İmâm Mâlik Hazretleri'nin Peygamber Efendimiz'e Hürmeti

PEYGAMBERİMİZ

İmâm Mâlik -rahmetullahi aleyh-, Rasûlullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimizʼle aynîleşmenin gayret ve heyecanı içinde yaşardı. Efendimiz’in rûhâniyetine hürmeten, Medîne-i Münevvere’de hayvan üzerine binmezdi, defʼ-i hâcete çıkmazdı. Ravza-i Mutahhara’da imam iken hep kısık sesle konuşurdu.

Devrin halîfesi Ebû Câfer Mansur bir gün orada yüksek sesle konuşunca:

“–Yâ Halîfe! Bu mekânda sesini kıs! Allâh’ın ihtârı senden çok daha fazîletli insanlar üzerine indi.” buyurmuş ve şu âyet-i kerîmeyi okumuştu:

يَاۤ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُوۤا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ اَنْ تَحْبَطَ اَعْمَالُكُمْ وَاَنْتُمْ لَا تَشْعُرُونَ

Ey îmân edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’le yüksek sesle konuşmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.” (el-Hucurât, 2)

İMÂM MÂLİK HAZRETLERİ'NİN HADİS-İ ŞERİFLERE HÜRMETİ

İmâm Mâlik -rahmetullahi aleyh-, gençliğinden itibâren Hazret-i Peygamber’in hadîs-i şerîflerine hürmette son derece titiz davranırdı. Onları doğru ezberlemek için tâzîm içinde olmakla birlikte, huzur ve sükûnetle dinlemeye de çok ehemmiyet verirdi. Bu sebeple hadîs-i şerîfleri ayakta iken dinlemez, sıkıntılı, üzüntülü, kararsız bir hâlde iken hadis dersi almazdı. Hadîs-i şerîfler hususunda bir hatâya düşmekten korkardı. Bir gün ona:

“–Amr bin Dinar’dan hadîs dinledin mi?” diye sorulunca şöyle cevap vermişti:

“–Onu hadîs rivâyet ederken gördüm, insanlar ayakta durmuşlar, yazıyorlardı. Ben ise Rasûl-i Ekrem’in hadîs-i şerîflerini ayakta yazmayı hoş görmedim.”

İMÂM MÂLİK HAZRETLERİ'NİN GÜZEL AHLÂKI

İmâm Mâlik, heybetli olduğu kadar, bütün ahvâlinde ve dersinde son derece güzel bir ahlâk üzereydi. Gerek meseleler hakkında fetvâ verirken, gerekse de Hazret-i Peygamber’den hadîs-i şerîf naklederken, yüzü parlak bir hâl alırdı. Hazret-i Peygamber’in hadîs-i şerîflerini rivâyet edeceği zaman abdest alır, hazırlanır, en güzel elbiselerini giyerdi. Kürsüsüne ancak hadîs-i şerîf okutacağı zaman otururdu.

İnsanlar evine geldiğinde hizmetçisi çıkar ve:

“–İmâm; «Hadîs mi dinlemek istiyorsunuz, yoksa fıkhî bir mesele mi soracaksınız?» diye soruyor.” derdi.

Eğer fıkhî bir mesele soracaklarsa, İmâm dışarı çıkar, sorularına cevap verirdi. Şayet hadîs-i şerîf dinlemek istiyorlarsa, o zaman onlara; “Oturun!” derdi. Hemen gidip gusleder, güzel kokular sürünür, yeni elbiseler giyer, sarığını sarar, kürsüye çıkar ve huşû içinde hadîs dersi verirdi. İçeride öd ağacı yakılır, hadîs-i şerîf dersi bitinceye kadar buhurdanlık etrafa güzel râyihalar saçardı.