İbrahim Suresinin 7. Ayeti Ne Anlatıyor?
İbrahim suresinin 7. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Nimetlerin devamı için şükredilmesini bildiren âyet; İbrahim suresinin 7. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Kur’an’da şöyle buyrulur:
وَاِذْ تَاَذَّنَ رَبُّكُمْ لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَاَز۪يدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ اِنَّ عَذَاب۪ي لَشَد۪يدٌ
Eğer şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir! (İbrahim, 14/7)
NİMETLERİN DEVAMLILIĞI İÇİN ŞÜKÜR
Bilgi:
Şükür; genel olarak Allah’ın bize verdiği nimetlerin kıymetini bilmek ve O’na hakkıyla teşekkür etmektir. Allah Teâla, bize şükredeceğimiz sayısız nimetler vermiştir. Bu nimetlere şükretmek sadece sözle değil, eldeki nimetlerin gerçek sahibinin Allah olduğuna gönülden inanarak bu nimetleri Allah’ın rızasına uygun şekilde kullanmakla olur. Servetin şükrü muhtaçlara yardım etmek, ilmin şükrü bilgiyi insanların yararına kullanmak, sıhhatin şükrü ise Allah’a kulluk ve insanlara hizmet etmektir. Bunu yaptığımız takdirde Yüce Allah, bize daha çok nimet vereceğini va’detmiştir.
Mesaj:
Şükür nimeti, nankörlük ise azabı artırır.
Kelime Dağarcığı:
Küfrân-ı nimet: Yapılan iyiliğin kadir ve kıymetini bilmemek.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- “Hani Rabbiniz size: «Şâyet şükrederseniz size olan nimetlerimi artırır da artırırım. Yok eğer nankörlük ederseniz, şunu bilin ki benim azabım çok şiddetlidir» buyurmuştu.”
- Mûsâ devamla: “Siz ve yeryüzünde bulunan herkes birlikte Allah’a nankörlük etseniz bile bunun Allah’a bir zararı olmaz. Çünkü Allah’ın hiç kimseye, hiçbir şeye ihtiyacı yoktur ve her türlü övgüye lâyıktır” demişti.
Şükür, nimet vereni tanımak, ona saygı duymak ve verilen nimeti, o nimetin yaratılış gayesi ve veriliş hikmeti istikâmetinde kullanmaktır. Malın şükrü muhtaçlara yardım etmek, ilmin şükrü bunu bilmeyenlere öğretmek ve insanların faydasına kullanmak, sıhhatin şükrü ise ibâdet ve hizmet etmektir.
Allah Teâlâ’nın kuluna nimeti iki türlüdür: Maddî nimetler, manevî nimetler. Bu nimetlerin her birine, kendilerine münasip bir tarzda şükretmek gerekir. Şükredildiği nispette de bu nimetlerin artacağı müjdesi verilmektedir. Nankörlüğün ise nimetlerin elden gitmesine ve azabın gelmesine sebep olacağı ikazı yapılmaktadır.
Ebû Ali Cürcânî şöyle der: “İslâm nimetine şükrederseniz buna ilâve olarak imanı veririm. İman üzere bana hamdederseniz buna ilâveten ihsânı veririm. Buna şükrederseniz mârifeti veririm. Mârifete şükrederseniz sizi vuslat makamına eriştiririm. Buna şükrederseniz sizi kurbiyet derecesine eriştiririm. Bu nimete de şükretmeniz sebebiyle sizi üns ve müşâhede halvetgâhına ulaştırırım. Bu ifadelerden anlaşılmaktadır ki şükür, terakkînin merdiveni ve manevî derecelere yükselmenin vâsıtasıdır.” (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, IV, 512)
Şu altı şeyden nasibi olan kişi, şu altı şeyden mahrum kalmaz:
› Şükürden nasibi olan nimetin artmasından mahrum kalmaz. Çünkü Allah Teâlâ: “Şâyet şükrederseniz, size olan nimetlerimi artırır da artırırım” (İbrâhim 14/7) buyurur.
› Sabırdan nasibi olan sevaptan mahrum kalmaz. Çünkü Allah: “Ancak hakkiyle sabredenlere mükâfatları hesapsız bir tarzda ödenecektir” (Zümer 39/10) buyurur.
› Tevbeden nasibi olan tevbesinin kabul edilmesinden mahrum kalmaz. Nitekim: “Allah, kullarının tevbesini kabul eder” (Şûra 42/25) buyrulur.
› İstiğfardan nasibi olan bağışlanmaktan mahrum kalmaz. Zira “Rabbinizden bağışlanma dileyin! Çünkü O, günahları çokça bağışlayıcıdır” (Nûh 71/10) buyrulur.
› Duadan nasibi olan duasına icâbetten mahrum bırakılmaz. Çünkü Cenâb-ı Hak: “Bana dua edin, size cevap vereyim” (Mümin 40/60) buyurmaktadır.
› İnfaktan nasibi olan, infak ettiklerinin yerine daha iyilerinin gelmesinden mahrum olmaz. Çünkü, “Şunu bilin ki, hayır yolunda ne harcarsanız, Allah onun yerine yenisini verir” (Sebe’ 34/39) buyrulmaktadır.
Allah Teâlâ hiçbir şeye olmadığını bir hadis-i kudsîde şöyle haber verir:
“Kullarım! Öncekileriniz, sonrakileriniz, insanlarınız, cinleriniz en müttakî bir kişinin kalbi ve duygusuna sahip olsalar, bu benim mülkümde herhangi bir şey artırmaz. Kullarım! Öncekileriniz, sonrakileriniz, insanlarınız, cinleriniz, en günahkâr bir kişinin kalbi ve duygusuna sahip olsalar, bu benim mülkümden en küçük bir şey eksiltmez. Kullarım! Öncekileriniz, sonrakileriniz, insanlarınız, cinleriniz bir yerde toplanıp benden istekte bulunacak olsalar, ben de her birine istediğini versem, bu benim mülkümden ancak, iğne denize daldırılıp çıkarıldığında denizden ne kadar eksiltebilirse işte o kadar azaltır.” Müslim, Birr 55)
Şâir de bu mânaları şöyle terennüm eder:
“Darr ü nef’-i küfr ü dîn olur âid sana
Sâni’-i âlem ganîdir küfr ü dîninden senin.” (Münîb, Hoca Mustafa)
“Senin Allah’a iman edişin de, iman etmeyip küfür ve nankörlük içinde bulunuşun da hep sana ait bir meseledir. Yoksa Allah, senin iman veya küfrüne karşı mutlak sûrette müstağnîdir. Ne imanına ihtiyacı vardır, ne de küfründen bir zarar görür.”
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR