İltifat Beklemeyen Hizmetkâr

İLİM

İnsan yetiştiren liderler, özellikle çekememezlik (hased) illetinden kurtulmuş kimselerdir. Hizmet ve iltifat bekleyen bir gönül yapısından ziyade, hizmetkâr olmayı kendilerine şiar edinmişlerdir.

Öndekilerin iltifatı, kimileri için şımartıp yoldan çıkarıcı bir zehir etkisi gösterirken, kimileri için de yetiştirici bir iksir özelliği taşır. Bu itibarla “kime ne kadar ilgi” meselesi liderin irfanına, firâsetine ve tecrübesine kalmıştır.

Bu kıssada dikkat çekici bir diğer konu da, önde olanın, ilgilendiği kimselerden her konuda daha fazîletli olma gibi gizli ya da açık bir iddiasının olmamasıdır. Zira gönüllerde olan takvânın[1] derecesini ancak Rabbimiz bilir. Allah katında insanların üstünlük ölçüsü ise takvâlarıdır.

Hâce Nakşbend hazretlerinin önde gelen talebelerinden Müsâfir Hârezmî şöyle anlatır:

“Bir gün Hâce Bahâüddîn hazretleri, hizmet için bir binâ yaptırıyordu. Bütün dervişler oradaydı. Hepsi de toprağa bulanmış bir hâlde îtinâ ile çalışıyorlardı. Muhammed Pârsâ (kuddise sirruh) çamur karmakla vazifelendirilmişti. Güneş tam tepeye gelmiş, hava iyice ısınmıştı. Nakşbend hazretleri, çalışanların bir müddet istirahat etmelerini emretti.

Herkes elini ayağını yıkayıp gölgelik bir yere çekildi. Yorgun oldukları için, oldukları yerde uyuyakaldılar. Muhammed Pârsâ da çamur kardığı yerde uykuya daldı. Onlar bu hâlde iken Hâce hazretleri çıkageldi. Bütün sûfîlere nazar etti. Sonra Muhammed Pârsâ’nın yanına vardı. Onun bu hâlini görünce duygulanıp mübârek yüzlerini Muhammed Pârsâ’nın ayaklarına sürerek: “İlâhî, bu ayaklar hürmetine Bahâüddîn’e rahmet eyle!” diye duâ etti.”[2]

 


[1] Takvâ, kulun Allah’a karşı mesûliyet şuuru çerçevesinde, ilâhî ölçülere büyük bir hassasiyetle riâyet etmek suretiyle, kendi özbenliğini ilâhî azaptan ve gazaptan koruma titizliğidir.

[2] Mevlânâ Ali bin Hüseyin, Reşahât, s. 139.

Kaynak: Adem Ergül, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları