İçişleri Bakanlığı'ndan Suriyelilerle Gerginlik Açıklaması

İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada; Suriyelilerle ilgili hadiselerin çarpıtılarak, abartılarak toplum içinde infial oluşturulmak istendiği ifade edildi. Ayrıca, Suriyelilerin karıştıkları hadiselerin Türkiye’deki toplam asayiş hadiselerine oranının 2014-2017 arasında yıllık ortalama yüzde 1,32 olduğu belirtildi.

Son günlerde Suriyelilerle yaşanan gerginliklerle ilgili İçişleri Bakanlığı'ndan açıklama geldi.

"3 MİLYONUN ÜZERİNDE SURİYELİYİ MİSAFİR EDİYORUZ"

Bakanlığın yazılı açıklamasında; bazı basın yayın organları ve sosyal medya hesaplarından, Suriyelilerle ilgili "suçu tırmandırdıklarına yönelik" olarak servis edilen haber ve yorumların gerçek bağlamından koparılarak kamuoyuna yansıtıldığı belirtildi.

Son yıllarda komşu ülkelerdeki istikrarsızlık, iç savaş ve terör, kitlesel göç hareketlerini tetiklemiş; aramızda köklü tarihi ve dini bağlar bulunması dolayısıyla, zulümden ve ölümden kaçan insanların sığındığı ilk kapı ülkemiz olmuştur.

Sivil, asker demeden insanların katledildiği bir savaştan kaçarak ülkemize sığınmış, milletimizin yüce gönlüne kendisini emanet etmiş, ailesi ve çocuklarıyla birlikte vatanımızı evi bilmiş 3 milyonun üzerinde Suriyeliyi misafir etmekteyiz.

"PARMAK İZLERİ ALINIYOR"

Ülkemiz, sorunun en başından itibaren gerek güvenlik, gerek barınma gerekse yasal mevzuat noktasında birçok düzenleme gerçekleştirerek bu insanların sağlıklı bir şekilde günlük hayata uyumunu sağlamaya çalışmış, göçün etkilediği diğer ülkelere göre çok daha etkin, modern ve insani bir yaklaşım ortaya koymuştur.

Halihazırda ülkemizde gerek kamplarda gerek kamp dışında kalan Suriyeli misafirlerimize, parmak izleri alınıp güvenlik soruşturmaları yapıldıktan sonra kayıt altına alınarak "Geçici Koruma Kimlik Belgesi" verilmektedir.

"İÇ SİYASET MALZEMESİ HALİNE GETİRİLİYOR"

Suriyeli misafirlerimizle gerek kendi aralarında gerekse vatandaşlarımızla zaman zaman yaşanan gerginlikler son günlerde çarpıtılarak, abartılarak toplum içinde infial yaratacak bir dille aktarılmakta; misafirperverlik ve ensar ruhuyla bağdaşmayacak şekilde, başka bir boyuta taşınmak istenmekte; bu konu bir fitne, nifak ve iç siyaset malzemesi haline getirilmeye çalışılmaktadır.

"SURİYELİLERİN SUÇA KARIŞMA ORANI ÇOK AZ"

Buna karşın, Suriyeli misafirlerimizin suç işleme ve suça karışma oranları, elimizdeki verilerle karşılaştırıldığında, kamuoyuna yansıtılan verilerle örtüşmemekte, rakamlar bunun tam tersini göstermektedir.

Suriyelilerin Türkiye'de işlenen toplam suçlara oranı Türkiye'deki toplam nüfusları göz önünde bulundurulduğunda ülkemiz genel suçlarına göre oldukça azdır. Suriyelilerin karıştıkları olayların Türkiye'deki toplam asayiş olaylarına oranı 2014-2017 arasında yıllık ortalama%1,32'dir. Bu olayların önemli bir kısmı kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan kaynaklanan olaylardır.

Ayrıca 2017'de Suriyelilerin karıştıkları suç olaylarında, nüfuslarındaki artışa rağmen bir önceki yılın ilk 6 ayına oranla %5'lik bir azalma olmuştur. Ülke genelinde 17 ve 27 Mayıs tarihlerinde 2 defa gerçekleştirilen Huzurlu Sokaklar uygulamalarında dilencilik suçuyla ilgili olarak toplam 3 bin 46 kişiye işlem yapılmış, bunlardan ilk uygulamada 149 kişinin, ikinci uygulamada ise 230 kişinin Suriyeli olduğu tespit edilmiş, gerekli adli ve idari işlemler yapılmıştır.

Ayrıca yakalananlardan bazılarının Suriyeli kılığına girmiş şahıslardan oluştuğu anlaşılmıştır. Bu veriler dikkate alındığında, zaman zaman yaşanan gerginliklerin, kamuoyunda tırmandırılmak istendiği açıkça gözlemlenmektedir.

"BU AÇIKLAMAYI YAPMAYI UYGUN GÖRDÜK"

Suça karışan kişilerle ilgili gerekli kovuşturma ve adli işlemler derhal yapılmakta, ülkemizin ve vatandaşlarımızın huzur ve güvenliği açısından da her türlü tedbir alınmaktadır.

Öte yandan, başta Göç İdaresi Genel Müdürlüğümüz olmak üzere, tüm kolluk birimlerimiz ile adalet mekanizmamız tarafından, vatanımızı evi bilmiş kardeşlerimiz ile suçlular ve suça eğilimli kişiler arasındaki ayrım, dikkatle ve titizlikle yapılmaktadır.

Yüce milletimiz, manevi değerlerinin, Anadolu medeniyetinin ve tarihi sorumluluklarının gereğini yapmış, yapmaya da devam edecektir. Bu tip provokasyonlar ve bilinçli yönlendirmelere karşı Aziz Milletimizi ve kamuoyunu doğru bilgilendirme sorumluluğumuzun gereği olarak, bu açıklamanın yapılması uygun görülmüştür."

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.