İlk Osmanlı Halifesi 'hilâfet Hırkası'nı Giydi
İstanbul’a gelen Mısır ulemâsı ile Osmanlı ulemâsı, Yavuz’un “halîfe” olmasını kararlaştırdıktan sonra halîfe 3. mütevekkil, Yavuz’un hilâfetini îlân etti. Hırkasını çıkararak Yavuz’a giydirdi. Bundan sonra Osmanlı pâdişahlarına, sultanlık ünvânı ile beraber “halîfe” sıfatı da verildi.
İstanbul’a dönüşte Üsküdar’a gündüz vâsıl olmuşlardı. Yavuz, İstanbul halkının, kendisine büyük bir tezâhürat yapacağını haber aldığından, lalası Hasan Can’a:
“–Hava kararsın, herkes evlerine dönsün, sokaklar boşalsın, ben ondan sonra İstanbul’a gireyim. Fânîlerin alkışları, zafer tâkları ve iltifatları bizi nefsimize mağrûr edip yere sermesin!..” dedi.
Müteâkıben, İstanbul’a gelen Mısır ulemâsı ile Osmanlı ulemâsı, Yavuz’un “halîfe” olmasını kararlaştırdılar. Daha sonra halîfe 3. Mütevekkil, Ayasofya Câmii’nde minbere çıkarak Yavuz’un hilâfetini îlân etti. Hırkasını çıkararak Yavuz’a giydirdi. Bundan sonra Osmanlı pâdişahlarına, sultanlık ünvânı ile beraber “halîfe” sıfatı da verildi.
Büyük cengâver Hünkâr, Osmanlı toprağını, bugünkü Türkiye’nin tam beş katı artırarak, 4.182.000 km2’ye çıkardı. Mısır ve Arabistan yarımadası Osmanlı hâkimiyetine geçti. Hind Okyanusu’na kadar inildi. Kuzey Afrika hâkimiyeti ile Osmanlı hudûdu Atlas Okyanusu’na dayandırıldı. Hicaz ve Ortadoğu ülkeleri Osmanlı hizmetine açıldı. Mübârek ve mukaddes emânetler, İstanbul’a getirilerek İstanbul, şeref ve izzet kazandı. Bunlar, Topkapı Sarayı’nda husûsî bir dâireye konularak burada yirmi dört saat kesintisiz Kur’ân-ı Kerîm okunması için kırk hâfız tâyin edildi. İlk Kur’ân-ı Kerîm’i okuyan da Yavuz’un kendisi oldu.
Şunu unutmamak gerekir ki, maddî ve zâhirî azamet ve ihtişâmın temel sâikı, mâneviyat âlemindeki sır ve hikmetlere riâyettir. Osmanlı’nın hiçbir İslâm devletine nasîb olmayan altı yüz küsûr senelik ihtişâmı, asıl mâneviyata verdiği ehemmiyetten kaynaklanmıştır.
Osman Gâzi’nin meşhur bir rivâyete göre, misâfir kaldığı bir evde, odada Kur’ân-ı Kerîm bulunması sebebiyle geceleyin ayağını uzatıp yatmaması; Yavuz Sultan Selîm Hân’ın mukaddes emânetleri böyle büyük bir tâzim ile İstanbul’a getirip, kırk hâfız tâyin ederek onların başında asırlarca sürecek bir sûrette inkıtâsız (kesintisiz) olarak Kur’ân-ı Kerîm okutması, Osmanlı Devleti’nin dillere destan büyüklüğünün temel sâiklerindendir.
Kaynak: Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013