“Ilımlı İslam” Tartışmaları ve Suudi Arabistan - Ortadoğu
Küresel gündem inanılmaz gerilim yüklü. Ortadoğu’da Suudi Arabistan-İran arasındaki büyük kapışmanın kaçınılmaz olduğu ancak bunun nasıl ve kim tarafından başlatılacağı sorgulanıyor şimdilerde. Krallığı öncesi içerisini oldukça sert bir biçimde tahkim etmekle meşgul Suudi Arabistan veliaht prensi tek başına mı yoksa İsrail ile birlikte mi vuracak Hizbullah’ı ve İran’ı?
DAİŞ sonrası, Suriye’deki vekâlet savaşlarında yeni bir merhaleye geçildi. Türkiye, bu yeni dönemde Suriye özelinde Rusya ve İran ile yakınlaşırken müttefiki Amerika da terör örgütleri PKK/PYD üzerinden Suriye politikasını yürütmeye devam ediyor.
Türkiye-ABD ilişkilerinde neredeyse iplerin tamamen kopma noktasına gelmiş vaziyette velhasıl. Sadece ABD ile değil, 15 Temmuz hain darbe girişiminden bu yana Avrupa ülkeleri ile yaşanan soğuk savaşta tansiyon düşmüyor aksine daha da yükseliyor. Şu sıralar dillendirilmeye başlanan AB’nin ekonomik yaptırım tehditleri gibi gelişmeler üst üste konulduğunda sadece ABD ile değil ýtüm Batı dünyası ile ilişkilerde hızla yol ayrımına doğru gidildiğini söylemek mümkün…
Baştan sonra gerilim yüklü bu gündem ile dünya nereye sürükleniyor peki?
Geçen ay küresel gündemde dikkatlerin en çok çevrildiği Suudi Arabistan’dan başlayarak dünya gündemini neler beklediğini analiz etmeye başlayalım.
VELİAHT MUHAMMED BİN SELMAN KONTROLÜNDEKİ SUUDİ ARABİSTAN NEREYE?
Henüz 32 yaşındaki veliaht prens Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan’ı ve bölgeyi nereye sürüklüyor? Veliaht prensin gerek içerideki tutuklama furyası gerekse dış politikadaki atraksiyonlarından sonrası dünya gündemini en çok meşgul eden soruydu bu.
Ortadoğulu siyasetçilerin “Öfkeli boğaya” benzettikleri Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman daha sonra dillendireceği “Ilımlı İslam” çıkışına muhtemel itirazları önlemek için olsa gerek önce din adamlarına yönelik bir tutuklama furyası başlattı.
Ardından prensler, eski-yeni bakanlar, bürokratlar, deve dişi gibi dünya çapındaki işadamlarının seslerini kesti. Suudi Arabistan halkının kolaylıkla satın alacağı “Yolsuzlukla mücadele” gerekçesiyle. Tutukladıkları iş adamlarına “Özgürlük istiyorsanız servetinizin %70’ini vereceksiniz” iddiaları gündeme geldi. Veliaht prensin böylelikle uzun zamandır açık veren Suudi Arabistan bütçesini kapatmak istediği dillendirildi.
İçeride fırtına koparken dışarıda da Suudi veliahtın icraatları konuşuluyordu. Lübnan başbakanı Said Hariri istifasını Riyad’da açıklarken, istifasının arkasında Riyad’ın olduğu, İran’a müdahalenin önünü açmak için Lübnan Başbakanını İran’ı suçlayarak istifaya zorladığı ileri sürüldü.
Veliaht prensin icraatları bununla da sınırlı değildi. ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı Jared Kushner’in hazırladığı barış planına ilişkin tereddütlerini belirten Filistin lideri Mahmud Abbas’a ültimatom verdi, ‘Ya ABD planını kabul et ya da istifanı ver’ dedi.
Veliaht prens yönetimindeki Suudi Arabistan sonraki günlerde de şaşırtmaya devam etti. Suudi Arabistan tarihinde bir ilk gerçekleşti ve İsrail genelkurmay başkanı Gadi Eisenkot, Suudi Arabistan “İlaf” gazetesine verdiği mülakatta, “Suudi Arabistan ile İsrail arasında birçok ortak çıkar bulunduğunu” savundu. “ABD Başkanı Donald Trump’ın liderliği altında bölgede yeni bir uluslararası ittifak kurma fırsatı bulunduğunu” belirten Eisenkot. “İran tehdidini bertaraf etmek için büyük ve kapsamlı bir stratejik planı hayata geçirmeye ihtiyacımız var.” mesajını Suudi Arabistan medyası üzerinden dünyaya duyurdu. Peşi sıra İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz, ülkesinin diplomatik ilişkisi bulunmayan Suudi Arabistan ile “İran’a karşı” gizlice iletişim içerisinde olduklarını açıkladı.
Bu arada İsrail ile normalleşme sürecine Suudi din adamları da ellerinden gelen katkıyı vermeye devam ediyordu.
Tüm bunları veliaht prensken yapan Muhammed bin Selman, tahtı babasından devraldıktan sonra neler yapacak peki? “Öfkeli boğa” lakaplı Muhammed bin Selman’ın öfkeli siyaset anlayışı gerçekten endişeli bir gelecek vaat ediyor hem ülkesi hem de bölgemiz açısından.
BATI NEZDİNDE MEŞRULAŞMA ARGÜMANI OLARAK “ILIMLI İSLAM”
Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Suudi Arabistan’ını biraz daha irdelemeye devam edelim. Veliaht’tın hem içeride hem dışarıda estirdiği rüzgârda en dikkat çeken çıkışı «Radikal düşünceleri yok edeceğiz, ılımlı İslam’a geçiyoruz” açıklaması oldu. Muhammed bin Selman’ın bu çıkışı çokça tartışılsa da aslında İslam dünyası ve özellikle de Ortadoğu açısından yeni bir mefhum değildi “Ilımlı İslam” söylemi. Taa, Mısır lideri Enver Sedat’ın katledilmesi sonrası, 11 Eylül saldırıları gibi yakın tarihin fırtınalı günlerinin ardından, Ortadoğu yönetimlerinin dillerine doladıkları moda bir ifadeydi, dönemin klişeleriyle ifade edecek olursak; “Fundamentalistlerle”, “Radikallerle”, “Aşırı dincilerle mücadele” ve “Ilımlı İslam” söylemine yapılan güzellemeler. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Muhammed bin Selman’a bu söylemin patentinin Batı’ya ait olduğunu hatırlattı nitekim.
Suudi Arabistan veliaht prensinin bu moda ifadeyi neden bugün gündeme taşıdığına dair tespitlere dosyamızdaki mülakatlarda genişçe yer verdik. Bu tespitlere Ortadoğu medyasındaki analizlere yansıyanları da ilave edebiliriz.
Bu noktada Arap rejimlerinin din üzerindeki egemenliklerini kaybetmeye başlaması “Ilımlı İslam” söyleminin neden bugün gündeme geldiğine ilişkin cevaplardan biri olarak zikrediliyor. Özellikle Arap ýbaharı sonrası ve peşi sıra başlayan karşı devrimler sürecinde, İslami tandanslı siyasi oluşumların, rejimlerin en büyük rakibi haline gelmesinin altı çiziliyor. Arap Baharı sonrası, bölgeyi formatlayarak eski düzene dönmeyi arzulayan statükoyu temsil eden rejimler bir taraftan yönetime talip olan İslami tandaslı hareketleri, partileri şeytanlaştırırken diğer taraftan Batı nezdinde meşruluklarını tahkim etmek gayesi ile “Ilımlı İslam” söylemine sarıldıkları vurgusu yapılıyor. Bir başka deyişle Batı nezdinde meşrulaşmanın pasaportu olarak görüldü “Ilımlı İslam” söylemi Ortadoğu’daki analizlerde.
PEKİ “ILIMLI İSLAM” SÖYLEMİNİN ORTADOĞU’DA KARŞILIĞI VAR MI?
Ortadoğu’daki değerlendirmelerde “Ilımlı İslam” söyleminin halk nezdinde hiçbir karşılığı olmadığı vurgusu ön plana çıkıyor. “Ilımlı ya da mutedil İslam” söylemi ile ulaşılmak istenen hedefe ulaşılamayacağı, bu sürecin başarısız olmaya mahkum olduğunun altı çiziliyor. Arabi21 haber sitesinin yazarlarından Faris Ebuhilal, “Dinde Reform, Suudi Arabistan’da da Bölgede de Başarısızlığa Mahkûmdur” başlıklı makalesinde ilginç bir benzetmede bulunuyor.
Arap halk devrimlerinin başarısız olduğunu belirten yazar “Çünkü bu devrimler çok hızlı gelişti. Halklar da islami çizgideki siyasi hareketler de hazır değillerdi bu devrime. Programları yoktu. Bu yüzden derin devletin karşı devrimine tosladılar” diyor.
Ebuhilal, Suudi Arabistan öncülüğünde başlatılan “Ilımlı İslam” ve dinde reform sürecini de katılalım ya da katılmayalım bir “devrime” benzetiyor. Şu an Suudi Arabistan’ın yaptığı gibi üsten dayatılan bu “devrim”, İslam dünyasının dini şahsiyetlerinin, müesseslerinin, köklü dini kurumlarının “karşı devrimine” toslayacaktır görüşünü dinlendiriyor. Son söz olarak “Ilımlı İslam” başarısızlığa mahkûmdur diyor Faris Ebuhilal.
Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 382. Sayı
YORUMLAR