İhlâsın Başı İstikâmet

Bütün iş, en iyi düstur, herkesin dikkat edeceği, Cenâb-ı Hakk’tan ihlâs taleb etmek. Bir mecliste ihlâs var mı, orada herşey var. İhlâs yok mu, istediği kadar kitaplar okunsun, tefsirler vesaire vesaire... yine noksanlıktır.

Bir insan vaktini değerlendirmek için ne icab ediyorsa, kendi kabiliyetine bakacak evvela, -tabii bu da irfan işi- ona göre hayatını ayarlayacak. Sıhhati zayıfsa, yine zayıf sıhhatiyle kendi yolunda yürümeye gayret edecek. Kimisinin fazla ibadete kabiliyeti vardır. Vücud kuvvetlidir, fazla ibadet eder. Kimisinin şecaate kabiliyeti vardır. Hepsini topladığın zaman aynı manadadır ama yollar ayrı. Varış aynı, yollar ayrı. Cenâb-ı Hak herkese o fırsatı vermiş. Bir hastanın bile vazifesi var. Hasta yalnız kendisini düşünüp yatmayacak, elinden hiçbirşey gelmezse bile ümmet-i müslimini düşünüp dua edecek.

HERKESİN YAPABİLECEĞİ BİR İŞ VAR

Her giden yol, irfan yolu Cenâb-ı Hakk’a varır. İlle şu olsun, ille bu olsun dememeli. Kimisi namazla terakki eder. Namaz, namaz... gözünü açamayacak hâle gelir. Bazısının oruç tutmak çok hoşuna gider. Sık sık oruç tutar. Hatta her gün oruç tutmak muvafık görülse oruç tutacaklar vardır. Bazıları irfanla, bazıları neşriyatla. Hele bu zamanda neşriyat en önde gelen hizmetlerden elhamdülillah.

Dediğimiz gibi maddi yardım yapmak, müsait olanlar için. Müsait olmayanlar maddi yardım yapamazlar. Ben maddi yardım yapamıyorum diyerek de bir kenara çekilmek olmaz. Herkesin yapacağı bir iş vardır cemiyette. Cenâb-ı Hak kısıtlamamış elhamdülillah. Namazımızın bile bir mekânı yok. İstediğiniz yerde namaz kılabiliyorsunuz. İlle şu camide kılacaksın, şurada kılacaksın o da yok. Bu, Cenâb-ı Hakk’ın lütfu ihsanı. Her şey kolay Müslümanlıkta.

Ne var işte, zeki olanlar zamanla beraber irfana sahip oluyorlar. Cenâb-ı Hak onların irfanlarını arttırıyor. Hakkı daha iyi görüyorlar. Ne icab ediyorsa, onu daha iyi tatbik ediyorlar. İrfanı az olanlar, tabii onlar daha geride.

BÜTÜN İŞ İHLAS TALEB ETMEK

Bütün iş, en iyi düstur, herkesin dikkat edeceği, Cenâb-ı Hakk’tan ihlâs taleb etmek. Bir mecliste ihlâs var mı, orada herşey var. İhlâs yok mu, istediği kadar kitaplar okunsun, tefsirler vesaire vesaire... yine noksanlıktır. Fakir, dualarımda daima “Ya Rabbi ihlâsımı arttır” diye dua ediyorum. İhlâs en güzel şey. İhlâsı olana Cenâb-ı Hak bol bol ihsan eder.

İhlâsın Başı, İstikâmet

– İhlâsın başı istikâmet oluyor. İstikâmet ehline ihlâs veriyor Cenâb-ı Hak. İhlâs üzerinde çok durmuşlardır büyükler. Şu oluyor, bu oluyor, bunlar avâm-ı nâsın, cahillerin işi. Maalesef günümüzde herkes böyle insanların peşinde koşuyor. Şu kerameti var, bu kerameti var, şöyle dedi, böyle dedi diye. Hâlbuki onların hiçbir kıymeti yok. Bâtıl yollarda olanlarda da keramet oluyor. Ama hâlis keramet değil, istidrâc.

Büyükler keramet göstermekten tir tir titrerler. Fakat zamanı gelir keramet göstermeye mecbur olurlar. Muhatabları kamil insanı anlamaz, bu sefer o şekilde zuhur ederler.

ASHABIN İHLASI

Ashabın ihlâsı kuvvetli olduğu için, onlar böyle şeyler hiç yapmazlardı, göstermezlerdi. Sade bir insan gibi, yer, içer, oturur, kalkar, konuşulması icab ederse konuşur. Onlar böyle insanlardı.

Sonra zaman geldi dinde zâfiyet peyda oldu, çok kimselerin muhakkak bir şeyler görmesi icab etti, ancak o zaman göstermeye başladılar büyükler kerametlerini. O da icab ettiği zaman.

Çok büyükler vardır hiç keramet zuhur etmez. Her hâli keramettir ama onu ehli anlar. Bazı insan vardır onun çok dûnundadır ama devamlı keramet saçar. Hangisi fevkindedir, evvelki onun fevkindedir tabii.

Sâdık Dânâ, Allah Dostunun Dünyasından. s. 180-183v

Kaynak: Sâdık Dânâ, Altınoluk Dergisi, Sayı: 386

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.