İkindi Namazının Kazası Nasıl Kılınır?

İkindi namazının kazası ne zaman ve nasıl kılınır? Erkek ve kadınlar için ikindi namazın kazasının kılınışı...

Bir Müslüman namazlarını kazaya bırakmamalı ve vaktinde kılmalıdır. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de Allah Teâlâ namazları vakitleri ile farz kıldığını beyan etmiştir. Ancak insanlık hali unutmuş, baygın düşmüş, uyuya kalmış ve benzeri sebeplerden dolayı vaktinde kılması gereken namazı kılamamış ise bu namazın kazasını bir an önce edâ etmelidir. Ayrıca kazaya kalmış namazları için tevbe ve istiğfar etmelidir.

Hangi Namazların Kazası Kılınır?

Sadece sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarının farzları ile vitir namazının kazası kılınır.

İkindi Namazının Kazası Ne Zaman Kılınır?

Kaza namazı kılmanın belirli bir vakti yoktur. Misal ikindi namazının kazası ikindi namazı vaktinde kılınır diye bir sınır yoktur. Kerâhat vakitler haricinde her zaman kaza namazı kılınabilir.

Kaza Namazından Önce Kamet Getirilir mi?

Erkekler bir vaktin kazasını kılacağı zaman önce ezan okurlar, sonra kamet getirerek namazlarını kılarlar. Birden fazla kaza namazı kılınacağı zaman, hepsi için bir ezan yeterli olurken, her farz namazı için ayrı ayrı kamet getirmek sünnettir.

Hanımlar, Hanefi mezhebine göre kaza namazından önce ezan okumazlar ve kamet getirmezler.

İkindi Namazının Kazası Kaç Rekattır ve Nasıl Niyet Edililir?

İkindi namazının kazası 4 rekattır. Bir namaz nasıl kılınıyorsa kazası da aynı şekilde kılınır. Sadece niyet farkı vardır.

Euzu-besmele çektikten sonra "Niyet ettim Allah rızası için, vaktine yetişip de en son kılamadığım ikindi namazının farzını kılmaya" diye niyet edilir.

İkindi Namazının Farzının Kazasının Kılınışı

1. Rekat

2. Rekat

3. Rekat

4. Rekat

Erkekler için İkindi Namazının Kazası Nasıl Kılınır? (Video)

Kadınlar için İkindi Namazının Kazası Nasıl Kılınır? (Video)

İslam ve İhsan

KAZÂ NAMAZI NASIL KILINIR?

Kazâ Namazı Nasıl Kılınır?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.