İlk Yalanı Kim Söylemiştir?

İbadet Hayatımız

Hased, kin, Allah ile cedel ve kibir gibi bâtınî haramlarda olduğu üzere; yalan günahının da ilk mümessili, yalanı ilk söyleyen kişi şeytandır. O, söylediği yalanlarla Âdem Babamız ve Havvâ Annemiz’i yasak ağaca yaklaştırmış ve onların cennetten çıkmalarına sebep olmuştur.

Şeytan, «Ğarûr» yani «Çok Kandırıcı» diye adlandırılmıştır. Âyet-i kerîmede buyurulur:

“…Şeytan, Allâh’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın!” (Lokmân, 33)

Hazret-i Mevlânâ, şeytanın hile dolu yalanlarını ve bunun ibretlik fecaatini temsilen şöyle anlatır:

Cenâb-ı Hak, şeytan hakkında şöyle bir misal verir:

“Şeytan, hile ile seni savaşa sokar!

«Ben, seninle beraberim; sana yardım ederim! Tehlikeli vakitlerde ben, senin önünde koşar, senin uğrunda ölümü bile göze alırım! Sana ok attıkları zaman, ben, siper olurum! Dar vakitte, sıkıntıya düştüğün zamanlarda seni darlıktan ben kurtarırım! Düşüp kalkmak istediğin zamanlarda, sana yardım için canımı fedâ ederim! Sen bir kahramansın; bir arslansın! Haydi; yiğitçe savaş!» der.

Bu sözleri söyleyerek; o hile, desîse ve yalan çuvalı, insanı çeker, îmansızlığa götürür!

İnsanı, aldatarak yoldan çıkarıp îmansızlık çukuruna düşürünce ağzını açar, kahkahalarla gülmeye başlar.

Darda kalan zavallı insan;

«–Hey! Gel; ben sana güveniyorum! Ümidim sensin!» deyince o;

«–Git, git! Ben senden bîzar kalmışım, bıkmışım!» der.”

Hazret-i Mevlânâ şu âyeti edebî bir şekilde tefsir etmektedir:

(Yalancı) münafıkların durumu, tıpkı şeytanın durumu (cibilliyeti) gibidir. Çünkü şeytan insana;

«–İnkâr et!» der.

İnsan inkâr edince de;

«–Ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.» der.” (el-Haşr, 16)

Zaten yapmak istese bile, şeytanın yapabileceği hiçbir şey yoktur. Mahşer yerinde kendisini suçlayanlara şöyle hitap edecektir:

“…«Şüphesiz Allah size gerçek olanı va‘detti; ben de size va‘dettim ama, size yalan söyledim.

Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben, sadece sizi (inkâra) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz.

O hâlde beni yermeyin, kendinizi yerin.

Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz!

Şüphesiz daha önce ben, beni (Allâh’a) ortak koşmanızı reddettim.»…” (İbrâhîm, 22)

Şeytanın en çok kandırdığı sahalar, mallar ve evlâtlardır. Bir başka âyet-i kerîmede şeytanın, aldattığı kişilerin mal ve evlâtlarına ortak olacağı ifade edilmiştir. (el-İsrâ, 64)

Maalesef günümüzde bunun tezâhürlerini görüyor ve yaşıyoruz:

Kazançlara haram para girmektedir. Hadîs-i şeriflerde buyurulduğu gibi; uzak durduğunu zanneden kişilerin dahî kazancına, en azından fâizin tozu sirâyet etmektedir.

Evlâtlar, gelecek endişesiyle başka dünyalara kurban edilmektedir. Evlâtların istikameti bozulmaktadır. Onlar, anne-babaların terbiyesinden çıkıp; televizyon, internet ve modaların zebûnu olmaktadır.

Öyleyse insan; şeytanın şerrinden ve yalancı vesveselerinden dâimâ Allâh’a sığınmalıdır.

İnsan; iç dünyasına doğan düşüncelerin, şeytandan gelip gelmediğini nasıl ayırt edebilir?

 

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Kasım Sayı: 153