İlayı Kelimetullah Nedir?

İlayı Kelimetullah nedir? İlayı Kelimetullah ne demek? İlayı Kelimetullah yolunda çalışmak derken ne anlamalıyız? İşte cevabı...

İlâ-yı kelimetullâh, Allâh’ın birliğini îlân etme, İslâmiyeti yüceltme anlamlarına gelmektedir. Îlâ-yı kelimetullâh, Allâh adının ve kelime-i tevhidde hülâsa edilen İslâm dîninin yaşanarak tebliğ edilmesi ve

yüceltilmesi demektir.

İLAYI KELİMETULLAH KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER

İnsanoğluna yapılabilecek hizmetlerin en kıymetlisi, onun ebedî saâdet ve selâmetini temin edecek olan hizmetlerdir. Bunların en yücesi olan îlâ-yı kelimetullâh,16 mü’minlere emânet edilmiş azametli bir dâvâ ve kudsî bir vazifedir. Zira hidâyete muhtaç bir insanı, ilâhî hakîkatlerle tanıştırıp onun îmanla şereflenmesine vesîle olmak, Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’in nazarında, en kıymetli dünyâ metâlarına sahip olmaktan ve hattâ üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıydı.

Hizmetlerin en yücesi olan îlâ-yı kelimetullâh, müminlere emânet edilmiş azametli bir dâvâ ve kudsî bir vazîfedir. Kur’ân-ı Kerim ve sünnet-i seniyye, Allâh ve Rasûlü’nün bizlere bir emânetidir. Sahâbe-i kirâm ve mübârek ecdâdımız, bu emâneti 1400 küsur seneden beri ne şekilde idrak edip bize kadar taşımışlarsa, biz

de gelecek nesillere öylece taşımak mecburiyetindeyiz. Bu hizmetler bizim âhiret sermayemiz ve inşâallâh cennet vizemiz olacaktır.

Allâh Rasûlü’nün mânevî terbiyesi ile yetişen ashâb-ı kirâm, îman aşk, vecd ve heyecânı ile bütün enerjilerini îlâ-yı kelimetullâh dâvâsına hasrettiler. Hayâtı «Îmânın Lutfettiği Huzur ve Tesellî» ile güzelleştirdiler. Kalblerine Allâh ve Rasûlü’nün muhabbetini yerleştirerek, okuma yazma dahî bilmedikleri hâlde, bilinmesi gereken en mühim bilgiyi, yâni “mârifetullâh”ı idrâk ettiler. Çünkü o devir, derin bir tefekkür devri, Allâh ve Rasûlü’nü yakînen tanıma devri idi.

İhsân ve murâkabe duygusunda derinleşen bir mü’min için, hayâtın ve ölümün mânâsı ulvîleşir ve farklı bir muhtevâ kazanır. Artık o kimse Kur’ân’ın rûhâniyetinden hisseler almaya başlar. Bu mertebeye nâil olan kul, kendisine lutfedilen bütün imkân ve nimetlerin bir emânet olduğu idrâkine varır. Allâh Teâlâ’nın, mukâbilinde cennet va’dettiği «Can ve Mal»ı îlâ-yı kelimetullâh yolunda cömertçe sarf etmek, onun için doyumsuz bir haz ve lezzet hâline gelir.

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN TEBLİĞ VE DAVETİNDEKİ SAFHALAR

Peygamber Efendimiz’in Tebliğ ve Davetindeki Safhalar

TEBLİĞ VAZİFESİNİN ÖNEMİ VE FAZİLETİ

Tebliğ Vazifesinin Önemi ve Fazileti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.