İki Cihân Bedbahtı Bel'am Bin Baura
Mülkün sâhibi olan Cenâb-ı Hakk’ı unutarak; mal, mülk ve mevkî gibi tuzakları olan dünyaya gönül vermek, gafletlerin en acısıdır.
Bel’am bin Baura, Allâh Teâlâ’nın kendisine ism-i âzamı öğrettiği, kerâmet sâhibi sâlih bir kuldu. Bu zât, İsrâiloğulları içinde âlim ve velî biri olarak tanınıyordu. Fakat sonradan hevâsına, nefsânî arzularına meyletmesi netîcesinde, o mânevî hâlini kaybetti, hattâ îmânsız olarak öldü. Bu hâdise Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle bildirilmiştir:
“Onlara, şeytanın peşine taktığı ve kendisine verdiğimiz âyetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin hâdisesini anlat. Dileseydik, onu âyetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu (ahmaklık ve şaşkınlığa dûçâr oldu). Onun hâli, üstüne varsan da, kendi hâline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir...” (el-A’râf, 175-176)
FAYDASIZ ÇIRPINIŞ
Güzel bir kulluk hayâtı yaşarken dünyaya aldanarak ebedî saâdetini ebedî bir sefâletle değişme bedbahtlığına düşenlere dâir, asr-ı saâdetten bir misâl de Sâlebe’nin hâlidir. Sâlebe, önceleri mescidden ve Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sohbetlerinden ayrılmazken, mal-mülk sâhibi olup dünya sevgisi gönlünde yer edince, zamanla cemaati terk etmiş, farz olan zekatını bile vermekten imtinâ ederek hazîn bir âkıbete dûçâr olmuştur. Sonradan Allâh Rasûlü’nün sözünü tutmamaktan dolayı pişmân olmuşsa da faydasız bir çırpınış içinde can verirken kulaklarında Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in:
“–Yâ Sâlebe, şükrünü edâ edebileceğin az mal, şükrünü edâ edemeyeceğin çok maldan hayırlıdır.” ifâdeleri çınlıyordu.
Tasavvuf târihinin büyük şahsiyetlerinden Süfyân-ı Sevrî Hazretleri’nin şu hâli de pek ibretlidir:
Süfyân-ı Sevrî Hazretleri’nin genç yaşta beli bükülmüştü. Sebebini soranlara şöyle derdi:
“–Kendisinden ilim tahsil ettiğim bir hocam vardı. Vefâtı esnâsında ona telkînde bulunduğum hâlde kelîme-i tevhîdi getiremedi. Bu hâli görmek, benim belimi büktü.”
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları, 2013
YORUMLAR