İlahi İradeye Uygun Liderlik

Yüce Yaratıcı, insanın şerefini meleklere ilimle ispat etmiş ve böylece ilmin, insanı yüceltip onu öncü ve itaat edilmesi gereken bir kıvama yükselteceğine işaret etmiştir.

“Geliştien ve Özgürleştiren Liderlik” mal, makam ve rütbeye dayanan gücün neticesinde oluşan bir liderlik değil, bilgi ve liyakat temelleri üzerinde tabii olarak gelişen bir liderliktir. Zira yönetmek istediğiniz insanlardan artınız olmadığı sürece, tabii ve fıtrî bir yönetim kurmanız, mümkün değildir. Özellikle yönettiğiniz alanla ilgili bilgi, beceri ve tecrübe birikiminiz, sizi takım içinde lider konumuna yükseltecektir.

Yüce Yaratıcı, insanın şerefini meleklere ilimle ispat etmiş ve böylece ilmin, insanı yüceltip onu öncü ve itaat edilmesi gereken bir kıvama yükselteceğine işaret etmiştir. Toplum önderlerinin tayininde “bilgi”nin yerine dikkat çeken şu âyetler de, ilâhî iradeye uygun liderliğin en temel vasfının bilgi olduğunu çarpıcı bir üslupla beyan etmektedir:

“Mûsâ’dan sonra, İsrâiloğullarının önde gelenlerinin, peygamberlerinden birine:

«− Bize bir hükümdar/lider tayin et ki, (onun komutasında) Allah yolunda savaşalım!» demişlerdi.

Peygamberleri kendilerine dedi ki:

«− Allah size Tâlut’u hükümdar olarak tayin etti.» Bunun üzerine dediler ki:

«− Zengin bir mal varlığına sahip olmadığı halde, o bizim üzerimize nasıl bir hükümranlık kurabilecektir ki? Bu durumda biz, hükümdarlığa ondan daha liyakatliyiz.»

Peygamberleri de onlara dedi ki:

«− Onu, sizin üzerinize Allah seçti ve yine onu, bilgi ve cüsse bakımından sizden daha güçlü kıldı.» (Bakara Sûresi, 246-247)

RABBANİ TAYİNİN TEMEL ÖLÇÜLERİ

Rabbânî tayinin temel ölçüleri görmezden gelinerek sürdürülen liderlikler, âdil, insânî, ve fıtrî değil, çoğu zaman mal ve makam gücüne dayanılarak, nefsi tatmin adına zulümle varlığını sürdüren içi boş liderliklerdir. Bu nevi liderler, etrafında bulunan çalışma arkadaşlarını, geliştiren, büyüten ve özgürleştiren değil, tam aksine bodurlaştıran, robotlaştıran ve hatta köleleştiren bir karakter sergilerler.

İçinde yaşadığımız bilgi ve teknoloji çağı da göstermiştir ki, bilgiye büyük değer veren milletler, diğer topluluklar üzerinde hakimiyet elde etmişlerdir. Fertlerde de durum aynıdır.

LİDERLİKTE ARANAN ÖZELLİK

Günümüzde “koçluk” adıyla bilinen liderlik türünde de aranan özellik, liderin yönettiği kimselere rehberlik edebilecek düzeyde bir bilgi ve tecrübe birikimine sahip olmasıdır. Hz. Ali’ye nispet edilen “Bana bir harf öğreten, beni kendisine karşı âdeta itaatkar bir köle kılmıştır” sözü, bilginin gücünü ve muhatap üzerindeki tesirini ifade eder.

Liderlik önde olmayı gerektirir. Yönettiği alanla ilgili, bilgi bakımından personelinden geri kalan kimseler, önde olma hakkını kaybetmişler demektir. Böyleleri liderlik bir tarafa yöneticilik bile yapamazlar.

YETİŞTİREN VE GELİŞTİREN LİDER

Sürekli kendini geliştirmek, etkili ve dinamik olmanın ve hatta üretici olmanın temel prensibidir. Kendini yenileyemeyen, zamanının bilgi ve becerisini kuşanamayan kimseler, bir şekilde lider olmuş olabilirler ve fakat uzun süre lider kalmaları zordur. Bu bakımdan müesseselerin arge birimleri, varlıklarının devamı ve gelişmesi için ne kadar zaruri ise liderlerin de bilgi, beceri ve yeteneklerini geliştirecek eğitim programlarına devam edip araştırmacı bir ruha sahip olmaları da o kadar önemlidir. İşte ancak böyle liderler “Yetiştiren ve Geliştiren Lider” vasfını kazanabilirler.

Diğer taraftan liderlikte bilgi, bilgelikle, yani hikmet, basiret ve sağlam bir karakterle bütünleşmezse gereken tesiri icra edemeyecektir. Nice bilgi sahipleri vardır ki, karakterlerindeki zafiyet sebebiyle, başkalarına öncülük etmek bir tarafa, kendilerine bile liderlik etmekten acizdirler.

Üç oyun ötesini sezemeyen basiret körlüğü de liderliğe manidir. Bu bakımdan ferâseti geliştirecek ve keskinleştirecek değer merkezli bir hayat tarzı, bir lider için vazgeçilmez bir esastır. Bunun da temeli, hem Hakk’a hem de halka karşı mesuliyet şuurunun (takvâ) gönülde sürekli hissedilmesidir. Etrafında bulunanların duygularını yönetemeyen ve yönlendiremeyen liderlikler, ancak bedenlere hükmedebilirler. Halbuki esas liderlik, gönüller arası organizasyon becerisini de gerçekleştirebilmektir. İşte böyle bir liderlik için, hem bilgiden hem de bilgelikten nasip almak gerekir.

Kaynak: Dr. Adem Ergül, Şahsiyet Dili ve Geliştiren Liderlik, Erkam Yayınları

ŞAHSİYET DİLİ VE GELİŞTİREN LİDERLİK

https://www.islamveihsan.com/sahsiyet-dili-ve-gelistiren-liderlik.html

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.