İbretlik Kıssa 'Padişah ve Köpeği'

Kıssâlar

Ders çıkarmamız gereken ibretlik bir kıssa...

Ferîdüddîn Attâr’ın naklettiği şu kıssa, çok ibretlidir:

Bir padişahın sevdiği bir av köpeği vardı. Padişah, ona son derece değer verir ve her ava çıkışında mutlaka onu yanına alırdı. Tasmasını mücevherlerle süslemiş, ayaklarına altın ve gümüşten halkalar taktırmıştı. Sırtı da sırmalı atlas bir çulla kaplıydı.

Bir gün padişah, yine onu yanına almış, saray erkânı ile ava çıkmıştı. Tasmanın ipek ipi elinde, at üzerinde vakûr bir şekilde ilerleyen sultan, gayet neşeliydi.

Lâkin gördüğü manzara bütün neşesini kaçırdı. Çok sevdiği köpeği, değersiz bir kemik parçasıyla oyalanmaktaydı. Padişah, önce mahzun olarak elindeki ipi çektiyse de köpek direndi; pis kemik parçasını kemirmeye devam etti. Bu hâl karşısında padişah, hayret ve hiddet hisleri arasında haykırdı:

“–Bunca nimetimle perverde iken, beni bırakıp da iki kemikle meşgul olmak!.. Kabul edilir şey mi?!.” dedi.

Son derece üzüldü. Köpeğinin bu nankörlük, vefâsızlık ve duygusuzluğu ona çok dokunmuştu. Bir köpek de olsa, mâzur görüp affetmek, içinden gelmedi. Gazapla;

“–Yol verin şu edepsize!” dedi.

Gafil köpek, bu hiddetin mânâsını kavradığında iş işten geçmiş, yapacak bir şey kalmamıştı. Öyle ki, etrafındakiler padişaha;

“–Sultanım; üzerinde mücevher, altın, gümüş ne varsa alalım da öyle bırakalım!” dediklerinde padişah;

“–Hayır! Bırakınız öyle gitsin!” dedi. Ardından ilâve etti:

“–Bırakınız öyle gitsin! Öyle gitsin de, ıssız ve kızgın çöllerde garip, aç ve susuz kalsın; onlara bakarak kaybettiği ikram ve lütufların acısını yaşasın!..”

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2021 Ay: Nisan, Sayı: 194