İmam-ı Rabbani Hazretlerinden Nasihatler
İmam-ı Rabbani Hazretlerinden bazı nasihatleri derledik.
“Zekât verilmesi gereken mal ve hayvanların zekâtını hakkıyla vermeli ve bu vesîleyle mal sevgisini gönlümüzden çıkarmalıyız. Leziz yiyecekler ve güzel elbiseler hususunda nefsin hazzını ön plânda tutmamalıyız. Yiyecek ve içeceklerde ibadetlere güç kazanmaktan başka bir niyet taşımamalıyız. Güzel elbiseler giyerken de; «...Her mescide gidişinizde güzel elbiselerinizi giyiniz!..» (el-A‘râf, 31) âyetinde emrolunan süslenmeye niyet etmeli, insanlara gösteriş yapmak gibi bir gâyemiz olmamalıdır. Zira dînimiz bu davranışı yasaklamıştır. Eğer hakîkî mânâda böyle bir niyete sahip olamıyorsak kendimizi buna zorlamalı ve bu niyetin hakîkatine ulaşabilmek için devamlı Allâh’a duâ etmeliyiz.”[1]
“Oturup kalkmamızda; kısacası bütün davranışlarımızda Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını kazanmayı hedeflemeli ve şerîate uygun hareket etmeliyiz. Her hâlimizde şer’î hükümler bize fiilî kıstas olmalıdır. İçimiz de dışımız da Hak Teâlâ ile birlikte olmalıdır. Meselâ baştan aşağı gaflet hâli olan uykuya dalmak istediğimizde, yarınki ibadetlerimizi daha güzel ve zinde olarak yapabilmek için istirahat etme niyetini taşımalıyız. Bu maksatla yatıldığında, uyku da baştan sona ibadet olur. Nitekim «âlimlerin uykusunun ibadet olduğu»[2] rivâyet edilmiştir.”[3]
“Yavrum! Esas mesele, mübahların fazlasından kaçınmak ve zaruret miktârıyla iktifâ etmektir. Onları da, Allah Teâlâ’ya kulluğumuzu hakkıyla îfâ edebilmek için kuvvet ve kalp uyanıklığı kazanmak niyetiyle kullanmak gerekir.”[4]
“Vakitleri oyun ve eğlenceyle geçirmemek îcâb eder... Yasaklanmış işler bir yana, boş işlerle bile ömrü ziyan etmemelidir. Sakın ola ki, çalgıya ve nağmeye rağbet edip onlardan lezzet alarak büyük bir aldanışa sürüklenmeyin! Çünkü (nefsâniyeti tahrîk eden) çalgı, bala bulanmış zehirdir.
Gıybetten ve kovuculuktan kaçının! Zira bu iki çirkinliği işleyenler hakkında ağır tehditler vârid olmuştur. Yalan ve iftirâdan kaçınmak da çok mühimdir. Bu iki rezillik, bütün dinlerde haramdır. Bunları işleyenler büyük tehditlere muhâtaptır.
Halkın kusurlarını ve mahlûkâtın günahlarını örtmek, hatâlarını bağışlamak, büyük işlerdendir.”[5]
“Şunu iyi biliniz ki kalp, Cenâb-ı Hakk’ın komşusudur. O’nun mukaddes zâtına kalpten daha yakın bir şey yoktur. O hâlde ister mü’min olsun ister âsî, kalbe eziyet etmekten sakınınız! Çünkü komşu âsî de olsa himâye edilir. Aman bundan uzak durun! Zira küfürden sonra, kalbe eziyet etmek kadar Allah Teâlâ’nın incinmesine sebep olan başka bir günah yoktur. Zira kalp, Cenâb-ı Hakk’a yaklaşabilen varlıkların en yakınıdır.”[6]
DİPNOTLAR
[1] İmâm-ı Rabbânî, a.g.e, I, 298, no: 70.
[2] Bkz. Deylemî, el-Firdevs, nr. 6731.
[3] İmâm-ı Rabbânî, a.g.e, III, 224, no: 17
[4] İmâm-ı Rabbânî, a.g.e, I, 306, no: 73.
[5] İmâm-ı Rabbânî, a.g.e, III, 292, no: 34.
[6] İmâm-ı Rabbânî, a.g.e, III, 326, no: 45.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları