İlahiyat Eğitiminde Üç Fitne

İlahiyat eğitimi alırken dikkat edilmesi gereken üç önemli husus nedir? Fitnelere karşı yapmamız gerekenler nelerdir? Fitneleri asıl amacı nedir? İslami eğitimin önünde duran üç fitne hakkında bilinmesi gerekenler...

Bahsettiğimiz bu üç fitne;

  • Mezhebleri red,
  • Sünneti inkâr ve
  • Ahkâmı iptal...

Bunların çıkması, dînî ilimlere şüpheyle bakışı artırmakta ve maalesef nesilleri kastî olarak «deizm»e doğru zorlamaktadır.

Buna çaremiz, doğrusunu öğretmektir.

Doğrusunu öğrenen nesiller; müsteşriklerin, yabancıların, düşman gayr-i müslimlerin yaldızlayıp sunduğu zehirleri içmeyecektir.

ÜÇ FİTNE

Bahsettiğimiz bu üç fitne;

  • Mezhebleri red,
  • Sünneti inkâr ve
  • Kur’ân’ın hükümlerini iptal...

Günümüzde İslâmî tedrîsâtın önünde üç tane hakkında:

  • Birincisi: İçtihadları ve mezhebleri lüzumsuz göstererek, herkesi kendi kendisinin müctehidi hâline getirmeye çalışıyorlar. Bu telkinlerin neticesinde herkes, nice câhiller bile;

«Bana göre...» diyerek kendi rotasını oluşturmaya kalktı. Bu ise -Allah muhafazadînin zayıflayıp ortadan kalkması demektir. İşte kimilerinin deizme yer açma çabaları, kendine bu zeminde yer bulmaktadır.

Hâlbuki mezhebler, sahâbe efendilerimizden itibaren hakkıyla müçtehid olan âlimlerin en sahih görüşlerinin bir araya getirildiği fıkıh ekolleridir. Bunlardan birini seçmek zarûrettir. Hepsini birden terk etmeye cevaz yoktur. Çünkü hepsi Kur’ân ve Sünnet’in üzerine binâ edilmiş hükümlerdir.

  • İkincisi: Sünnet-i Seniyye’ye bakışa, şüphe ilkā etmeye çalışıyor Bunu da Kur’ân’ı ön plâna çıkarmak için yapıyormuş gibi bir hileye saparak gerçekleştiriyorlar.

Hâlbuki Kur’ân-ı Kerim, Peygamber Efendimiz’in mübârek kalbine indirilmiştir. Kur’ân’ın tebliği de, beyânı da, tâlîmi de Efendimiz’e aittir. Kur’ân’ın en salâhiyetli tefsiri, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in sünnetidir. Sünnet, Kur’ân’ın tatbikatıdır. Ondan ayrı bir şey değildir. Ondan koparılabilecek bir şey de değildir.

Kitap ve Sünnet; İslâm’ın iki ana damarıdır, iki temel delilidir.

  • Üçüncüsü: Kur’ân’ın hükümleri var, Rabbimiz’in bizlere tâlimatları. Bunlardan nefislerine zor gelenleri, emekliye ayırmaya çalışıyorlar. Adına tarihselcilik deniyor. «Bu âyetler o zamanı bağlar.» diyerek Kur’ân’ın hükmünü iptal etmeye kalkışıyorlar. Bu da tıpkı şeytanın Cenâb-ı Hakk’a karşı cidâle girmesi gibidir. Mâlûm; Cenâb-ı Hak, Hazret-i Âdem’i yarattığında, Meleklere emretti:

“Âdem’e secde edin!”

Bu ibâdet değil, hürmet secdesi idi. İblis; kibirlendi, Âdem’e karşı hasede kapıldı ve secde etmedi. Cenâb-ı Hakk’ın emrine karşı geldi. Niçin secde etmediği sorulunca da;

“–Nefsime uydum. Bağışlanmamı dilerim yâ Rabbî!..” demedi de;

“–Ben ateştenim, Âdem topraktan. Ben ondan daha üstünüm!” gibi mânâsız kıyas ve akıl yürütmelerde bulundu.

Hâlbuki Allah Teâlâ, iblise; “–Sen mi üstünsün, Âdem mi üstün?” diye sormuş değildi. Ona secde etmesini emretmişti.

Böylece; Cenâb-ı Hakk’a karşı ilk cidâli iblis başlatmış oldu. İblis, bu küstahlığı sebebiyle ilâhî huzurdan tard edildi. Ebedî kahra dûçâr oldu. (Bkz. el-A‘râf, 12-13; Sâd, 71-78 vb.)

İşte tarihselciliğin çirkin hâli!.. Cenâb-ı Hak; kıyâmete kadar bütün insanlığa, hidâyet rehberi olan Kur’ân-ı Kerîm’i lutfetti. Kıyâmete kadar başka peygamber göndermeyecek, başka kitap indirmeyecek. O kitabın içinde; hâşâ mîâdı dolacak bir hüküm olduğunu iddia etmek, Allâh’a çok çirkin bir iftiradır. Sığ akılların sığındığı bir hamâkattir.

Bugün maalesef ilâhiyatın birçok sahasında, bilgi nâmına, ilim nâmına; Caetani (Kaytani), Goldziher ve emsâli İslâm düşmanı müsteşriklerin çürük ve asılsız iddiaları talebelere aktarılmaktadır. Bu da talebenin rûhânî hayatını allak bullak etmektedir. Bunları okutanların da ağır bir mes’ûliyet ve vebâl altında olduğunu unutmamak îcâb eder.

Bahsettiğimiz bu üç fitne;

  • Mezhebleri red,
  • Sünneti inkâr ve
  • Ahkâmı iptal...

Bunların çıkması, dînî ilimlere şüpheyle bakışı artırmakta ve maalesef nesilleri kastî olarak «deizm»e doğru zorlamaktadır.

Buna çaremiz, doğrusunu öğretmektir.

Doğrusunu öğrenen nesiller; müsteşriklerin, yabancıların, düşman gayr-i müslimlerin yaldızlayıp sunduğu zehirleri içmeyecektir.

Hazret-i Mevlânâ buyurur:

“Kur’ân-ı Kerîm’in âyetlerini ve Hazret-i Peygamber’in hadîs-i şeriflerini okumadan evvel, kendini düzelt!

Gül bahçelerindeki güzel kokuları duymuyorsan, kusuru bahçede değil gönlünde ve burnunda ara!”

Bugün İslâmî değerleri tam mânâsıyla öğretmek için ciddî bir tahsil lâzımdır. Yaz kursu yetmez. Günümüzdeki müfredâtı ve şartları itibarıyla sadece imam hatip de yetmez.

Peygamberimiz, ashâbına 23 sene İslâm’ı öğretti. Bunun hayat boyu devam eden bir tahsil hâlinde yaşanması ve yaşatılması lâzım. Ayrıca takvâ ehli, istikametli hocalardan tedris etmesi lâzım. Yaşaması lâzım...

Fakat çocukluğunda yazları camiye şöyle bir gitmek ve okuldaki haftada sadece bir saat din kültürü dersine girmekten ibaret bir dînî eğitime sahip insanımız, tele-

vizyonlardaki bu tartışmalar karşısında tereddütlere düşüyor. Nefsânî duygular da şüpheyi körükler ise, hepsini birden rafa kaldırabiliyor.

Devrimizde batıdan gelen câhiliyye anlayışı her yere musallat olmuş durumda...

Çaresizlik yok. Çare, Peygamber Efendimiz gibi tebliğ etmek. Her imkân sahibi gayret edecek. Hele insanlara İslâm’ı öğretebilecek mâlûmâta sahip kişilerin bir köşeye çekilmesine cevaz yoktur.

Bu kadar câhillik varken, bazı Kur’ân kurslarımızın kontenjanı dolmuyorsa çalışmıyoruz demektir.

  • İnsanımıza esas hayatın âhiret olduğunu tekrar tekrar hatırlatacağız.
  • Yaptığımız her işin bir hesabının olduğunu anlatacağız.
  • Yaratılış gayemizin Rabbimiz’i tanımak ve O’na kulluk etmek olduğunu anlatacağız.
  • Allâh’ın dînine yaşayarak ve yaşatarak yardım edeceğiz, hizmet edeceğiz. Rabbimiz de son nefeste bizlere yardım buyuracağını va‘dediyor.

Cenâb-ı Hak, nasib buyursun.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Yüzakı Yayıncılık, Aklın Cinneti DEİZM

DEİZM HAKKINDA BENZER YAZILAR

İslam ve İhsan

DEİSTLERİN EN ÇOK SORDUĞU SORULAR VE CEVAPLARI

Deistlerin En Çok Sorduğu Sorular ve Cevapları

AKLIN CİNNETİ DEİZM (SESLİ KİTAP)

Aklın Cinneti Deizm (Sesli Kitap)

ATEİZM VE DEİZM FİTNESİ

Ateizm ve Deizm Fitnesi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.