İlaç Kullanırken Yediklerine Dikkat Et!

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kevser Erol, ilaç kullananların olumsuz etkilenmelerine yol açmamak için yediklerine dikkat etmesi gerektiğini vurguladı.

Prof. Dr. Kevser Erol, ilaç kullananlara yediklerine dikkat etmeleri uyarısında bulunarak, "Her gün farkına varmadan tükettiğimiz besinlerin bile bazı ilaçlarla olumsuz etkileşime girebilecekleri ve sağlığımızı tehlikeye atabileceği aklımızın bir köşesinde bulunmalıdır" dedi.

Günümüzde insanların giderek daha fazla ilaç kullanmaya başladığını belirten Erol, bazı durumlarda kısa süreli kullanılan ağrı kesiciler, alerji ilaçları ve antibiyotiklerle uzun süreli kullanılan kolesterol düşürücüler, kan pıhtılaşmasını etkileyen ilaçlar, hipertansiyon, epilepsi, diyabet ve depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların etkilerinin çeşitli besinlerle değişebileceğini söyledi.

İLAÇLARA VE BESİNLERE DİKKAT!

İlaçların kişinin açlık ve tokluk durumuna da etkileri olduğunu belirten Erol, "Unutmamak gerekir ki bazı ilaçlar, besinlerle olumsuz etkileşime girebilir ve onların aç karnına alınmaları etkinliklerinin yeterli olabilmesi için son derece önemlidir. Besinlerin mideyi terk etme süresi, midenin dolu olup olmamasına göre değişerek yaklaşık iki saat kadar sürmektedir. O nedenle aç karına ilaç almak son yemekten iki saat sonra veya gelecek yemekten bir saat önce olarak değerlendirilmektedir" diye konuştu.

Erol, özellikle tiroid hormonu ve demir ilaçlarının aç karnına içilmesinin etkisini artıracağına değinerek, bazı ilaçların da besinler içindeki demir, kalsiyum, alüminyum gibi metal bileşikleriyle birleşmeleri dolayısıyla etkilerinin azaldığını kaydetti.

Süt ve süt ürünlerinin kalsiyum, bütün yeşil yapraklı besinlerin de "demir" açısından zengin olduğuna dikkati çeken Erol, şu ifadeleri kullandı:

"Etkisinin azalmaması için tetrasiklinler ve kinolon grubu antibiyotiklerin bu tür besinlerle aynı anda ağız yolundan alınmaması önemlidir. Ayrıca ilaçlar, etkilerini gösterdikten sonra karaciğer enzimleriyle parçalanarak, vücuttan atılmaktadır. Bu enzimler de bazı besinler tarafından artırılabilir. Örneğin proteinden zengin karbonhidrattan fakir diyet, sigara kullanımı ve lahana, karnabahar ve brüksel lahanası gibi besinlerin fazla tüketilmesi bu yönde etki gösterir."

SARIMSAĞI ASPİRİNLE KULLANMAYIN

Kişilerin "şifalı" olarak adlandırdıkları doğal ürünlerin de riskli olabileceğini dile getiren Erol, şöyle konuştu:

"Sarımsak halk arasında gerek tansiyon, gerekse kolesterol düşürücü etkileri nedeniyle şifalı bir besin olarak algılanmaktadır. Ancak sarımsak fazla tüketildiği zaman yanında da aspirinin veya pıhtılaşmayı geciktirici bazı ilaçlar içildiğinde mide, beyinde kanama riskini artırabildiği bilinmektedir. Yine idrar söktürücü ilaçlar, vücutta su ve tuz kaybına yol açmaktadır. Bazıları sodyumu attığı halde, vücutta potasyum birikimi yapmaktadır. Bu yüzden muz, kayısı, kavun gibi potasyum açısından zengin olan besinleri tüketenler de bu tür ilaçların zararlı etkilerine maruz kalabilirler."

Erol, alkol kullanımın da bazı ilaçlarla çok ciddi sorunlara neden olabileceğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Örneğin mantar hastalıklarının tedavisinde kullanılan bazı ilaç ve antibiyotikler, tansiyon yükselmesi ve çarpıntı gibi tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Bunun yanında mide rahatsızlığı yapabilen ağrı kesicilerle alkol kullanımı mide kanamasına, diyabet, epilepsi ve alerji tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da olumsuz, sağlığı tehdit eden etkileşmelere yol açabilmektedir.  Bütün bunlar göz önüne alındığında her gün farkına varmadan tükettiğimiz besinlerin bile bazı ilaçlarla olumsuz etkileşebilecekleri ve sağlığımızı tehlikeye atabileceği aklımızın bir köşesinde bulunmalıdır. Kullanmak zorunda olduğumuz ilaçlar konusunda eczacı ve hekimlere danışmak, bu olumsuz sonuçların önlenmesi adına oldukça önemlidir."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.