü kötü duruma düşmemek için dünyada iken ahiret hayatına hazırlık yapmak gerekir.
  2. İslam’ın emir ve yasaklarına uymayan insan, zulm etmiş ve böylece zâlim olmuş olur.

Kelime Dağarcığı:

Zevâl: Yok olma, ortadan kalkma.

Karîb: Yakın.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. İnsanları, başlarına azabın geleceği bir günle korkut. O gün zâlimler: “Rabbimiz! Bize biraz daha süre ver de senin dâvetini kabul edip, peygamberlerine uyalım” derler. Onlara şöyle karşılık verilir: “İyi de, daha önce sizin için bir zevâl, bir son olmadığını iddia edip duran bizzat kendiniz değil miydiniz?”

Âhiretin şiddetli azabını gören inkârcılar ve zâlimler, iman edip sâlih ameller işleyerek kendilerini bu azaptan kurtarabilmek için tekrar dünyaya dönmek isteyeceklerdir. Fakat artık böyle bir şey mümkün olmayacaktır. O halde hedef, dünyada iken peygamberlerin davetine icâbet etmek, olan bitenden ibret alıp gerçeği görmek ve âhirete eli boş gitmemektir. Şu âyet-i kerîmeler de bu husus daha açık bir şekilde beyân buyrulur:

“İnkâra saplanmış olanlara gelince, onlar için cehennem ateşi vardır. Ne haklarında ölüm kararı verilir ki ölüp de azaptan kurtulsunlar. Ne de tattıkları azaptan en küçük bir eksiltme ve hafifletme olur. Biz, Allah’ı ve nimetlerini inkâr eden her nankörü işte böyle cezalandırırız. Orada avazlarının çıktığı kadar yüksek sesle feryat edecekler: «Rabbimiz! Ne olur, bizi buradan çıkar ve dünyaya geri gönder de, daha önce yaptıklarımızın yerine sâlih ameller işleyelim!» Allah da onlara: «Size, düşünüp öğüt alacak bir kişinin, düşünüp öğüt alabileceği bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı bir peygamber de gelmişti. O halde tadın azabı! Artık zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur» buyuracak.»” (Fâtır 35/36-37)

Yine kâfirler:

“Rabbimiz! Biz azgınlığımızın ve taşkınlığımızın kurbanı olduk da doğru yoldan sapmış bir topluluk hâline geldik. Rabbimiz! Bizi bu ateşten çıkar. Eğer tekrar küfre dönersek, o takdirde biz gerçekten kendimize zulmetmiş kimseler oluruz” (Mü’minûn 23/106-107) diyecekler. Yüce Allah da onlara:

“O ateş içerisinde aşağılık bir şekilde kalın ve sesinizi kesin.  Bana bir tek kelime bile olsun söylemeyin!” (Mü’minûn 23/108) buyuracaktır.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com