İhlas Suresi Üzerine Tefekkür

İhlas suresinin diğer isimleri nelerdir? İhlas suresinin fazileti nedir? Sahabe ve tasavvuf ehli, neden İhlâs sûresi üzerinde tefekkür ve tedebbür etmişlerdir?

İhlâs sûresi, Kur’ân-ı Kerîm’in en kısa sûrelerinden olmakla birlikte fazileti çok yüksektir. Bu sebeple de ona farklı yönlerini vurgulayan birçok isim verilmiştir:

İHLAS SURESİNİN DİĞER İSİMLERİ VE FAZİLETİ

Dinin üssü’l-esâsı, temeli olan tevhîdi en hâlis ve en güzel surette ifade ettiği için İhlâs, Tevhîd ve Esâs denilmiştir.

Allah’ı kullarına en veciz bir şekilde tanıttığı için Maʻrifet sûresi denilmiştir. Allah Teâlâ Âyete’l-Kürsî ile bu İhlâs Sûresi’nde olduğu kadar Kur’an’dan başka hiçbir kitapta, İslâm’dan başka hiçbir dinde böyle güzel târif olunmamıştır. Bir kişi namaz kılmış ve bu sûreyi okumuştu. Rasûlullah (s.a.v) “Bu, Rabbini tanımış, ârif bir kul” buyurdu.1

Kulu Allah’tan başka hiçbir şeyin hükmü altına girmemeye, bâtınî alâkalardan ve nefisten sıyrılarak Hak ile olmaya sevkettiği için Tefrîd,

Kulu Hakk’ın dışındaki her şeyden sıyrılmaya, Hakk’ın birliğini her şeyden soyutlamaya yönelttiği için Tecrîd,

Tevhide erdirerek ebedî kurtuluşa nâil eylediği için Necât,

Okunduğu zaman melekler dinlemeye hâzır olduğu için Mahzar,

Cemâl-i a‘lâyı, ilâhî güzellikleri vasfettiği için Cemâl sûresi denilmiştir.

Sûre-i Nisbe de denilmiştir. Çünkü müşrikler Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e “Bize Rabbinin nesebini söyle” demeleri üzerine nâzil olmuş,2  Allah Teâlâ’nın nesebden münezzeh olduğunu bildirmiştir.

Buna benzer daha pek çok ismi vardır ki bir şeyin isminin çok olması faziletini yüksekliğine delâlet eder. Zaten bunu açıkça ifade eden rivayetler de pek çoktur:

Bir sahâbî, diğer bir sahâbînin bütün gece «قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ» Sûresini tekrarladığını işitmişti. Sabah olunca Efendimiz’in yanına gelip hâdiseyi nakletti. Sanki bütün gece boyunca bu kısa sûrenin okunmasını az görüyordu. Rasûlullah (s.a.v):

«‒Nefsim kudret elinde bulunan Zât’a yemîn ederim ki, bu sûre, Kur’ân-ı Kerîm’in üçte birine müsâvîdir» buyurdu.”3

Bir gün Rasûlullah (s.a.v) ashabına, “Sizden biriniz bir gecede Kur’ân’ın üçte birini okumaktan âciz mi kalıyor?” buyurmuşlardı. Bu onlara gerçekten zor geldi ve:

“–Buna hangimizin gücü yeter ki yâ Rasûlallah!” dediler. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v):

“قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ. اَللّٰهُ الصَّمَدُ, Kur’ân’ın üçte biridir” buyurdu.4

İHLAS SURESİNİ TEFEKKÜR

Bunun yanında bir de Kur’ân’ın her harfine on sevap verileceğini bildiren bir hadîs-i şerîf vardır. Bu iki hadîsin arasını uzlaştırmak için muhtelif görüşler ileri sürülmüştür. Bunları nakleden Taşköprîzâde Ahmed Efendi kendisi şu görüşü serdetmektedir:

“Kur’ân’ın bir nazmı bir de mânası vardır. Her biri için de ayrı bir sevap vardır. Birincisi nazmın okunuşundan dolayı olan sevap ki bu âzâların payıdır. İkincisi mânanın tedebbür ve tefekkür edilmesinden doğan sevaptır ki bu da kalbin payıdır. İhlâs sûresini okuyan kişiye verilen Kur’ân’ın üçte birine denk sevaptan murat ikincisidir. İlkine gelince, Kur’ân’ı lafzen hatmetmenin sevabı, elbette İhlâs sûresinin tilâvetinden doğan sevaptan kat kat fazladır. Hadislerden her biri bu iki türden biriyle ilgili olarak vârid olmuştur.

Şayet «Kur’ân’da tevhide delâlet eden âyetler çoktur. Dolayısıyla İhlâs sûresinin anlamını düşünmekten doğan sevap, Kur’ân’ın tamamını düşünmekle elde edilen sevabın üçte biri olmaz» diye itiraz edersen buna şöyle cevap veririm:

“Bu sûre tevhidin ana meselelerine şâmil olmasından dolayı bu sûrenin anlamını düşünerek okumak, bütün tevhid ayetlerini düşünerek okumanın yerine geçer.”5

Yani İhlâs sûresinin Kur’ân’ın üçte birine denk olması, mânası üzerinde tefekkür etmekten elde edilen sevap yönüyledir. Bu açıklama ile tasavvuf ehlinin seher vakitlerinde neden İhlâs sûresi üzerinde tefekkür ve tedebbür ettiği daha iyi anlaşılmaktadır.

Ashâb-ı kirâm faziletini bildikleri için bu sûreyi çok severlerdi. Ensâr’dan bir zât Kubâ mescidinde imamlık yapardı.6 O zât, açıktan okunacak namazlarda önce mutlaka “قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ” Sûresi’ni bitirinceye kadar okur, sonra onun yanında başka bir sûre daha okurdu. Bunu her rekâtta yapardı. Arkadaşları onunla konuşup:

“‒Sen bu sûre ile başlıyorsun, sonra onu kâfî görmeyip başka bir sûre daha okuyorsun. Ya bu sûreyi okumakla iktifâ et veya bunu bırak da başka sûre oku!” dediler. O da:

“‒Ben bu sûreyi terk etmem. Bu şekilde imamlık yapmamı isterseniz yaparım. İstemezseniz imamlığı bırakırım” dedi.

Cemaat o zâtı aralarında en faziletli insan olarak görüyorlardı. Bu sebeple başkasının kendilerine imamlık yapmasını hoş görmediler. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz onları ziyarete geldiğinde keyfiyeti ona arzetiler. Rasûlullah (s.a.v):

“‒Ey filan, arkadaşlarının tavsiyesine uymana mânî olan şey nedir? Niçin her rekâtta İhlâs Sûresi’ni ısrarla okuyorsun?” diye sordu. O zât:

“‒Yâ Rasûlallah, ben bu sûreyi çok seviyorum!” dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.v):

“‒O sûreye olan muhabbetin seni cennete koyacaktır!” buyurdu.7

Yine Rasûlullah (s.a.v) bir sahâbîyi bir seriyyenin başında kumandan olarak göndermişlerdi. O mübârek sahâbî, arkadaşlarına namaz kıldırıyor, ancak kıraatini her defâsında İhlâs Sûresi ile bitiriyordu. Medîne-i Münevvere’ye döndüklerinde durumu Peygamberimize haber verdiler. Efendimiz (s.a.v):

“–Ona, niçin böyle yaptığını sorun!” buyurdu. Arkadaşları bunun sebebini sorduklarında sahâbî:

“–Bu sûre, Rahmân’ın vasıflarını anlatmaktadır. Bu yüzden, onu okumayı seviyorum” cevâbını verdi. Efendimiz (s.a.v):

“–Ona söyleyin, Allah Teâlâ da onu seviyor” buyurdu.8

Ebû Hüreyre (r.a) şöyle anlatır: Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte yürüyordum. Efendimiz (s.a.v) قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ. اَللّٰهُ الصَّمَدُ sûresini okuyan birini işitince, “vecebet: vâcip oldu” buyurdu. Ben; “Vâcip olan nedir?” diye sordum. “Cennet” buyurdu.9

Peygamber Efendimiz’in sahâbîsi Muʻâz b. Enes el-Cühenî (r.a) Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

“Kim «Kul hüvallâhu ehad»ı sonuna kadar on kere okursa Allah ona cennette bir saray binâ eder.”

Bunun üzerine Ömer b. Hattâb (r.a):

“–O zaman ey Allah’ın Rasûlü biz daha fazla saray elde etmek için gayret ederiz” dedi. Rasûlullah (s.a.v):

“–Allah’ın ecri her çoktan daha çok ve her güzelden daha hoştur (istediğiniz kadar çok kazanmaya çalışın)” buyurdu.10

Dipnotlar:

1- Tahâvî, Şerhu Meʻâni’l-âsâr, I, 298; İbn Hib bân, Sahîh, I, 194. 2- Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 112. 3- Buhârî, Eymân, 3; Müslim, Müsâfirîn 261. 4- Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân 13. Bkz. Müslim, Müsâfirîn 259; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân 11. 5- Taşköprîzâde Ahmed Efendi, Sû ratü’l-halâs fî tefsîri Sûreti’l-İhlâs, thk. Ahmet Süruri - Ahmet Faruk Güney, İstanbul: DİB yay., 2014, s. 33-34. 6- İmâm olan zât, rivayete göre Amr bin Avfoğulları’ndan Kulsüm bin Hidm’dir. Rasûlullah (s.a.v), hicret esnasında Kuba’da bir müddet onun evine misâfir olmuştur. 7- Buhârî, Ezân, 106; Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 11/2901. 8- Buhârî, Tevhîd, 1. 9- Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 11/2897. 10- Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, III, 437

Kaynak: Murat Kaya, Altınoluk Dergisi, Sayı: 465

İslam ve İhsan

İHLAS SURESİNİN ANLAMI VE OKUNUŞU

İhlas Suresinin Anlamı ve Okunuşu

İHLAS SURESİNİN FAZİLETİ

İhlas Suresinin Fazileti

İHLAS SURESİNİN FAZİLETİ İLE İLGİLİ HADİSLER

İhlas Suresinin Fazileti İle İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.