İlim ve Miras Arasındaki İlişki
İlim ve miras arasındaki ilişki nedir? Hak dostları bunu nasıl tanımlıyor? Hz. Ali (r.a) ilmi neye benzetiyor?
Dünyevî ilimler; satırdan satıra, zihinden zihine aktarılır.
Uhrevî ilimler ise; sadırdan sadıra, gönülden gönüle nakledilir.
Bu intikalden dolayı; ilim, mîrâsa benzetilmiştir.
Hazret-i Ali buyurur:
“İlim, en hayırlı mîrastır.
Edep, en hayırlı sanattır.
Takvâ, en hayırlı azıktır.
İbâdet, en hayırlı sermâyedir.
Sâlih amel, en hayırlı rehberdir.
Güzel ahlâk, en hayırlı dosttur.
Hilm, en hayırlı yardımcıdır.
Kanaat, en hayırlı zenginliktir.
Ölümü tefekkür, en hayırlı ıslah edicidir.”
Yûnus ne güzel söyler:
İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsin,
Bu nice okumaktır?
İlim gibi, mîras da iki türlüdür:
- Maddî mîras…
- Mânevî mîras…
Maddî mîras, fânîliğin tabiî bir neticesidir. “Kefenin cebi yok!” denilmiştir.
Necip Fazıl, dünyaya aldanış gafletine karşı ne güzel îkāz eder:
Hasis sarraf kendine bir başka kese diktir,
Mezarda geçer akçe neyse, onu biriktir!
Ölen kimsenin, malı ve mülküyle bağı kopar ve o mal, geride bıraktığı vârisleri arasında taksim edilir.
Ama o vârisler de gayet iyi bilir ki, bir gün onlar da o malı başkalarına bırakıp bu dünyadan gideceklerdir. Kıyâmete kadar bu «devre mülk» sürüp gidecektir.
Yûnus Emre Hazretleri der ki:
Yalancı dünyaya konup göçenler,
Ne söylerler ne bir haber verirler.
Üzerinde türlü otlar bitenler,
Ne söylerler ne bir haber verirler.
Bu hakikat sebebiyle Cenâb-ı Hakk’ın esmâ-i hüsnâsından biri de «el-Vâris»tir.
Yani mülkün gerçek sahibi ancak O’dur. Herkes vâdesi dolunca; elindekini gerçek sahibine, O’na bırakır ve gider. O U de o malı bir başkasına emâneten verir.
Mânevî mîras ise, ölüm geçidinde mecburen el değiştiren bir kıymet değildir. O aktarıldıkça bereketlenen, sahibine ve bıraktığı vârisine, hem dünyada, hem berzah / kabir âleminde, hem de kıyâmet ve mahşer gününde fayda sağlayan gerçek bir hazinedir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2024 Ay: Nisan, Sayı: 230