İdlib'de Çadırlarda 40 Derece Sıcaklıkta Yaşam Savaşı

Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib ilinde zorla yerlerinden edilen siviller, derme çatma çadırlarda mevsim normallerinin oldukça üzerinde seyreden sıcaklıklarla da mücadele ediyor.

Dünyada etkisini hissettiren aşırı sıcaklar, Suriye'nin kuzeyinde Esed rejimi ve destekçilerinin yerinden ettiği sivilleri de olumsuz etkiliyor.

Sivillerin büyük bir kısmının derme çatma çadırlarda yaşadığı İdlib'de hava sıcaklığı gün içinde 40 derecenin üzerine çıkıyor.

3-4 milyon sivilin yaşadığı İdlib'deki çadırlarda hayat durma noktasına geldi. Aileler, aşırı sıcaklara karşı dayanıksız, eski ve çürümüş çadırlarda yaşıyor.

Bunaltıcı sıcaklarla mücadele eden aileler, su sıkıntısının yaşandığı bölgede elektrik de bulamıyor.

"Zor günler yaşıyoruz”

İdlib’in güneyinden Suriye-Türkiye sınır hattındaki Azrak Kampı'na sığınan Abdurrahman Raad, çadırlarda yaşayan çok sayıda sivilin sıcak havalardan muzdarip olduğunu söyledi.

Sivil toplum kuruluşları ve yardımseverlerin desteklerini beklediklerini ifade eden Raad, "4x5 ebatlarındaki çadırlarda yaşıyoruz. Plastikle üstü kapatılmış çadırlarda ne yazın sıcaktan ne de kışın soğuktan korunabiliyoruz." dedi.

Sıcaklıkların 40 derecenin üzerinde seyrettiğini ve aşırı sıcak günler geçirdiklerini belirten Raad, "Elektrik yok, dolayısıyla pervane de çalışmıyor. Bunalıyoruz. Zor günler yaşıyoruz." diye konuştu.

"Naylon çadırda yaşamı siz düşünün"

Rejim güçleri ve Rusya'nın yoğun saldırıları nedeniyle 3 yıl önce İdlib’in güneydoğu kırsalından göç etmek zorunda kalan Meryem Sattuf da kaldıkları çadırların hiçbir mevsimin hava şartlarına uygun olmadığını kaydetti.

Sattuf, aşırı hava sıcaklığına ne yaşlıların ne de küçük çocukların dayanabildiğini belirterek, yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Çocukları serinletmek için yıkamak zorunda kalıyoruz. Hava sıcaklığı 40 derecenin çok üzerinde. Naylon çadırda yaşamı siz düşünün."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.