İmam-ı Gazali Hazretleri’nden Hikmetli Sözler ve Tavsiyeler

İmam-ı Gazali Hazretleri’nden hikmetli sözler ve tavsiyeler...

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurur: “Din, nasihattir.” (Müslim, Îmân, 95)

Cenâb-ı Hakk’ın insanlığa muhteşem ikrâmı, ebedî ve mükemmel mûcizesi olan Kur’ân-ı Kerim; baştan sona hikmettir, öğüttür, nasihattir, ibret dolu kıssa ve bin bir hissedir.

Başta sahâbî efendilerimiz olmak üzere, bütün Hak dostları Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in zamana yayılmış zirve mâhiyette, müstesnâ talebeleridir.

İMÂM-I GAZÂLÎ HAZRETLERİ’NDEN HİKMETLİ SÖZLER VE TAVSİYELER

Fâsıklar ve gafillerle zâhirî beraberlik, zamanla zihnî beraberliğe, zihnî beraberlik de  bir müddet sonra kalbî beraberliğe dönüşür. Bu ise, insanın adım adım helâke sürüklenmesi demektir.

ALLAH RIZÂSINDA MIYIM?

İmam Gazâlî, ilmin ve şöhretin zirvesinde idi. Husûsî halkasında 300 talebesi vardı. Fakat içinde vicdanını yakan, sadrını daraltan bir sual vardı:

«–Ben acaba Allah rızâsında mıyım yoksa şöhretin pençesinde miyim?»

Sonunda bu endişe galip geldi ve her şeyi terk ederek uzlete çekildi. Sadece ilâhî nasiplerin sonsuz tecellîsi içinde dirâyetli bir hiçliğe büründü. En nihayet;

“–Allah Rasûlü’nün rûhâniyeti tecellî etti de kurtuldum.” dedi. Yeniden irşâda, ancak bu şekilde döndü. Neticede «İhyâ ve Kimyâ» gibi, bereketli eserlerini kaleme alması da, ancak böyle bir derûnî terbiye sonrasında gerçekleşti.

BİR AT GİBİ

  • Ruh bir süvari, beden bir at gibidir.

Atını terbiye eden süvariyi, o at, sahibinin istediği menzile götürür.

Fakat terbiye edilmemiş at ile sefere çıkan kimse, an gelir o atın hamlığı yüzünden uçurumlara yuvarlanır.

BALMUMU GİBİ

  • İnsan, balmumu gibidir.

Terbiye ile ona -müsbet veya menfî- istenilen şekil verilebilir.

(Meselâ üç yaşındaki iki çocuğun biri, gördüğü bir köpek yavrusuna süt verir, diğeriyse taş atar. Bu, onların aldıkları terbiye farkının bir neticesidir.

İşte insanın fıtratındaki menfî temâyülleri bertaraf edip müsbet istîdatları geliştirmek için mânevî terbiye gereklidir.)

DÂİMÂ NEFSİN ALEYHİNE

  • Senden gencini gördüğün vakit; “Bunun günahı benden azdır.” diye düşün.
  • Senden yaşlısını gördüğün vakit; “Bunun sevâbı benden çoktur, bilmediğim tarafları ile benden daha fazîletlidir.” düşüncesi ile ona bak!
  • Senden âlimini gördüğünde; “Bunun ilmi var, kendisini kurtarır.” diye düşün.
  • Senden câhilini gördüğünde; “Bu bilmez, Allah onu bağışlar.” diye düşün!

(Müsamaha gayra, muâheze nefsedir.

Yani nefsinin bu kişilere bakıp da kendi durumunu daha iyi görmesine fırsat verme! Zira bir mü’min için ölçü; etrafındaki, zamanındaki kişiler değil, sahâbe-i kiramdır.)

FITRATIN ŞİFRELERİ

İmam Gazâlî Hazretleri; insanda, hâl ve davranışları şekillendiren üç fıtrî kuvvet tespit etmiştir:

Kuvve-i Akliyye (aklın gücü),

Kuvve-i Gadabiyye (bedenin gücü),

Kuvve-i Şeheviyye (arzuların gücüdür).

Bu fıtrî kuvvetler de üç şekilde hayata akseder: İfrat, tefrit ve itidal.

‒ İfrat; ölçüyü aşmak, aşırıya kaçmaktır.

‒ Tefrit; aşırılığın zıddıdır. Yani noksanlık ve gevşeklik gösterip ortalamanın altında kalmaktır.

‒ İtidal ise, ifrat ve tefrîtin ortası, yani hâl ve davranışların makbul olan denge noktasıdır.

Kuvve-i akliyenin;

  • İfrâtı, cerbezedir/taşkınlıktır.
  • Tefrîti, ahmaklıktır.
  • Makbul olan itidali ise, hikmete râm olmaktır.

Kuvve-i gadabiyyenin;

  • İfrâtı, hiddet, yani aşırı öfkedir.
  • Tefrîti, korkaklıktır.
  • Makbul olan itidali ise şecaattir; güç ve cesareti yerinde ve lüzumu kadar kullanmaktır.

Kuvve-i şeheviyyenin;

  • İfrâtı, fücurdur, edepsizlik ve ahlâksızlıktır.
  • Tefrîti, cümûd yani donukluktur.
  • Makbul olan itidali ise, edep, iffet ve hayâdır.

Bütün bu husûsiyetlerdeki itidal, hayatımızın Kur’ân ve Sünnet ile te’lif etmemizle hâsıl olur.

BİR ÇÜRÜK ELMA!

–Evlâdım!

Son derece dikkat edeceğin bir husus varsa, o da kimlerle düşüp kalktığındır.

Şunu iyi bil ki;

Bir sepet sağlam elma, içindeki bir çürük elmayı sağlama çıkaramaz.

Fakat bir çürük elma, hepsini çürütebilir.

  • Bunun için dâimâ sâlihlerle düşüp kalk!
  • Asıl hüner ve afiyet, bollukta da riyâzet hâlinde yaşayarak sabretmesini bilmektir.
  • Dil, okumalı; akıl, firâsetiyle tercüme ve tefekkür etmeli, kalp ise hazmedip ders almalıdır. (Bkz. İhyâ, I, 816)

İnsan dış görünüş bakımından istediği kadar kendini gizlesin, bir gün iç yüzü kendini ele verir.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.